23 Nisan 2022 21:01

Suriye’de yaşayan Gazeteci Kassargian: ‘Göndereceğiz’ söyleminin gerçekliği yok

Suriyeli mültecilerle ilgili “Göndereceğiz”, “Göndermeyeceğiz” arasına sıkışmış mülteci tartışmasını Suriye’de yaşayan Gazeteci Sarkis Kassargian’la konuştuk.

Sarkis Kassargian|Fotoğraf: Kassargian’ın kişisel arşivi

Paylaş

Hilmi MIYNAT
Denizli

Suriyeli mülteciler son birkaç haftadır Türkiye’nin ana gündemleri arasında. Belli örnekleri bir kenara bırakırsak iki ana akım tartışma “Göndereceğiz”, “Göndermeyeceğiz” arasına sıkışmış durumda. Suriye’deki son durumu, geri dönme koşullarını ve uyum sorununu Suriye’de yaşayan Gazeteci Sarkis Kassargian’a sorduk.

Sadece bu iki düzlemde tartışılmasını insani ve sosyal boyutlarından çıkarıp siyasi hedef haline getirilmesi olarak yorumlayan Kassargian, barış koşullarının sağlanmasının uzun zaman alacağını ve dönmek istemeyen mültecilerin yoğunlukta olduğunu söyledi.

Suriyeli mültecilerle ilgili sorunun 'Göndereceğiz, göndermeyeceğiz' şeklinde, iki düzleme sıkışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Göndereceğiz ve göndermeyeceğiz” şeklinde iki kutup arasına sıkışması aslında benim de söylediğim ve çok savunduğum bir hakikati destekliyor. O da bu sorunun ilk günden beri insani ve sosyal boyutundan çıkıp bir siyasi hedef olduğunu. Bu sorunu önce Türkiye’deki iktidar siyasi hedefler ya da siyasi kazançlar elde etmek için kullandı. Hesapsız ve mülteciliği teşvik eden siyasetlerle sonuna kadar açık sınır politikası uygulayıp Suriyeli mültecileri içeriye alıp silahlı elemanları Suriye’ye göndermeye başladı.

‘TÜRKİYE, MÜLTECİLERİ KENDİSİNE BAĞLI SİLAHLI GRUPLARIN İŞGAL ETTİĞİ BÖLGELERE YERLEŞTİRMEK İSTİYOR’

“Göndereceğiz” söyleminin gerçekliği var mı? Barış ve yaşam koşulları sağlandı mı? Süreç bugünden başlasa yaklaşık ne kadar sürer? Bu iki ana kamp mültecilere sormuyor. Geri dönmek istemeyen var. Geri dönmek isteyen olsa dahi bu mülteciler tekrar bir uyum sorunu yaşar mı?

Göndereceğiz konusu aslında öyle 4 milyon Suriyeliyi otobüslere koyup onları göndermek gibi bir şey değil. Göndereceğiz söylemi hakikatle hiç buluşmayan bir söylem. Bunun birçok faktörü var. Birincisi Türkiye’den başlayarak mültecilerden büyük bir kesim artık Türkiye’de kendi çaplarında işleri var. Büyük fabrikalardan başlayarak en küçük sermayeye kadar orada işleri var. İnsan normalde öyle kolayca işini bırakıp kendi ülkesine dönme gayreti göstermez. Köylerden metropollere göçen insanlar için de geçerli, bir ülkeden öbür ülkeye göçen insanlar için de geçerli. İkincisi 10 yıllık Suriye savaşı zamanında Türkiye’de bulunan önemli bir Suriyeli kısım zaten Türkiye’de doğmuş. Türkiye’de eğitim görmüş ve Arapça’yı çok az bilen çocuklardan ya da gençlerden söz ediyoruz. Bunlar bence artık Türkiye’deki göçmen yaşamına daha çok entegre olmuş insanlar. Yani bunların dönmesi onların yeniden entegre sorunu yaşaması anlamına geliyor. Bu insanların en büyük sorunu bence Türkiye’de normal yaşamla yeterince entegre olmayıp Suriye yaşamını bilmemeleri. Kendilerine göre yeni bir yaşam türü var Türkiye’de. Ona ben ‘Mülteci yaşam türü’ adını veriyorum. Bu insanlar o yaşam türüyle entegre olmuş yaşamlarına devam ediyorlar. Dönmeleri kendileri açısından çok zor bir karar. O kararı normal şartlar altında almaları o kadar da mümkün görünmüyor. Üçüncüsü o mültecilerin büyük bir kısmını kendine bağlı silahlı grupların işgal ettiği bölgelere yerleştirmek istiyor. Oradaki Kürt demografisini değiştirme hedefiyle ama bu insanların o planı rahatlıkla kabul etmeleri mümkün değil. Çünkü orada gitmekte oldukları evlerin ve arazilerin kendilerinin olmayıp ‘Bir gün o evin ya da arazinin sahibi kendi evini almak isteyecektir’ diye korkuyorlar. Onun için savaştan kaçıp birinci mülteci merkezi Türkiye olarak başka bir mülteci merkezine geçmeleri çok mantıklı bir çözüm görünmüyor. Mültecilerin yalnızca kendi evlerine dönmeleri bir çözüm olabilir. O çözüm de şimdilik çok uzak görünüyor. Çünkü bildiğiniz gibi zaten Ankara’yla Şam arasındaki ilişkiler kopuk. Öyle bir koordinasyon söz konusu değil. Ayrıca Suriye’nin yaşadığı zor ekonomik şartlarda kalkınma olmayınca büyük çapta o insanların kaybettikleri evleri, işleri olmayıp onları dönmeye teşvik eden bir sebep görmüyorum ben.

