27 Haziran 2022 04:35

Fazla mesai yapmaktan çocuklarının yüzlerini göremeyen işçiler: İnsan onuruna yaraşır ücretler hakkımız!

Hatay’ın İskenderun, Payas, Dörtyol ilçelerinde görüştüğümüz metal ve gübre işçileri, “İnsan onuruna yaraşır ücret hakkımız” derken, ücretlerin yoksulluk sınırının üstünde olması gerektiğini söylüyor.

Fotoğraf: Kateryna Babaieva/Pexels

Paylaş

Halil İMREK
İskenderun

Ücret, en genel ifadeyle emek gücüne biçilen değerin parasal ifadesi. Bugün bir işçinin emek gücüne biçilen en fazla değer, o işçinin ancak ertesi gün veya ertesi ay çalışmasını sağlayacak olan barınma, yiyecek, içecek, fatura gideri gibi temel maddi ihtiyaçlarıyla sınırlı. Açlık sınırı seviyesindeki ücretler gerçeği ortadayken, çoğu işçi bu temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan mahrum bırakılıyor, işçinin kültürel ve sosyal ihtiyaçları gibi pek çok gereksinimi ve ailesi ise hiç hesaba katılmıyor... Ücretlerin işçilerin istediği gibi belirlenmesi de ancak işçilerin örgütlü olması ile mümkün. Bu açıdan ücretin ne kadar yüksek ya da ne kadar düşük olacağında işçi ile patronların arasındaki mücadele belirleyici durumda.

Peki, işçiler açısından bugün ücret ne ifade ediyor? Beslenmeyi, geçinmeyi karşılıyor mu? İşçi aldığı ücretin çocuğu ile gezmeden eşine alacağı bir hediyeye kadar temel yaşam ihtiyaçları dışında kalan kalemleri de karşılayabilmesi gerektiğini düşünüyor mu? Aldığı ücretle sinemaya, tiyatroya gitmesi, tatil de yapması gerektiğinin ne kadar farkında? Artı değer ürettiğinin ne kadar bilincinde? Üyesi oldukları sendikaların bu meseleye bakışı nasıl? Hatay’ın İskenderun, Payas, Dörtyol ilçelerinde görüştüğümüz metal ve gübre işçileri, “İnsan onuruna yaraşır ücret hakkımız” derken, ücretlerin yoksulluk sınırının üstünde olması gerektiğini söylüyor.

‘ÜCRETLERİMİZ YOKSULLUK SINIRININ ÜSTÜNDE OLMALI’

Çelik iş kolunda ilk sıralarda yer alan, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) en büyük 500 şirket listesinde 32. sırada yer alan fabrikalardan MMK Metalurji’de işçilerin çıplak ücretleri ortalama 7 bin civarında. 12-13 yılık işçilerin giydirilmiş ücreti ise 11-12 bin lirayı ancak buluyor. Üstelik buna ikramiye ve bütün sosyal haklar dahil. MMK işçileri banka promosyonu alamıyor.

MMK Metalurji’den konuştuğumuz bir işçi çıplak ya da kök ücreti “İşçinin, işveren ile anlaşarak saatlik ya da aylık belirlendiği, yardım ya da sosyal destek olmadan aldığı net ücrettir. İşçi için önemli olan saat ücretinin ne kadar olduğudur” diye tanımlıyor. Bir de giydirilmiş ücreti açıklıyor: “Giydirilmiş ücret ise işçinin anlaştığı fiyat üzerine ikramiye, sosyal yardım, performans ücreti, satış ya da üretimde rekor kırıldığında verilen prim gibi ek ödemelerdir...”

Ücretin işçinin emeği, alın teri karşılığında almış olduğu günlük, haftalık ya da aylık emeğinin değeri olduğunu söyleyen MMK işçisi, “Mevcut aldığımız ücret asgari ücret üzerinde, buna karşın yoksulluk sınırının da bir hayli altında. Bir emekçinin ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için ücret her zaman yoksulluk sınırının en az yüzde 10 üzerinde olmalıdır” diyor.

