25 Nisan 2025 00:38

Özgür üniversiteye zincir: YÖK’ün hukuk dışı müdahalesi

YÖK’ün adli ve idari işlem açıklamaları yalnızca üniversitelerdeki ifade özgürlüğünün değil, hukuk devletinin de ne derece aşındığını göstermesi bakımından çarpıcı olmuştur.

Özgür üniversiteye zincir: YÖK’ün hukuk dışı müdahalesi

Fotoğraf: DHA

Sosyoloji öğrencisi Merve

İzmir Demokrasi Üniversitesi

Türkiye’de üniversiteler artık akademik bilgi üretiminin değil, siyasi baskının merkezi haline getirildi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 6 Nisan 2025 tarihli duyurusunda, boykot yapan öğretim elemanları ve öğrenciler hakkında adli ve idari işlem yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bu açıklama yalnızca üniversitelerdeki ifade özgürlüğünün değil, anayasal düzende zaten çatırdayan hukuk devletinin de ne derece aşındığını göstermesi bakımından son derece çarpıcı olmuştur.

YÖK’ün müdahaleleri görev tanımını aşıyor

Öncelikle YÖK’ün yetkilerini hatırlamakta fayda var. YÖK’ün temel görevi, 2647 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda açıkça tanımlamıştır: Üniversitelerin eğitim-öğretim faaliyetlerini düzenlemek, bilimsel araştırmaları teşvik etmek ve yükseköğretim kurumları arasında eşgüdümü sağlamaktır. Ancak ne bu kanun ne de başka bir düzenleme YÖK’e ifade özgürlüğünü sınırlama yetkisi tanımamaktadır (2547 sayılı Kanun, m. 6).

Buna karşın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Anayasa’nın, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” şeklindeki 26. maddesi herkesin düşünce ve kanaatlerini ifade etme hakkını düzenler. “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” şeklindeki 34. madde ise toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını garanti altına almaktadır (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m. 26, 34). Dolayısıyla öğrencilerin boykot çağrıları anayasal zeminde son derece meşrudur.

YÖK’ün bu açıklaması, görev tanımını aşan bir müdahaledir ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Türkiye’de idarenin tüm işlemleri hukukla sınırlıdır; “hukuk devleti” olmak yalnızca mahkemeler için değil, idari kurumlar için de bağlayıcıdır. Burada sorun yalnızca hukuki sınırların aşılmasından ibaret değil, asıl mesele Türkiye’de kurumların nasıl işlediğine dair bir açıklamanın dahi olmaması. YÖK gibi bir kurumun öğrencilere ve öğretim görevlilerine yönelik gözdağı verme amacı taşıyan açıklamalarda bulunması, liyakatsiz kadrolaşmanın liyakatin yerini tamamen gasp ettiğinin somut kanıtıdır.

Özerk, demokratik ve bilimsel bir üniversite

Türkiye’de üniversiteler uzun zamandır bağımsızlıklarını yitirmiş durumdalar. Rektörlerin seçimle değil, doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması, akademik kadroların siyasi kriterlerle belirlenmesi, üniversiteleri özgür düşüncenin değil iktidar yanlısı tek sesliliğin mekanına dönüştürmektedir. Son zamanlarda öğrencilere verilen cezalar, öğrencilerin tutuklanmaları, kampüslerdeki yoğun polis varlığı ve açılan soruşturmalar bunun açık bir göstergesidir. Boykot gibi demokratik protesto yöntemleri, iktidar tarafından “tehdit” olarak algılanmakta. Çünkü öğrencilerin, gençliğin sesi iktidarın çizdiği sınırları aşmakta. Bu sesleri kısmak için de yargı tehdidi ve idari baskılar devreye sokuluyor. Hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik ve özgür bir üniversite ideali ancak mücadeleyle mümkündür. Yılmak yok. Çünkü tarih susanların değil, direnenlerin yazdığı bir tarihtir.

Bizim derdimiz belli: Özgür, demokratik ve bilimsel bir üniversite istiyoruz. Peki sizlerin derdi ne? Bu faşizan düzende, faşizan yöntemlerle neyi durdurmaya çalışıyorsunuz? Bizler özgür üniversiteler için susmayacağız. Çünkü sustukça sıra bir sonraki kuşağa, bir sonraki hakka gelecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et