Eğitimde ve sağlıkta özelleştirme: Psikoloji öğrencilerinin geleceği ne olacak?
Niteliksiz eğitim, kamu kurumlarına yeterli atamanın olmaması, eğitimde ve sağlık hizmetlerindeki özelleştirmeler iktidarın ve kapitalist sistemin bizlere birer dayatması.

Görsel: Microsoft Copilot
Emre
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi
29 Mart’ta Sağlık Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de “Sağlık meslek mensuplarının serbest meslek icrası hakkında yönetmelik” yayınlandı. Yönetmelikten nasibini alan alanlardan bir tanesi de psikoloji oldu. Yeni yönetmeliğe göre lisans mezunu psikologlar terapi yapamayacaklar. Bunun için klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapıp o unvanı alarak danışanlara terapi yapabilecekler. Bu terapiyi yapabilmek için hekim tanısı zorunluluğu da yeni yönetmelikte mevcut. Tabii bunlar ayrı ayrı tartışma konusu ancak ben tartışmayı farklı bir boyutta, bir psikoloji öğrencisi olarak ele alacağım.
Okurken de mezun olunca da sorunlarımız bitmiyor
Bugün psikoloji öğrencileri, niteliksiz, yeterli materyal olmadan aldıkları eğitimlerden ve içi boş müfredatlardan mağdur durumda. Bununla da kalmıyor, mezun olduktan sonra yeterli ölçüde devlet kurumlarına atanamamaları sebebiyle hayatlarını idame ettirebilmek için özel sektörde çalışmak zorunda kalıyorlar. Özel sektördeyse ya bir yerde asgari ücretle çalışacaklar ya da psikoterapi eğitim sertifikalarını alıp kendi ofisinde terapi vererek mesleğini icra edecekler. Tabii bu psikoterapi sertifikalarını da herkes alamıyor çünkü bu sertifikalar yine özelden alındığı için çok pahalı. Birçok psikoloji öğrencisinin gelecek planı bu yöndeydi. Ancak yeni yönetmelikle beraber işler daha da zorlaştı. Bu sefer bu terapileri uygulayabilmek için klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapmak zorundayız. Yüksek lisans programlarını incelediğimizde devlet üniversitelerinde yüksek lisans kontenjanlarının çok az olduğunu görüyoruz. Her sene yaklaşık 12.000 psikoloji öğrencisi mezun olduğunu düşünürsek devlet üniversitelerinde yüksek lisans yapma şansı daha da düşüyor. Bu durumda yine özel üniversiteler devreye giriyor. Özel üniversitelere baktığımızdaysa 500 bin TL ile 1 milyon TL arası bir ücret ödememiz gerekiyor. Bu tablo hem yükseköğretimde hem de sağlık hizmetlerinde piyasa temelli bir dönüşümün öğrenciler üzerindeki baskıcı etkilerini açıkça ortaya koyuyor.
Temelde sermayeye hizmet eden bir düzen yatıyor
Yukarıda bahsettiğimiz konular aslında iktidarın politikalarından bağımsız değil. Niteliksiz eğitim, kamu kurumlarına yeterli düzeyde atamanın olmaması, eğitimde ve sağlık hizmetlerinde özelleştirmelerin artması gibi durumlar, iktidarın ve kapitalist sistemin bizlere birer dayatması. Sermayenin çıkarları doğrultusunda bir düzen bizlere dayatılıyor. Bu düzenden hiçbirimiz memnun olmadığımıza göre akıllara şu soru geliyor: “Bu düzeni değiştirmek için ne yapmalıyız?”
Aslında sorunun cevabını çok uzaklarda aramamıza gerek yok. Hatırlayalım; Saraçhane eylemlerinde elde edilen kazanımların arka planına baktığımızda örgütlü mücadelenin getirilerini görebiliyoruz. Gerek psikoloji öğrencileri olsun gerek psikologlar olsun, bu özelleştirme politikalarına karşı ortak talepler etrafında birleşerek örgütlü bir mücadele sergilememiz gerekiyor. Her ne kadar psikoloji öğrencileri nezdinde konuşsak da bu eğitimde özelleştirme politikalarından tüm üniversite öğrencileri mustarip olduğu için hep birlikte parasız, bilimsel ve nitelikli eğitim hakkımız için örgütlü bir mücadele vermemiz gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et