‘SENDİKACI PATRONU DEĞİL İŞÇİYİ İKNA EDİYOR’

Özçelik-İş’in örgütlü olduğu MMK’de 2 yılda bir TİS imzalanıyor. Görüştüğümüz MMK işçisi sendikalı ve sendikasız işyerleri arasındaki ücret farkının çok da olmadığı kanısında. Sendikanın da TİS sürecinde patronu değil işçiyi anlaşılan ücrete ikna etmeye çalıştığını söyleyerek tepki gösteriyor: “Sendika bu dönemlerde gelecek iki yılın ücretini, sosyal yardımlarını, fazla mesai ücretlerini belirlemek üzere taslak hazırlıyor, sonrasında işveren ile anlaştığı orana bizi ikna etmeye çalışıyor. Dönem dönem hayat pahalılığına karşın ek ödeme çıkışları olsa da netice itibariyle enflasyon farkı (tabii TÜİK’e göre) neyse maaşa o yansıyor.”

Demir çelik sektöründe sendikalı ya da sendikasız işyerlerinde kök ücretler arasında çok fark olmadığını dile getiren işçi, “Patronlar genelde ‘Sendikayı getirmeyin ne istiyorsanız anlaşırız’ diyor. Hatta ‘Sendikayı getirmeyin ömür boyu iş garantisi veriyoruz’ diyenleri de duyduk. Tabii ki her iş kolu arasında fark var. Bu iş kollarında kendine göre tehlikeli ve ağır iş kolları var. Fakat nedense iş başvurusunda işçiye ‘ağır iş raporu’ aldıran işveren, ‘Neden primler ağır ve tehlikeli iş konumunda yatırılmıyor’ sorusuna ‘Burası ağır sanayiye girmiyor’ cevabını veriyor. İş tehlikesi ve ağır iş kolu yıpranma payı alamıyoruz. Çalışma süresine göre ücret farkı alıyoruz lakin yeni işe başlayan bir işçi ile yıllardır fabrikaya emek vermiş kişiler arasında fark yok denecek kadar az” diyor.

FAZLA MESAİYE RAĞMEN GEÇİNEMİYORLAR

MMK işçisi derinleşen ekonomik kriz karşısında fazla mesaiye kalsalar da geçinemediklerini, her işçinin 1 Mayıs da dahil resmi tatillerde çalıştığını belirtiyor. Şirketin kâr oranları hakkında hiçbir bilgisi olmadığını söyleyen işçi, dönem dönem satış rekoru, üretim rekoru kırıldığını duyduklarını söyleyerek “Ama hiçbir işveren kârdan zarar ettiği zaman işçiyi çalıştırmaz, bunu biliyorum” diyor.

REKORUN ÖDÜLÜ BİR DİLİM BAKLAVA!

Bir başka MMK işçisi çıplak ücreti “Üzerine hiçbir şey giydirilmemiş ücret” olarak açıklıyor: “Sendikaların ve patronun verdiği zam bunun üzerinden hesaplanır. Giydirilmiş ücret ise alınan zammın üstüne yakacak parası, ikramiye, ayakkabı parası eklenmesi... Sonra sendikalar bize örneğin ‘Yüzde 50 zammı aldık’ diye hava atarlar. Normalde tüm sosyal haklarla aldıkları zam oranıdır bu. Çıplak maaşa ise bizde olduğu gibi yüzde 14 zam alırlar.”

Kendi net ücretinin 6 bin, giydirilmiş haliyle 10 bin olduğunu söyleyen MMK işçisi, “Sendikanın rolü; üyesini koruması, kollaması, onun ücretini arttırması. Ama bizim patronun çıkarlarına hizmet eden bir sendikamız var. Şu Türkiye şartlarında rahat geçinebilmek için ücretimizin en az 18 bin TL’den aşağı olmaması lazım. Sendikanın şu an tek faydası sosyal haklar, ikramiye gibi şeyler” diyor. Ücretler konusunda sendikacıların tutumunu eleştiren işçi, “Yine de diğer fabrikalara bakınca sendikalı fabrikalarda sosyal haklar var” diyor.

