Temmuz zammı şart ancak bir şey yapmalı
“Ekonomi Bakanı Şimşek ‘Türkiye’de asgari ücret düşük değil’ dese de işçiler için temmuz zammı talebi en az içinden geçtiğimiz yaz döneminin kavurucu sıcakları kadar yakıcı.”

Fotoğraf: Benjamin Wedemeyer/Unsplash
Ekin Yoldaş KALI
Ankara
Emek Partisi (EMEP) Ankara İl Örgütü “Ücretlere temmuzda zam şart” sloganıyla 7 Temmuz’da Sincan Kent Meydanı’nda bir miting düzenleyecek. Bu kapsamda Ankara’nın çeşitli sanayi bölgelerinde ve emekçi semtlerinde bir çalışma yürütülüyor. Bu bölgelerden biri olan OSTİM’de de iş yeri toplantıları, etkinlikler, buluşmalar yapılıyor. Bu yazının sınırları içerisinde işçiler arasında öne çıkan eğilimleri yansıtmaya çalışacağız.
EMEP’in bildirilerini alan, afişlerini gören işçilerden “Elbette zam şart”, “İşçinin hakkıdır tabii zam, iyi yapıyorsunuz”, “Gelmeye çalışacağız” gibi sözler duyuluyor. Öte yandan “Bunlar adama hiçbir şey vermez, boşuna uğraşmayın”, “Miting yapınca mı verecekler?” diyenler de var.
ASGARİ ÜCRET ORTALAMA ÜCRET HALİNDE
Ekonomik koşullardan rahatsızlık duymayan, ekonomi politikalarına itiraz etmeyen kişilerin sayısı çok az. İşçilerin hemen her biri bir dokun bin ah işit durumunda. Ücretlerin asgari ücret düzeyine yaklaşması son yıllarda OSTİM işçileri arasında önemli bir tartışma konusu halinde. Örneğin 17 yıldır OSTİM’de çalışan bir motor ustası işe ilk girdiğinde iki asgari ücret kadar ücret aldığını, alım gücünün şimdikine kıyasla çok daha yüksek olduğunu belirtiyor. Şimdiyse yaklaşık bir buçuk asgari ücret aldığını... Kaba bir hesap yapıldığında dahi yıllar içerisinde işçilere düşen payın dramatik bir boyutta azaldığı görülüyor.
Ayrıca MESEM, meslek lisesi kapsamında ya da orada dahi olmadan çalıştırılan çocuk ve genç işçiler, stajyerler var. Yönetmeliğe göre devlet asgari ücretin 3’te 1’i kadarını teşvik olarak patronlara veriyor. Sigortayı da yalnızca sağlığı kapsayacak şekilde devlet üstleniyor. Çocuk ve genç işçilerin yaptığı işler çoğu zaman diğer işçilerle aynı, hatta bazı durumlarda angarya da var. Buna rağmen aldıkları ücret tamamen patronların insafına terk edilmiş durumda. Tecrübeye göre değişse de çoğu işletmede devlet teşviğinin birkaç bin TL üstüne çalıştırılıyorlar.
YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜK BATAKLIĞI
Usulsüzlükler ve hak gaspları ise gırtlağa kadar dayanmış durumda. İşçilerin ücreti asgari ücret ya da biraz üstünden yatırılıp kalan kısmı ve fazla mesai ücretleri elden veriliyor. Böylece sigorta primi daha düşük ödeniyor. Hem vergiden hem de işçilerin geleceğinden vurgun yapılıyor. Zorunlu mesai dayatmaları, resmi tatillerde dahi çalışmaya zorlama, kimi zamanlarda fazla mesai ücreti dahi ödememe, işe gir çık yaptırarak kıdem tazminatından vurgun yapma... Küçük, orta, büyük fark etmeksizin her katmandan kapitalistler daha fazla kâr sağlamak için tüm bu yollara başvuruyor. Üstelik patronlar “Nasıl olsa temmuzda bir daha zam yapacağız” diyerek asgari ücret oranının altında bir zam yaptı çoğu iş yerinde. Hal böyle olunca işçiler için temmuz zammı talebi en az içinden geçtiğimiz yaz döneminin kavurucu sıcakları kadar yakıcı. Ekonomi Bakanı Şimşek ise “Türkiye’de asgari ücret düşük değil” diyebiliyor.
"HİÇBİR ŞEYE ZAM GELMESİN"
“Ücretlere zam gelmesin ancak tüketim ürünlerine gelen zamlar da dursun.” Bu sözleri hemen hemen her iş yerinden duyabiliyoruz. Özellikle asgari ücret zammının ardından başta enerji olmak üzere temel tüketim maddelerine -asgari ücret oranından da fazla- gelen yüksek oranlı zamlar bu görüşün temel gerekçesini oluşturuyor. Bir yere kadar da doğru. Başta enerji ve temel tüketim maddelerine gelen zamların durması gerekiyor. Ancak bu halihazırda eriyen ücretleri toparlamayacak. Örneğin TÜPRAŞ aylık bazda işçi başına tam 1 milyon 254 bin TL kâr elde etti. OSTİM işçisi de patronlarının kârını görüyor. Yeni makineler alınıyor, arsalara iş yerleri dikiliyor, milyonluk arabalar daha birkaç yıl geçmeden sıfırlarıyla yenileniyor... Bu aşırı zenginliğin kaynağı işçiler. 14 yaşında bir genç işçi “Ben üç kuruş için çırpınırken patron arabasının modelini yükseltmek için sıraya yazılıyor” diyor.
