26 Ocak 2014 06:00

Rojava'da bir küçük nefes: Demokratik Özerk Cizre Kantonu

Rojava adım adım statüsünü somutluyor. Atılan son adımlardan biri Anayasa olarak tabir edebileceğimiz Toplumsal Sözleşme’nin kabülünden sonra 3 kantona ayrılan Rojava’da Cizre Kantonu’nun demokratik özerk yönetimini ilan etmesi oldu.

Rojava\'da bir küçük nefes: Demokratik Özerk Cizre Kantonu
Paylaş

Fehim IŞIK

Rojava adım adım statüsünü somutluyor. Atılan son adımlardan biri Anayasa olarak tabir edebileceğimiz Toplumsal Sözleşme’nin kabülünden sonra 3 kantona ayrılan Rojava’da Cizre Kantonu’nun demokratik özerk yönetimini ilan etmesi oldu.
Birileri bu adımı zamansız görerek, kantonlaşmanın yeni bölünmeler getireceğini iddia ederek veya özerkliği küçümseyerek eleştirse bile bu noktaya kolay gelinmediğini biliyoruz.
Bilindiği gibi Suriye’de rejime karşı ilk tepkiler 2011’in Mart ayında gösterildi.
Arap Baharı’nın Suriye’ye yansımasından sonra Esad gösterileri bastırmak üzere 2011 Nisan’ında orduyu görevlendirdi.

KÜRTLER 3, GÜÇ OLARAK KABUL GÖRECEK

Gösterileri şiddetle bastırılması, bir kısmını ordudan kaçanların, bir kısmını da el Nusra gibi dışardan ihraç militanların rejimle yollarını ayıran aşiretlerle bir araya gelerek yapılandırdığı silahlı örgütlerin oluşumuve bunların da Suriye iç savaşına dâhil olması izledi.
Kürtler çatımaların şiddetlendiği ortamda bile demokratik çözümden yana tercih geliştirdiler ve ağırlıkla siyasal çalışmalar yürüttüler. Elbet 3. güç olarak kabul edilecekleri bir Suriye muhalefetine dâhil olmak için de koşulları zorladılar.
Bu arada ABD ve Batılı devletler ile Suriye’nin komşusu olan ülkeler de boş durmadı. Esad muhaliflerini bir araya getirme çabaları önceden başlasa bile somut adımları 2011’in ortalarına doğru atılmaya başlandı.
Farklı muhalif kesimlerin bir araya geldiği ilk toplantı Türkiye’de yapıldı.
2011 Temmuz’unda Türkiye’nin girişimi ile Antalya’da toplanan Arap muhalifler Kürtlerin en küçük isteğine bile karşılık vermedi. Bırakın Kürtleri Suriye’nin 3. gücü olarak kabul etmeyi, neredeyse Arap milliyetçisi gibi davranmaları dışında onlara tek bir yol bırakmadılar. Daha sonra Suriye Kürtleri Ulusal Cephesi (ENKS) ve Batı Kürdistan Halk Cephesi (MGRK) olarak şekillenecek örgütlenmelerin ilk adımı, Antalya’daki bu dışlanma sonrasında atıldı denebilir.
Bu arada Esad’da boş durmadı ve muhaliflere karşı gardını alma adına Suriye tarihinin ilk yasal muhalif (!) konferansının ve sonrasında da bir Kürt (!) konferansının Şam’da toplanmasını destekledi.
Şam’da bir otelde yapılan Kürt Konferansı’na 300 civarında Kürt katıldı.
Bu toplantının sonuçsuz kalacağı pek işe yaramayacağı baştan belliydi. Nihayetinde öyle de oldu. Birçok Kürt, muhaberat destekli bu zorlama konferans sonrasında Suriye dışına çıkmak veya Rojava’da daha güvenli bölgelere çekilerek gizlenmek zorunda kaldılar.
Bu dönemin en yararlı işlerinden biri, birçok tutuklu Kürt’ün serbest bırakılması ve on yıllardır kimliksiz olan Kürtlerin vatandaşlıklarının iadesi oldu. Esad, bu adımlarla Kürtlerin ağızlarına bir parmak bal çalmaya çabaladı.
Daha sonra hem ENKS’yi, hem de MGRK’yi oluşturan güçler attığı bazı adımlara rağmen Esad’a güvermediklerini birçok kez deklere ettiler; Suriye’nin 3. etkin kimliği olarak muhalefete katılmayı ise hep zorladılar. 2011’in Kasım ayında Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen en geniş katılımlı muhalefet toplantısına da bu amaçla katıldılar.
Arap Muhalefet Kahire Konferansı’nda kısmen yumuşamıştı. Buna rağmen Kürtleri ayrı bir kimlik olarak görmeme tutumunu hep sürdürdüler.
ENKS’nin Kahire Konferansı’nda katıldığı Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ile işbirliği, ancak 2012’nin Ocak ayına kadar sürdü. 2012’de kısa bir dönem için SUK’a katılan ENKS SUK’un devamı olan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na (SMDK)  ancak 2 yıl sonra Cenevre 2 Konferansı’na kısa bir müddet kala yeniden katıldı.

