Kafamız Leyla ile Mecnun’sa
KUMANDA BİLE O SESİ, GÖRÜNTÜYÜ GETİREMİYOR
Eleştirene, iki çift sözü olduğunda söyleyebilene kapıyı göstermek özellikle medyada en kolay iş haline geldi. Gazetecisi, haber spikeri, köşe yazarı, yayın yönetmeni, dizi oyuncusu demeden televizyon ve gazetelerde ses kalmadı. Nihayetinde Roboski, Reyhanlı ve Gezi’de cinayetler yaşanırken sadece ses değil görüntü de yoktu. Kumanda marifetiyle çözülemiyordu. İşte o sessizlik L&M gibi naif bir sese bile “Siz o parktaki bir karede olmayacaktınız, sokakları ısıtanlar arasına katılmayacaktınız” dedi. Barışçıl bir eylemi 5 gencin kanına bulayanlar diziyi de böylece gözden çıkarıverdi. TRT dizilerinden bir diğer operasyonda “Bir Yastıkta”ya geldi. Dizi kaldırılmadı, başrol oyuncusu Özge Borak’ın ifadesiyle “Oyuncular şutlandı”.
SEVDALILAR BENİ ANLAR!
İtiraf edeyim hemen, ben de bir Leyla ile Mecnun fenomeniyim. İlk sezonu yaz tatilinde izleyip keşfettiğim dizi için ev arkadaşlarıma heyecanla söylediğim “Bu dizinin senaristiyle röportaj yapmalıyım. Acayip bir kafa bu” oldu. Yaptım da, iyi ki! Sonrasında salepli, mandalinalı Pazartesi akşamlarında evlerde toplaştığımız Leyla ile Mecnun seansları. “Altı üstü bir dizi canım, bu kadar anlam yüklenir mi” diyenlere L&M’nin unutulmaz Ferdi Tayfur şarkılarından “Sevdalılar Beni Anlar” gelsin. Hani ülkemiz elitlerinin Orhan Gencebay’a kadar gelebildiği arabesk müziğin daha derindeki sesi Ferdi Tayfur’a kadar ilerlemesine bile vesile oldu.
DÖVMEDİ, SÖVMEDİ AMA...
“Adına aldanıp bayık bir aşk hikayesi anlatıyor sanma. Bir izle çok güleceksin. Bir kere her şeyle dalga geçiyorlar” diye izlememişlere propagandasını yaptığım dizi sahiden ne güzel dalgasını geçti. RTÜK’ün ekranları zaprurapt altına alan yerli yersiz uygulamaları kavun kokulu bir sakızın dumanının üflendiğini hayal ettirdi, bir mahalle bakkalının TRT payından şikayetçi olmayı göze alıp bürokrasiyle sınavını gösterdi, ölümle kafa bulup, savaş tam tamlarını madara etti, erkekliğe mutfak önlüğü giydirip babayla anne arasındaki cinsiyet makasını kapattı, erikle-üzümle kafa yaptı, vatandaşıyla dalga geçen taklacı bakanı da tiye aldı... Dövmedi, sövmedi ama ne güzel hicvetti. Aşıklığımızın getirdiği aptal hallerimize de, yaralarımıza da güldürdü be yaralarımıza da.
BURNUMUZUN DİREĞİNİ SIZLATAN MAHALLE KOKUSU
Turgut Uyar şiiri ezber ettirdi, Sait Faik okuyan bir hırsızı dost bildirdi belki, İsmail abi “Yol, yemek, sigorta” diye emekçinin evrensel talebini hiç iş aramamışlara bile öğretti, belki de en çok mahalleyi koklattı burnumuza, biraz direğini sızlatarak. Oralardaki dostlukları, delikanlıları, hesapsız-kitapsız aşıkları, teklifsiz girilen evleri, önünde iki çay söylenen dükkanları, kimsenin zengin olmadığı ama üç kuruşla tüten ocakların kimseyi de aç yatırmadığı mahalleri. İyi geliyor bunlar insana.
YALAN DA OLSA MUTLU AŞK
Aksakallı dedenin, “Herkesin bir yara izi vardır kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan” dediği Mecnun bir ameliyat izinin altındaki sevdiğinin kalbini dinledi, Yavuz Hırsız kör sevgilisine hiç görmediği denizleri, ağaçları, çiçekleri anlattı, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunları’nı okurken kelimelerin gelmediği bazı anlamların peşindeydik, İsmail abi sadece ceketini alıp giden Şekerpare’ye el salladı günlerce sahilden, İskender baba onu terkeden hayat arkadaşının yerine yedi düveli aldı da koynuna içi soğumadı. Velhasıl bu aşk hikayeleri yalan da olsa mutluyduk.
GEZİ KAFASI L&M KAFASI HACI
İsmail abinin sahnelerinden birini hatırlayarak finale gelelim mi? Bir seferinde periyodik olarak iş arayan İsmail abi ne üretildiğini bilmeden bir silah fabrikasına iş başvurusuna gider. Öğrendiğinde işverene postasını koyar; “Acaba ben istiyor muyum senin fabrikanda çalışmak? Senin ürettiğin silahlar yüzünden benim az daha kardeşim ölüyordu, haberin var mı? Sen geceleyin yatarken düşünüyon mu acaba o silahlar yüzünden kimlerin kardeşleri ölüyor?” derken yanındaki işin diğer talipsi atılır “Ne saçmalıyor bu böyle diye.” İsmail abi bu defa ona döner “Sen hiç konuşma ezik büzük. Bu kadar ezdirme kendini. Kamburun çıktı ezilmekten. Az dik dur. Hayatta hiç kimsenin seni bu kadar ezmesine de izin verme.” Dik durduğumuz günlerdeyiz. Bu repliklerin arkasında dimdik duran Leyla ile Mecnun ekibinin bedeli dizinin sonu oldu belki. Eyvallah da, o dizinin “acayip kafası” dimdik direnen, absürtün, zekanın, mizahın dibine vuran Gezi kafası hacı. Leyla ile Mecnun kafası yani. Hop! Onu ne yapacaksın. “Kim ne dediyse/Ne duyduysan hep yalan” da şimdi senin için çalsın. Biz de gözlerimizi kapayalım ve Yavuz hırsız ağzında mızıkası, elinde gitarı yine o bankta bizim için söylesin: “..Gün doğmadan neler doğar diyorlar korkuyorum Pes etme sakın sen devam et diyorlar yoruluyorum Yazın susuz kalan nehirler gibi kuruyorum Zaman gerek bana bekliyorum Her seferinde yeniden küllerimden doğuyorum Her bitişte aslında yeniden başlıyorum...”
Evrensel'i Takip Et