ÜCRET-ENFLASYON YALANI İŞLİYOR
Bir diğer başat değerlendirme ise “Ücretlere zam gelirse her şeye zam geliyor, enflasyon artıyor”. Yukarıdaki değerlendirmeyle de ilişkili bu eğilimi özellikle patronlar besliyor. Oysa ki vergiden vurgunculuk, işçi haklarını gasp, teşvikler, esnek çalışma koşullarıyla artırılan sömürüyle kârlar büyüyor. Savunma adıyla anılan silah sanayi için alt yüklenicilik yapan ya da yedek parça üreten birçok işletme var. Sadece bir işçinin ürettiği parçaların toplam değeri on binlerce dolar.
Merkez Bankası bile ücretlerin enflasyona etkisini yüzde 11 olarak hesaplıyor. IMF ise yüzde 4.5 olduğunu söylüyor. Öyleyse enflasyonun asıl kaynaklarından biri aşırı kâr oranları. Hükümet de vergiler ve hak gaspları yoluyla emekçi halktan kapitalistlere sermaye transfer ediyor. Yani çifte vurgun... Bu gerçeğe rağmen burjuva partileri de bu yalanı beslemekten, işçilerin katmerli sömürüye baş eğmesine hizmet etmekten geri durmuyor.
Tüm bunları derinlikli olarak kendi yaşam pratikleri üzerinden konuştuğumuz işçilerin önemli bir bölümü nesnel durumu kavrayıp ikna oluyor. Bu noktada ise temel soru “Nasıl yapacağız?”, “Birlik olmazsak kazanamayız ama bunlarla da birlik olmak zor”, “Boşuna zam istemeye gerek yok, zaten vermezler”, “Gider daha iyi ücret veren bir yerde çalışırım” gibi umutsuzluk, güvensizlik ama öfkeyle de harmanlanmış duygular kendini dağınık düşüncelerle dışa vuruyor. Kendileri arasından özellikle de deneyimli ve iş yerinde sevilen işçileri temsilci olarak seçip iş yeri yönetimiyle görüşerek taleplerini ileten, güvendikleriyle kafa kafaya verip yukarıdaki nesnel olguları arkadaşlarına açıklayarak mücadele yolu arayan, işi yavaşlatan işçiler de mevcut. Hatta önemli bir bölümü de temmuz zammını kazanmış durumda. Ne var ki asgari ücret zammı belirlendiğinde olduğu gibi zammın tam olarak ne oranda gerçekleşeceğini onlar da ücretleri yatınca öğreniyor. Olumlu örnekleri işaret ettiğimiz kendi yolunu arayan işçilerin bir bölümü buradan güç alarak cesaretleniyor ancak bir bölümüyse hâlâ kendine ve arkadaşlarına güvensiz... Şüphesiz ki bu öz güven sorunundan en çok patronlar yararlanıyor. Bırakalım zammı gözlerini mevcut hakları dahi ellerinden almaya dikiyor.
TEMMUZDA ZAM ALANLAR TÜM İŞÇİLERİN TEMİNATI
OSTİM'de temmuzda zam almayı başaran işletmelerde dahi mücadele ağustos ayında da devam edecek. Nitekim patronlar geri adım atsa da ne oranda zam yapılacağı konusunda açık davranmaya yanaşmıyor. İşçiler de buna hazırlanıyor. Bireysel kurtuluş eğilimleri var olsa da direnmekte kararlı olan işçiler de var. Bu bağlamda miting işçilerin bu bölümü açısından daha çok sahipleniliyor. “İyi yapıyorsunuz”un ötesinde, kendi hakkını kazanmanın bir aracı olarak kavranıyor. Ancak protesto, gösteri, miting vb. eylemler işçilerin günlük yaşamının uzağında ve tek adam yönetiminin baskıcı politikaları sonucunda da güvenlik endişesi duyulan işler. “Mitingle mi değişecek?” sorusunun altında bu gerçek de yatıyor. Özellikle yüzünü mücadeleye dönmüş işçiler açısından şu nokta önemli: Patronlar atacakları en ufak geri adımda, verecekleri zamda dahi hızlıca birbirleriyle iletişime geçip aynı sektörde çalıştıkları işletmelerdeki ya da bölgedeki durumu değerlendiriyor. İşçiler ne yapıyor? Endişeleri birlik olmalarının önüne geçiyor. İşte bu durum sermaye sahiplerinin elindeki kozu büyütüyor. İşçiler birlik olmazsa serzenişleri, itirazları tek başına hiçbir anlam ifade etmiyor. Nihayetinde bu düzen henüz kapitalistlerin düzeni ve çarklar onların yararına dönüyor. İşçiler bu süreçte lafazanlık dışında bir şey yapmayan her renkten kapitalist düzen partisinin de ne kadar yanlarında olduğunu görüyor: Koca bir hiç!
"BİR YOL AÇALIM"
Tüm işçi ve emekçilerin ulus, inanç, meslek grubu ve deneyim ayrımı gözetmeksizin, “Servet vergisi uygulansın, vergide adalet sağlansın. Haftada 5 gün 35 saat çalışma ve hafta sonu tatil hakkı” gibi taleplere; insanca yaşayacak bir ücret mücadelesine sahip çıkması önemli. Elbette bir mitingle patronların hepsi sıraya dizilip işçilerin hakkını vermeyecek. Miting dahil olmak üzere tüm bu süreçte örülen işler işçilerin bir araya geldiği alanların sayısını artıracak, kendisi için eyleme geçmesinin önünü açacak. Esas olan işçilerin birliğini ve mücadelesini güçlendirmek, ortak mücadelesinin yolunu açmak. Bu da önümüzdeki günlerde kapitalistlerin devam edecek olan saldırılarının nasıl karşılanacağı bakımından oldukça önemli.
Evrensel'i Takip Et