17 Nisan 2013 14:16

İş barış özgürlük için mücadeleye

Eren Yurt-Elif Ergin

Bu sefer yine Emek Gençliği MYK üyeleri olan Ceren Kocataş ve Umut Yeğin konuk oldu dergimize. Bu söyleşimizde geçen 2 aylık süreçte hedeflediklerini ne oranda gerçekleştirebildiklerini sorduk. Bunun yanında barış sürecine gençlerin nasıl tepkiler verdiklerini merak ettik ve bize izlenimlerini anlatmalarını istedik. Önümüzde 1 Mayıs varken konuşmamak olmazdı elbette. Herkese keyifli okumalar.

GENÇLİK EN BAŞTA BARIŞ İSTİYOR

Bu kampanya süresince birçok çalışma yaptınız ve birçok gençle karşı karşıya geldiniz. Bu karşı karşıya gelişlerde  hangi izlenimleri edindiniz? Gençler ne gibi yönelimlerden etkileniyorlar, hangi akımların etkisi altında kalıyorlar?

Ceren Kocataş:
Öncelikle söylemek gerekir ki kimse savaş istemiyor bu ülkede, gençler de öyle. Fakat  yıllar süren bir iç savaşın içinde yetişmiş ve düşmanlaştırma siyasetiyle yoğurulmuş bir gençlikten bahsediyoruz burada. Düşünmesi, sorgulaması istenmeyen gelecek kaygıları sınavlardan ibaret olan bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor. Kimileri dindar ve kindar bir neslin hayalini kurarken, kimileri bayrak ve millet savunmasına çağırıyor gençliği.

Peki gençler ne istiyor soran oldu mu? Temel mesele bu gençlik kendi geleceğine dair söz sahibi olmak istiyor bu ülkede barış istiyor en başta.

Umut Yeğin: Türkiye gençliğinin süren savaşa karşı bir tutum sergilediğini gördük. Ancak bu tutum, gençlik üzerinde yıllardır uygulanan politikaların, gerici eğitim sisteminin bir ürünü olarak kendisini gösteremiyor, cılız kalıyor. Bu sesin aynı zamanda örgütlü bir güce dönüşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zaten diğer eğilimlerin yani yıllardır halkların birbirine düşmanca yaklaşmasına neden olan ırkçı eğilimlerin artık yeterince etkilerinin kalmadığını söyleyebiliriz.

Tabi bir de çözümsüzlük batağına saplanmış eğilimler söz konusu. Bu eğilimler genelde batı illerinde Türk gençleri arasında etkili. Kürt gençlerinin ise sürece daha sıcak baktığını ve özellikle 21 Mart Newroz'u sonrasında sürecin Kürt halkının yıllardır biriktirdiği deneyim ve kazanımlar üzerinden daha ileri taşınıp, Kürtlerin anayasal hak eşitliğine kavuşması için daha görünür bir barış mücadelesi verdiğini söylemek mümkün.

SÜREÇ PROVOKE EDİLMEK İSTENİYOR

İki ay önceki politik atmosferle şimdiki politik atmosferi karşılaştırdığımızda neler değişti? Bu anlamda taleplerinizi veya şiarınızı yenilediniz veya güncellediniz mi?


Ceren:
Uzun dönemdir yaşanan Kürt sorununda çözüm sürecine girilmiş olması elbette ki umut vadeden bir durum. Kürt halkının yıllar süren mücadelesinin sonucu olarak yaşıyoruz bu süreci ve öncesiyle kıyaslandığında daha yumuşak bir politik atmosfer mevcut diyebiliriz. Son zamanlarda üniversitelerde çokça yaşadığımız ulusalcı ve gerici çevrelerin süreci provoke etmek adına saldırgan tutumlarını saymazsak.

Umut: Öte yandan Ortadoğu'da emperyalistlerin hesapları çerçevesinde yürütülen bir savaş söz konusu. İki ay önce AKP ve yandaş basını tarafından Suriye'de Esad yönetiminin bugün yarın devrileceği söyleniyordu. Ancak o kadar kışkırtmaya, müdahaleye rağmen bu durum gerçekleşmedi. Şimdi ise emperyalistler oradaki muhalefeti yeniden yapılandırıp savaşı körüklemek istiyorlar. Çünkü bu süreçte ABD'nin bölgedeki taşeronu olan Türkiye, topraklarını patriotlar, füzeler ile savaş üssü haline getirmesine, NATO askerlerini ülkesine sokmasına, Suriye'deki ÖSO militanlarına her türlü lojistik desteği sağlamasına rağmen emperyalistlerin isteklerine yanıt veremedi.


HEDEFLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRDİK

İki ay önce sizinle sohbet ettiğimizde bu kampanya süresi boyunca neler yapmayı hedeflediğinizi sormuştuk. Bu sayımızda bu hedeflerinizi ne kadar gerçekleştirdiğinizi sizden dinleyelim.

Umut:
"Barış yoksa gelecek de yok, Gençlik savaşı durduracak!" diyerek başlatmıştık kampanyamızı ve iki aylık süre içerisinde planladığımız etkinliklerin bir çoğu gerçekleşti. Örneğin birçok ilde yüzlerce gencin katıldığı paneller, söyleşiler, konserler, barış temalı şiir yarışmaları, futbol turnuvaları düzenledik. Birçok gençle kampanyamızı neden yaptığımıza dair yüz yüze görüştük. Bunları yaparken daha önce de dediğimiz gibi Türkiye ve Ortadoğu'da yükselen savaş seslerine karşı her milliyetten gençlerin savaşa olan tepkilerini örgütlü bir güce dönüştürmeye çalıştık. Bu doğrultuda ilerleme kat ettiğimizi söyleyebilirim. Çünkü bugün yaşanan ve 'İmralı süreci' olarak adlandırılan süreç, aslında Türkiye gençliğinin savaş istemediğini ve çözümden yana olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi.


