Büyük planın koçbaşı azgınlaştı
ORTADOĞUYU yakından takip eden üç deneyimli gazeteciye İsrail’in tekrar saldırıya geçmesinin arka planını sorduk.
Bir dönem Doğu Konferansı’nın sözcülüğünü de yapmış olan Aydın Çubukçu’nun değerlendirmesi şöyle: “Bugünkü saldırı Hamas’a yönelik bir saldırı olmaktan ziyade Suriye’ye yönelik genel ve kapsamlı bir saldırının bir parçası, bir koçbaşı...”
HERKESİ TEST EDİYOR
2008 Aralık’taki savaştan çok daha kapsamlı bir savaşın olacağını düşünen Hüsnü Mahalli ise şöyle diyor: “İsrail Mısır’ı test etmek istiyor. Muhammet Mursi’nin tavrını görmek istiyor. Amerika ne yapacak, Obama buna izin verecek mi? sorusuna cevap arıyor.”
Alptekin Dursunoğlu ise durumu şöyle özetliyor: İsrail açısından muhteşem bir zemin var.
EVRENSEL GAZETESİ YAZARI AYDIN ÇUBUKÇU:
Lübnan’da yarım kalanı tamamlamak istiyor
ABD, Fransa, İngiltere nerede duruyorlar bu süreçte, onların hesabı ne olacak?
Son saldırıdan başlayalım önce. Daha önceki saldırılardan çok daha farklı bölge koşullarında gerçekleşiyor bu saldırı. Dolayısıyla doğuracağı sonuçlar ve yayılma alanı bakımından da öncekilerden daha korkutucu bir gelecek işaret ediyor. Benim kaygım Filistin - İsrail arasında bir mesele olmaktan çıkıp bunun doğrudan doğruya Suriye merkezli bir bölgesel yayılma planının parçası olmasıdır. Yani birkaç gün önce Britanya Genelkurmay Başkanlığı; Ürdün, Lübnan ve Türkiye sınırına, krizin yayılmasını önlemek amacıyla, asker yığacağını açıklamıştı. Amerika’nın ve Türkiye’nin doğrudan rol aldığı, Türkiye’nin koçbaşlığı yaptığı Suriye’ye yönelik saldırı planının içine, Britanya’nın da dahil olduğu daha kapsamlı bir organizasyondan söz etmek mümkün.
ABD ve İsrail seçimleri ne kadar belirleyici bu saldırıda?
Gerek Amerika’daki, gerekse İsrail’deki seçimler elbette bir planın yürürlüğe konulmasında, geçilmesi gereken eşiklerdi. Ama bence en önemli gelişme, seçimlerden ziyade “Suriye muhalefeti koalisyonu” denilen, “Yeni koalisyon” denilen organizasyonun belli bir aşamaya getirilmiş olduğuna dair güvendir. Yani Amerika, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Suriye’de yönetimin kime devredileceği konusundaki belirsizliğin giderilmiş olmasından cesaret alarak, operasyonu genişletebilecekleri, derinleştirebilecekleri işaretini verdiler. Bence İsrail’in saldırısı asıl bu kapsamda değerlendirilmeli.
Suriye meselesiyle bağlantısı nedir yaşananların?
İsrail’in işin içinde olmadığı bir Suriye çözümü zaten düşünülemez. Amerika açısından eğer bu sorun çözülecekse, İsrail burada başlıca rollerden birini üstlenmeliydi. Dolayısıyla bugünkü saldırı Hamas’a yönelik bir saldırı olmaktan ziyade Suriye’ye yönelik genel ve kapsamlı bir saldırının bir parçası, bir koçbaşı gibi de değerlendirilebilir gibi geliyor bana. Bu yüzden de kapsamı ve etkisi bakımından, Hamas ve Hizbullah’ın halledilmesi gibi hedeflerle sınırlı kalmayıp, Hüsnü Mahalli’nin de değindiği gibi, 2008’de yarım kalmış Lübnan operasyonunu tamamlayarak Suriye’ye dayandırılan bir ilerleme istibdadı gösterebilir. Bunun yolunu açabilirler.
2008’dekinden daha kapsamlı bir saldırı olabilir
Gazze bir kez daha İsrail saldırısı altında. Saldırının kapsamı nereye evriliyor?