KÜRT MUHALEFETİ ROJAVA’DA ŞEKİLLENDİ

2012 Ocak ayı, Kürt muhalefetinin Rojava’da şekillendiği tarihtir. Artık Rojava’da hem gösteriler başlamış, hem de ENKS ve MGRK somut olarak şekillenmişti. Her iki yapı arasındaki farklılıklar da giderek sahaya yansıyordu.
MGRK içinde Öcalan çizgisinde olduğunu açıkça ifade eden en etkin siyasi parti PYD’nin desteğiyle Kürtler, 19 Temmuz 2012’de Kobani’de yönetime el koyarak bölgeyi yönetmeye başladılar. Yönetimlere el koyma Qamışlo dışında Rojava’nın neredeyse tüm yerleşim birimlerinde baş gösterdi.
Yönetimlere el koymadan sonra Yerel Halk Meclisleri oluşturuluyor, sosyal, siyasal, ekonomik ve eğitsel işlerin yürütülmesi için komiteler, güvenliğin sağlanması için asayiş birimleri kuruluyor, bölge halklarının korunması için halk ve kadın savunma birlikleri yaşama geçiriliyordu.
Bölge devletlerinin, özellikle de Türkiye’nin el Kaide yanlısı örgütleri YPG ve YPJ’nin üzerine sürmesi de bu döneme denk gelir.
Hakkını vermek gerekir ki el Kaide yanlısı örgütler ile bunlara destek veren Özgür Suriye Ordusu güçlerine karşı YPG ve YPJ zorlu ve bir o kadar da bedeli ağır, başarılı bir savaş yürüttü. Bu zorlu savaşta, PYD’nin lideri Salih Müslim’in oğlu da yaşamını yitirdi.
Her merhaleyi ağır bedeller ödeyerek geçen Rojava’nın öncü askeri ve siyasi güçleri, bölge halklarını korumak için bir yandan ölüm kalım savaşı verirken bir yandan da kendilerini özerkliğe taşıyacak siyasal alt yapıyı sağlamlaştırdılar.
2013’ün son bir kaç ayı teorik olarak adlandırılan demokratik özerkliğin pratize edilmesiyle geçti. Bölge Toplumsal Sözleşme ile 3 kantona ayrıldı, 3 resmi dil ilan edildi, A’dan Z’ye halkın yaşamını ilgilendiren her anın karşılığı siyaseten oluşturulup yalnız Rojava’nın değil aynı zamanda demokratik Suriye’nin de çerçevesi çizildi.

YİNE BAŞA DÖNERSEK...

Bu adımı zamansız görenlere, kantonlaşmayı bölünme olarak değerlendirenlere veya özerkliği küçümseyerek eleştirenlere bir kez daha hatırlatmak gerekir ki bu süreç öyle sanıldığı gibi birkaç bin vuruşla ifade etmeye çalıştığım bu yazıdaki gibi kolay olmadı.
Zamansız değil; tam da Suriye’nin kaderinin tartışıldığı bir uluslar arası konferansa, Cenevre-2’ye denk getirilerek Kürtleri dışlayanlara yanıt verilmiştir...
Küçümsenecek bir adım değil; demokratik ve özgür Suriye’ye bile model alınabilecek realiteye en uygun adımdır...
Kantonlaşma ile bölünme değil; tam aksine en geniş coğrafyanın demokratik birliği hedeflenmiştir...
Yaşananların hiç mi eksik bir yanı yok?
Hiç mi eleştirilecek noktası yok?
Elbet var...
Eleştirileri saklı tutmakta gerekmiyor...
Ama unutmayalım, en mükemmeline yerden yere vurarak, küçümseyerek değil, yapıcı eleştirilerle, birlikte ve destek olunarak varılır...

ÖNCEKİ HABER

Bir devrim daha göreceğiz

SONRAKİ HABER

‘İzlediğimiz çöküş’ bize ‘çıkış’ olur mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...