Fazla mesaiye ilişkin de “Fazla mesaiye kalmadan geçinmek demek ‘Halamın bıyıkları olsa amcam olurdu’ demeye benziyor. Yani geçinmek şuraya dursun elektrik, su, doğal gazı ödese diğerlerine parası kalmaz” diyen MMK işçisi şöyle devam ediyor: “Şirket her yıl kârına 1’e 10 ekliyor. İşçi rekor kırıyor, onlar işçiyi 1 dilim baklavayla ödüllendiriyor. Sistem belli, işçiyi borçlandır, köle niyetine kullan. Neredeyse tüm işçiler borçlu, borcu ödemek için işinde kalmak zorunda, onun için sesini de çıkarmıyor.”


İSDEMİR İŞÇİSİ: ÇALIŞMA SÜRESİ AZALMALI, ÜCRETLER ARTMALI

Özçelik-İş’in örgütlü olduğu İskenderun Demir ve Çelik’ten (İSDEMİR) bir işçi, bugün gelişen teknolojiyle çok büyük üretim yaptıklarını söyleyerek, İSDEMİR’in İSO 500’de 5. sıraya yükseldiğini hatırlatıyor: “Bu daha fazla sömürüldüğümüz demek. Eğer teknoloji gelişiyorsa, üretim artıyorsa o zaman bununla uyumlu olarak çalışma saatlerinin düşürülmesi, işçinin kendisi ve ailesi için kullandığı zamanın artırılması gerekir.”

Şirketin kârı artarken fabrikada daha az işçiyle daha yoğun ve uzun saatler çalışıldığını söyleyen işçi, fazla çalışma sürelerinin sağlıklarını tehdit ettiğinin de farkında: “Asıl mesele daha az işçiyle daha çok iş çıkarmak ve azami kâr elde etme hedefi. İSDEMİR’de eskiye göre daha az işçi ile daha çok üretim yapılıyor. Normalde Türkiye’de çalışma saatleri fazla. İş Kanunu’nda 45 saat olarak düzenlenen haftalık çalışma saati, sanayide 55-60’ı buluyor. Birçok sektörde de yasal süre aşılıyor. Fazla çalışma sürelerinin bir sonucu da iş kazalarıdır. İş kazalarının büyük bir kısmı iş gününün ya da haftanın son saatlerinde oluyor. Zaten iş saatleri uzadıkça işçinin ömrü de azalıyor. Ortaya çıkan zenginlik ve refahtan hakkımız olanı istemeliyiz. Yoksa patronların geliri artarken işçilerin payına açlık sınırında yaşamak düşer. İşçiler ve onların sendikalarının ‘Ücretler artmalı, en düşük ücret yoksulluk sınırının altına olmamalı ve çalışma süresi düşürülmelidir’ talebini yükseltmesi lazım.”


‘TİS’LE BELİRLENEN ÜCRET ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA KALDI’

Petrol-İş’in örgütlü olduğu İskenderun Gübre AŞ’de geçen yıl yaz aylarında toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalanmıştı. Aralık ayında asgari ücrete yüzde 50 civarında zam gelmesi toplu sözleşmeyle belirlenen ücreti asgari ücretin altında bıraktı. Geçen bir yıl içinde devletin kurumu TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 70, bağımsız iktisatçıların oluşturduğu ENAG’ın ise yüzde 160 olarak açıkladığını belirten işçiler, “TÜİK enflasyonunu baz alsak bile bizim ücretlerin yüzde 70 artması gerekir. Bir yıl içinde ürünler en az yüzde 100 arttı. Yüzde 200-300 zam gelen birçok ürün oldu. Sadece mayısta çaya yüzde 40, şekere yüzde 20 zam geldi. Ücretlerimizin de gelen zamlara göre artması gerekir” diyor.

Sendikalı oldukları halde sendikalarının kayıplarını karşılayacak yeni bir protokol, ek zam talebi dile getirmediğini hatırlatan bir gübre işçisi, “TİS’ten sonra enflasyon aldı başını gitti. Olağanüstü bir durum var. İnsanca yaşayacak bir ücret artışı olmalı. Fazla mesaiye kalmazsak elimize para geçmiyor. Mesaiye kalınca çocuğumuzun yüzünü göremiyoruz. Sendika bunu görüp ücretlerimizdeki erimeye dur demeli. İkramiye ve sosyal haklar olmazsa sendikasız asgari ücret ile çalışan işçilerden bir farkımız olmaz” dedi.