‘MÜLTECİ MESELESİNİN SEÇİMDE KAYBETİRECEĞİNDEN KORKUYORLAR’ 

‘Göndereceğiz’ söyleminin sahadaki karşılığı nedir? Suriye'de savaşın son durumu nedir?

İki taraf da aslında bu sorunun ne o 4 milyon mülteciyi Türkiye’de bırakmakla çözüleceğini biliyor, (bu imkansız Türkiye’nin ekonomik kötü koşullarını, siyasi açılımları göze alırsak) ne de aynı zamanda bu 4 milyon mülteciyi topyekun Suriye’ye gönderme şansı var. Burada bence iktidarın diyelim üzerinde çalıştığı proje o mültecilerin Türkiye’ye bağlı silahlı grupların işgal ettiği bölgelere taşımakla oradaki o bölgelerin demografisini değiştirmek. O zamana kadar bu sorunun çözülmesini şimdiki iktidar bile istemeyecektir. Ama aynı zamanda seçimlerden dolayı bu sorunun kendisine kaybettirmesinden korktuğu için her zaman bu mülteciler konusunu iktidar daha çok dini söylemlerle kendi tabanını konsolide etmek üzere ikna etmeye çalışıyor. Başarılı olur mu? Bence başarılı olmayacaktır. 2019 yerel seçimlerinde mülteciler siyasetinin neticesini biz gördük. Ayrıca mülteciler meselesinin gelecek seçimlerde kendisine kaybettirecek bir faktör gördüğü için bence iktidar artık her zaman bu sorunu dile getirip bazen de Şam’la normalleşme mesajlarıyla kendi tabanı ve Türkiye seçmenini rahatlatmaya çalışıyor.

‘ŞAM’IN İKİ TALEBİ VAR’

İktidar Şam ile normalleşmeyi yalanlıyor, Şam ne istiyor?

Suriye aslında mülteciler sorunu ile iktidarın ne kadar sıkıştığını iyi bilerek Ankara’nın bazen medya sızıntılarıyla bazen demeçlerle Şam ile normalleşme konusunu her zaman yalanlıyor. Çünkü geçtiğimiz haftalarda Suriye’de hükümete yakın Vatan Gazetesi’nin Dış İşleri Bakanlığı kaynaklarından aktardığı habere göre bunları aslında iktidarın kendisini cilalama propagandası olarak niteliyor Şam. Seçimlere hazırlanarak. Onun için bence bu siyasi polemikte şimdilik muhalefetin elini daha güçlü görüyorum. Çünkü muhalefet Şam ile köprüleri tümden atmadı. Şam Ankara’dan en önemli iki şart talep ediyor. Birisi Türkiye Ankara’nın Suriye topraklarındaki işgale son vermesi, ikincisi Suriye’deki silahlı gruplara desteğini kesmesi. Bunun yanı sıra Siyasal İslam'a destek vermemesi, Suriye iç sorunlarına karışmaması.

ÖNCEKİ HABER

“Ekonominin düzelmesi, maaşların artırılması, zamların geri çekilmesi…”

SONRAKİ HABER

TÜİK verilerine göre son 20 yılda Türkiye’de 730 bin kız çocuğu evlendirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...