Sovyetlerde ana dil hakkı
Enternasyonalizm için herkesin kendi dilinde, kültüründe, inancında ve yaşamında eşit ve özgür olması gerekiyordu. Ortaklık dilde değil emekteydi.

Fotoğraf: Soviet Artefacts/Unsplash
Büyük Ekim Devrimi’nden önce Lenin’in “halklar hapishanesi” olarak tarif ettiği Çarlık Rusya'sında Ruslaştırma ve Slavlaştırma politikaları uygulanıyordu. Rus halkının diğer halklardan üstün, Rus dilinin de diğer dillerden üstün sayılıyordu. Ekim Devrimi’nin ardından hazırlanan anayasada tüm halklar eşit ve özgür olarak tanındı. Artık sosyalizmin geliştirilmesi ve büyütülmesi gerekiyordu. Onlarca halkın ve dilin yaşadığı bir Cumhuriyetler Birliği’nde tek bir dilli şekilde bunu devam ettirmek söz konusu olamazdı. Enternasyonalizm için önce herkesin, kendi dilinde, kendi kültüründe, kendi inancında ve yaşamında eşit ve özgür olması gerekiyordu. Ortaklık dilde değil emekteydi.
ANA DİLDE EĞİTİM MODELLERİ UYGULANIYORDU
Devrimin hemen ardından yüksek eğitimli bir nüfus yaratmak için adımlar atıldı. Tüm vatandaşlar için eğitime ulaşım imkânları ve eğitim sonrası iş bulma olanakları yaratıldı. Ana dilinde eğitim hakkı ve eşitlik ilkesi tanındı. Bir dilin eğitim dili olabilmesi için herhangi bir teste gerek yoktu, herhangi topluluğun, grubun o dili konuşuyor olması yeterliydi. 1920’lerin ortalarından itibaren 1930’ların sonuna dek uygulanan “korenizatsiya” (yerelleştirme) ile Rusça dışındaki dillerin geliştirilmesi ve eğitimde kullanılması için olanaklar yaratıldı. Devrimin en başından sonuna kadar ana dil eğitimi ve ana dilde eğitim Sovyet Cumhuriyetlerinde ve otonom bölgelerde yapılmaya devam etti. Çoğu yerde çift dilli eğitim modelleri uygulanıyordu. Tüm bunların bir sonucu olarak kısa sürede çok büyük halk yığınları okur-yazar ve eğitimli olabilmişti.
SOVYET KÜRTLERİ KENDİ DİLLERİYLE YAŞIYORDU
Büyük çoğunluğu Azerbaycan SSC ve Ermenistan SSC’de yaşayan Sovyet Kürtlerinin büyük çoğunluğunun kendi dillerini öğrenip eğitim alabilecekleri bir kurum yoktu. 1925’te yapılan nüfus sayım ve araştırmasında Azerbaycan SSC’de yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğunun Tatarca konuştuğu tespit edildi. Hemen ardından çalışmalara başlandı. Kürtlerin ve Kürt olmayanların Kürtçe üzerine çalışması için olanaklar yaratıldı. İlk Kürtçe Latin alfabesi olan Şemo-Marogulov alfabesi Erebê Şemo ve İsahak Marogulov tarafından geliştirildi. Latin harfleriyle çıkan ilk Kürtçe gazete “Riya Teze” çıkmaya başladı. 1925 Ermenistan ve Azerbaycan’da Kürtçe eğitim veren toplam 55 okul açıldı. Bunların sayısı zamanla arttı. Hızlı bir şekilde eğitim kurumları, akademiler, yayınevleri kurulmaya ve Kürtçe eserler yayınlanmaya başlandı. İlk Kürt Filmi “Zare” yine bu dönemde çekildi.
ASLOLAN SOSYALİZMİ YÜKSELTMEKTİ
Bütün gelişmeler Kürt kültürünün korunması noktasında büyük bir önem taşıyorlardı çünkü Sovyetlerde bu gelişmeler yaşanırken İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürt dili ve kültürü büyük baskılanmalarla karşı karşıyaydı. 1955 yılında kurulan Erivan Radyosu bu ülkelerdeki Kürtlere de kendi dillerinden ezgiler götürüyordu. Özellikle Türkiye’de yaşayan Kürtler kendi ülkelerinde yasaklı olan dillerini “Erivan” radyosundan dinleyebiliyorlardı. Sovyetler Birliği’nin çok dilli çok kültürlü bir yaşamı inşa etmiş olması tesadüfi değil. Bütün çalışmaların ardında bir ideolojik birikim ve mücadele vardı. Aslolan sosyalizmi yükseltmekti ve tüm halklardan emekçileri ortaklaştıran şey bütün zenginliklerini de kattıkları emekleriydi. Ortaklaşılması gereken esas temel buydu.
Evrensel'i Takip Et