İşte bugün İsrail ile Türkiye arasındaki sorunu ortadan kaldırarak yapılmak istenen; ABD-İsrail-Türkiye işbirliği çerçevesinde yeniden bir ittifak ile Ortadoğu'yu kana bulama hesaplarıdır. Tüm bu tablo karşısında bakıldığında aslında taleplerimiz hala güncelliğini koruyor. Türkiye'de ve Ortadoğu'da halkların özgür, eşit ve barış içerisinde yaşamaya başladığı güne kadar da bu talepler için mücadele edeceğiz.

Barış süreci ve özellikle Öcalan'ın mektubunun ardından ulusalcı sol kanatta bir tartışma yaşandı. Kürt halkının verdiği mücadelenin satıldığı vb. yönünde yorumlar yapıldı. Bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyalist bir gençlik örgütü bu süreçte nerede yer almalı ve ne yapmalı, üzerine düşen görevler neler?

Ceren:
Sürece dair birçok çevreden çok farklı yorumlar duyduk. Öcalan'ın mektubundan yeni anlamlar yaratmaya çalışanlar oldu, bazı kesimlerin dışlandığını söyleyenler ve Kürt halkına dair birçok eleştiri.

Bu süreçte spekülasyonlar yaratmak, bir halkın mücadelesini oturduğu yerden eleştirmek ve buradan siyaset yapmak işin en kolayıdır. Tabiri caizse şımarık bir çocuğun mızıldanışlarından öteye geçmeyen bir tavırdır.

Bu dönemin ihtiyacı tüm bu spekülatif tahminleri ve niyet okumaları bir kenara bırakıp, barış ve demokrasi mücadelesini bir adım nasıl ileriye götürebilirizi düşünmektir. Özgür Müftüoğlu'nun 'Gerçek ve Kalıcı Barış' adlı yazısını hatırlamakta fayda var. Diyor ki Özgür abi "Siyasi iktidarı demokrasiye zorlayacak olan toplumsal mücadeledir. Kürtler mücadele konusunda üzerlerine düşeni son derece ağır bedeller ödeyerek yerine getirmiştir. Bugün barış sürecinden kaygı duyanlar Kürt halkını sorgulamak yerine demokrasi mücadelesinde üzerlerine düşeni yapmalıdır"

Umut: Bir kere bu süreçte çözümsüzlükte direnen "sol", "sosyalist" örgütlerin Kürt halkı adına "verilen mücadelenin satıldığı" gibi yorumlar yapması anlaşılır bir durum değil. Halkın yaşadığı onca acıya rağmen barışı dilinden düşürmemesi karşısında onların adına mücadelenin satıldığını söylemek halkın iradesine saygısızlıktır. Kürtlerin emperyalistlerin oyununa geldiği, AKP ile bu sorunu çözemeyeceklerini söylüyorlar. Doğrudur; emperyalistlerin de, onun işbirlikçisi AKP'nin de hesapları vardır. Peki halkın hesabı yok mu?

Bu tutum tamamen emperyalistlerin planlarından ötesini görmeyen, adeta onu kutsayan bir tutumdur. Halkın mücadele birikimini görmezden gelmektir. Biz bu süreçte Kürt halkının mücadele deneyimine güvenerek, egemenlerin planlarına karşı Kürt halkının anayasal tam hak eşitliğini sağlayana kadar vereceği demokratik mücadelenin bir parçası olacağız. Yaşanan süreçte demokrasi mücadelesi veren işçilerin, emekçilerin, Alevilerin mücadelesinin kazanımla sonuçlanması için mücadele edeceğiz. Yani halkın mücadelesinin bir ürünü olarak AKP'nin başlatmak zorunda kaldığı bu süreci, tüm Türkiye halklarının eşit, özgür ve barış içinde yaşayabileceği bir ortama dönüştürmek için mücadele edeceğiz.
 


GENÇLİK GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMALI

ÖNÜMÜZDE1 Mayıs var, her dönem çokça gencin sorduğu soruyu biz de soralım. "Gençler neden işçilerin emekçilerin bayramına katılmalı?" Emek Gençliği 1 Mayıs'a katılacaktır. Hangi taleplerle alanlarda olacaksınız?

Umut:
Günümüzde gençliğin en önemli sorunlarından birisi geleceksizlik. Genç nüfusun büyük bir bölümü işsizliğe karşı yaşam mücadelesi veriyor. Üniversitelere yönelik bilimin bertaraf edilip, sermayenin çıkarlarının ön plana çıkarıldığı ve "reform" olarak önümüze sunulan yeni tasarılar hazırlanıyor.

Öte yandan işçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılar gün geçtikçe artıyor. İşçilere, emekçilere yönelik tüm saldırılar, Türkiye gençliğinin de geleceğini karartıyor. Dolayısıyla bugün her milliyetten Türkiye gençliğinin, iş, parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim, barış ve özgürlük taleplerini 1 Mayıs'ta işçilerle, emekçilerle birlikte dillendirmesi ve bu mücadelenin bir parçası olması önemlidir. Yani kısacası gençlik geleceğine sahip çıkmak için 1 Mayıs'a katılmalı. Emek Gençliği olarak da 1 Mayıs'a bu taleplerle katılacağız.

Evrensel'i Takip Et