YOKSULLUK SINIRI İLE ÜCRETLERİMİZ ARASINDA UÇURUM VAR’

İskenderun’da organize sanayi bölgesinde faaliyet gösteren Befesa Silvermet Çelik Tozu Ayrıştırma ve Geri Dönüşüm fabrikası işçileri, geçtiğimiz yıl topluca Özçelik-İş’ten istifa ederek, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’e üye oldu. Birleşik Metal-İş’in başvurusu üzerine yetki tespit belgesi geldi ancak Özçelik-İş, Birleşik Metal-İş’in yetkisine itiraz etti. 6 Haziran’da mahkemede yetki konusu görüşüldü ancak dava 28 Eylül tarihine ertelendi. Befesa işçileri için düşük ücret önemli bir sorun. Fabrikadaki ücretler 4 bin 800 lira ila 5 bin 700 lira arasında. İkramiye ve sosyal haklar ile ellerine geçen miktar ortalama 6 bin 500 lira oluyor.

İşçiler düşük ücret almalarının nedenini şimdiye kadar üyesi oldukları Özçelik-İş’e bağlıyorlar. Başından beri Özçelik-İş’in düşük zam oranlı TİS’ler imzaladığını anlatan işçiler, şimdiye kadar var olana razı olduklarını, düşük ücret ve daha zor yaşam şartlarına mahkum edildiklerini ama yaşadıklarından dersler çıkararak artık buna seyirci olmayacaklarını söylüyorlar. Belirlenen yoksulluk sınırı ile aldıkları ücretler arasında uçurum olduğunu belirten işçilerin, ücret konusundaki genel eğilimleri 10 bin liradan aşağı olmaması şeklinde. “En azından açlık sınırının üzerinde bir ücret alınmış olur” diye düşünüyorlar. Befesa işçileri, ürettikleri halde açlık sınırında yaşadıklarını, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya ve borçsuz bir yaşam sürmeye yetecek bir ücret taleplerinin olduğunu belirtiyorlar.


‘BİRLİK OLMAZSAK PATRONLAR İŞÇİ MALİYETİNİ HEP DÜŞÜRÜR’

Atakaş Metal fabrikasının giderek büyüdüğünü, Atakaş’ın ikinci galvaniz hattını kurduğunu anlatan işçilere göre Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, Rus menşeli MMK Metalurji’yi olumsuz etkilemiş ama diğer yerli fabrikaların işinin artmasına neden olmuş. Atakaş’ta ücretler ortalama 6 bin. Yani asgari ücretin biraz üstü. Sendika yok. Daha önce MMK Metalurji’de çalışan ve fabrikaya pazarlık yapıp gelenler daha yüksek ücret alıyor. Bu gelen işçiler bir ücret pazarlığı yaparak geldikleri ve usta öğretici olarak başladıkları için diğer işçilere göre yüksek ücret alıyorlar. “Yoksulluk sınırı 19 bini geçmiş biz 6 bin alıyoruz” diyerek aldıkları ücrete tepki gösteren işçiler, “Doğrusu bizim 19 bin ücret almamız” diyor. Daha önce fabrikada bir sendikalaşma girişimi olduğunu ama patronun önayak olanları işten attığını söyleyen işçi, yeni bir örgütlenme karşısında “İşten atılma korkusu var” diyor ve ekliyor: “Bir de sendikalar da işçi örgütlensin diye çok uğraşmıyor. İşçiler kendileri üye oluyor, sonra bir sendikacı çağırıyorlar, biz bu işi bilmiyoruz sen gel diye, tüm yetkiyi ona bırakıyorlar.”

“Bütün zenginlikleri üreten biziz. Patron bizim ürettiğimiz üzerinden zengin oluyor” diyerek yaşadıkları eşitsizliğe ve sömürüye tepki gösteren Atakaş işçisi, “Oysa biz işçiler bir sınıf olarak hareket etsek emeğimizin karşılığını alırız. Aksi taktirde patronlar hep işçi maliyetini düşürmeye çalışacaktır” diyerek işçilere birlikte mücadele çağrısı yapıyor.

ÖNCEKİ HABER

Almanya’da G7 protestoları: Dünyanın talan edilmesine hayır!

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da şair Ahmed Arif'in büstü tahrip edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...