Şu anda İsrail hem denizden hem havadan yoğun bir bombardıman başlattı. Büyük ihtimalle korku salmak için rasgele bombalıyor. Buna karşılık Hamas da Tel Aviv ve çevresini bombalıyor, bir İsrail uçağı vurdu. Büyük ihtimalle İsrail karadan da Gazze’ye girecek. Özetle İsrail ciddi bir savaş başlatacak. Bu, 2008 Aralık’taki savaştan çok daha kapsamlı bir savaş olacak. Çünkü 2008’de İsrail saldırdığında, Hamas’ın elinde bugünkü askeri olanaklar yoktu. Şu anda Hamas’ın elinde 2008’den sonra; Suriye, İran ve Hizbullah’tan aldığı silahlar var. Örneğin Gazze’den fırlatılan ve Tel Aviv’in ortalarına düşen Fejr5 füzeleri İran yapımı ve bunlar 300-350 km menzilli füzeler. Şakası yok bu işin. Düşürülen İsrail uçağı yerden atılan bir füzeyle düşürüldü. Demek ki Hamas 2008’deki Hamas değil, askeri teknoloji anlamında, güç anlamında... Hatırlayalım bundan 3 hafta önce bir Hamas casus uçağı denizden girerek İsrail’in derinliklerine kadar girdi ve görüntülerini aldı. İsrail şoktaydı o zaman. Çünkü teknoloji üstünlüğüyle övünen bir ülke aslında İsrail. “Ben her şeyi görürüm, ben her şeyi yaparım, ben her şeyi mahvederim” diyen bir ülke. Hem kendi iç toplumunu böyle motive ediyor, hem de dünyada bu şekilde korku salıyor. 2006’da İsrail’in Lübnan’a saldırdığı Temmuz savaşında anlaşıldı ki İsrail, İsrail değil. Hizbullah yendi İsrail’i. Hamas bu teknolojiyle İsrail’e çok ciddi kayıplar verdirecektir, kendisi de kayıp verecektir elbette. Ancak İsrail Gazze’yi komple bombalayacak, komple kuşatacaktır. 2008’deki gibi olmayacak, daha kapsamlısını yapacak. Çünkü toplum sarsıldı. İsrail toplumunda psikolojik güven ortamı saldırdı. Savunma bakanlığının yanına füze düştü. Netanyahu oradaymış, hemen sığınağa almışlar. Bu çok ciddi bir olay. Havaalanı kapatıldı örneğin. Bunlar önemli şeyler.
Bunlar aynı zamanda tersten İsrail’in katliam düzeyini artırabilecek şeyler mi?
İsrail’in küstahlığının kat sayısını artıracak. Çünkü İsrail zaten küstah bir devlet. 2008’deki saldırıda 10 bin bomba atıldıysa, sadece bu gece bile 20 bin bomba atabilir. Bunun sonu gelmiş durumda, hesabı sıfırlaması gerekiyor. Gazze’yi bitirmesi değil, Hamas’la anlaşması gerekiyor, teslim olması gerekiyor. Mısır’ı da bu savaşa çekmek isteyecektir, Mısır yönetimini test etmek isteyecektir. Mısır’daki İslamcı Muhammet Mursi bu durumda eğer gerçekten Müslüman Kardeş bir Mursi’yse, Mısır ordusunu Gazze’ye göndermeli ve Hamas’ın yanında olmalıydı. İdeoloji ve inanç gereği. Çünkü Mursi Müslüman Kardeş, Hamas da Müslüman Kardeş, bunu kanıtlaması lazım. Büyük ihtimalle İsrail Mısır’ı da test etmek istiyor. Yalnız Hamas’ı yok etmek değil, bir de Muhammet Mursi’yi test etmek istiyorlar. Nasıl tavır alacak, Amerika buna izin verecek mi, Amerika ne yapacak, Obama buna izin verecek mi? Bir diğer noktada Amerikan yönetimini test etmek... Obama ikinci döneminde ne yapar acaba, İsrailliler ona oy verdi mi vermedi mi, acaba Netanyahu kızdı mı, kızmadı mı?
Açıklamalarda yeni bir şey yok gibi. Diplomatik açıdan eleştirenler var yine sadece.
İsrail devletinin kurulduğu bugüne bakarsanız 1947’de Amerikalılar İsrail’i Birleşmiş Milletlerde kurdu. “Alsana Filistin toprağının yarısı, git bir İsrail devleti ol” dediler. BM’de kurulan tek devlettir İsrail.1948’den bugüne bakın, 1948, 1956, 1967, 1973, İsrail – Lübnan savaşı, işgaller, darbeler, Irak – İran savaşı, Irak’ın Kuveyt’in işgali... Kaç tane savaş yaşandı. Bunlar uluslararası alanda küçük şeyler. 1 milyon kişi öldü, bunlar kimin umrunda. 2008’de 1700 Filistinli öldü. Öbür rakamlara göre bakılıyor çünkü.
Filistin Arap dünyasının da kalbinin attığı bir yer.
Arap halklarının diyelim. Arap yönetimlerinin yüzde 90’ı ihanet içinde. Körfez ülkelerinin hepsi satılmış iktidarlar, İsrail - ABD uşağı bunlar. 2006 saldırısı İsrail – Lübnan saldırısında Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan açıklama yaptılar. “Hizbullah suçlu” diye. Arap iktidarlar, İsrail’i yenen bir Arap örgütünü suçluyor. Bu ihanetin tanımı yok. Bu bir rezalet, bu pislik, bu iğrençlik. Ama o iktidarlar hala duruyorlar. Mısır gitti ama Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar şeyhi duruyor ve bu ülkeler arap ülkelerinde özellikle Suriye’de demokrasiyi getirecek ülkeler... Katar, Suudi Arabistan dünyanın en aşağılık, en adi, en rezil iktidarları. Bunlar demokrasi getirecek. Birileri de buna inanıyor. El ele tutuşarak geziyorlar.
YAKIN DOĞU AJANSI GENEL YAYIN YÖNETMENİ ALPTEKİN DURSUNOĞLU:
Saldırı iç ve dış dengelere yönelik yapılıyor
Ortada diplomatik açıdan bir neden bile yok. Niye şimdi, Amerikan seçimi mi var bunun arkasında, Suriye’deki durum mu var, İsrail’in seçimleri mi var? Niye şimdi ve İsrail’in hedefi ne?
Birincisi dediğiniz gibi, İsrail’de seçimlerle İsrail saldırganlığı arasında doğrudan bir ilişki var. 2006 seçimlerinde Kadima yüzde 22 oy almış, İşçi Partisi yüzde15 almış, Likut yüzde9 oy almış. Yani Likut sıralama içerisinde dibe vurmuş durumda. 2009 seçimlerindeyse Kadima yüzde 22 oy alıyor, Likut yüzde 21, İşçi Partisi düşüyor. Burada iki faktör var. Birincisi Kadima’yla İşçi Partisi Lübnan savaşında koalisyondaydı. Ve İşçi Partisi’nden Amir Parets’e fatura kesildi ve düştü. İşçi Partisi içerisinde büyük bir iç kriz yaşandı ve Ehud Barak oradan yeniden geldi. Bunu anlatıyorum çünkü İsrail’de seçim öncesinde dış tehdide karşı bir iç güvenlik ve güvenlikli bir politika izlediğiniz zaman kazanıyorsunuz. 2006’da yüzde 9’a düşen Likut, 2009’da hükümeti kurdu, şu anda da iktidar zaten. Birinci sebep bu.
İkincisi?
İkincisi öteden beri bilinir. Bölgede bir direniş ekseni var. Bu direniş ekseni sayesinde İsrail 2000 yılında Lübnan’dan çekildi. 2005’te Gazze’den tek taraflı çekildi ki, İsrailli yetkililer “Tel Aviv’in stratejik önemi kadar, Gazze’nin de önemi var” diyordu. Bunu Şaron döneminde yaptı. Bütün bunlar direniş sayesinde oldu. Direniş dediğimiz şey bir slogandan ibaret değildi, somut bir gerçekliği vardı. 2006 savaşında İsrail, Hizbullah’tan ağır bir yenilgi aldı ve Hamas’ın Hizbullah’ın caydırıcılığı gittikçe artıyordu. Öte taraftan Arap Baharı’yla Mısır’da oluşan dengeler İsrail aleyhineydi. Ancak Suriye’yle birlikte Arap dünyasının büyük bir kesimi Suriye’nin karşısına geçip, çok da gülünç bir şekilde Suudi Arabistan’la, Katar’la demokrasi getirme işine girdi. Burada da İran aleyhine, özellikle de mezhepçilik vurgusuyla bir kamuoyu oluşturuldu. Bunda da başarılı olundu. İsrail açısından muhteşem bir zemin var. Suriye’den çıkarılmış bir Hamas var. Katar’ın veya Mısır’ın kucağına oturtulmuş bir Hamas yönetimi var. (HABER MERKEZİ)
Evrensel'i Takip Et