04 Ağustos 2020 00:40

Kürtler Şam’ı yakınlaştırmaya, Ankara’yı uzak tutmaya çalışıyor

Suriye Demokratik Güçlerinin ABD’li bir petrol şirketiyle anlaşmasının yankısı sürüyor. Anlaşma Suriye’deki tarafları nasıl etkileyecek? Siyaset Bilimciler Kerim Has ve Arzu Yılmaz ile konuştuk.

Fotoğraf: ANHA

Paylaş

Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG), ABD’li bir petrol şirketiyle petrol anlaşması imzalamasının yankısı sürüyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, anlaşmayı "terörizmin finansmanına destek adımı" olarak nitelendirdi. Rusya’dan anlaşmaya dair bir açıklama gelmezken Şam yönetimi anlaşmayı ‘hırsızlık’ olarak tarif etti. Peki anlaşma önümüzdeki dönem Suriye’deki tarafları nasıl etkileyecek? Kürtler daha güçlü bir pozisyon mu elde ediyor? Rusya sessiz kalarak anlaşmaya onay mı veriyor?

Siyaset Bilimci Arzu Yılmaz Rusya’dan habersiz böyle bir adım olamayacağı, hatta petrol konusunda bir anlaşma olabileceği görüşünde. Rusya Analisti Kerim Has, Kürtlerin mevcut konumlarını, petrol faktörü üzerinden ABD korumasını sağlama alarak Şam’ı müzakerelerde taleplerine yakınlaştırmaya, Rusya’nın öfkesini çekmeyerek de Ankara’yı bölgeden uzak tutmaya çalıştığını söyledi ve ekledi: "Bu stratejinin çalışabilmesi için sadece petrolün yeterli olmadığını söylemek lazım. Zira Ortadoğu’da tek başına petrolle huzur bulan bir tane bölge halkı veya ülkesi yok…"

ABD Başkanı Donald Trump ekim ayında Suriye'deki petrol sahalarından çekileceklerini açıklamış ancak Mayıs ayında petrol sahalarına 400 asker sevk etmişti. Aynı dönem ABD’li şirketlerin Deyr el Zor ve Haseke petrollerine el atmasını istemişti.

Bunun üzerine ABD’li Delta Crescent Energy ile SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında geçtiğimiz günlerde bir anlaşma imzalandığı açıklandı. Trump’ın çekilme kararını değiştirmesinde etkili olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, 29 Temmuz’da Senato Dış İlişkiler Komisyonunda, Abdi’nin kendisine telefonda ABD’li şirketle anlaşmayı imzaladıklarını söylediğini aktardı. Al Monitor’den Amberin Zaman’a göre, Delta Crescent Energy’nin Suriye’de faaliyet göstermesi için Hazine Bakanlığına bağlı Dış Varlıklar Kontrol Ofisinden (OFAC) lisans alındı.

Anlaşma çerçevesinde Fırat’ın doğusunda iki modüler rafineri kurulacak. Bunlar, rafineri ihtiyacının yalnızca yüzde 20’sini karşılayacak.

ŞAM TEPKİLİ

Şam yönetimi anlaşmaya tepkili. Suriye Dışişleri Bakanlığı anlaşmanın Suriye'nin petrolünü "çalma girişimi" olduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu söyledi.

ANKARA’NIN SESSİZ KALDIĞI ÖNE SÜRÜLMÜŞTÜ

Al Monitor’den Amberin Zaman’a konuşan kaynaklar, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin SDG ile yapılan petrol anlaşmasıyla ilgili Ankara’yı bilgilendirdiğini ifade etti. Ankara’nın ‘olumsuz tepki vermediği’ kaydedilirken, başka bir kaynak Rusya’nın da bilgilendirildiğini aktardı.

TÜRKİYE'DEN 'TERÖR FİNANASMANI'NA TEPKİ

Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise olayın basına yansımasından günler sonra yapılan petrol anlaşmasını "terörizmin finansmanına destek adımı" olarak nitelendirerek, ABD'nin bu anlaşmaya destek vermesini kınadı. Dışişleri'nin açıklamasında "ABD'nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye'nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz" denildi. "Anlaşmanın PKK/YPG'nin girişimi" olduğu vurgulanan açıklamada, "Suriye'nin doğal kaynakları Suriye halkına aittir" ifadeleri kullanıldı.

ARZU YILMAZ: RUSYA’DAN HABERSİZ ANLAŞMA OLAMAZ

Siyaset Bilimci Dr. Arzu Yılmaz anlaşmanın ABD Başkanı Trump’ın askerleri çekeceği endişesinin taşındığı bir döneme denk gelmesinin önemli olduğunu söyledi. Rojavalı yöneticilerin anlaşamaya bakarak verdikleri ilk tepkinin askerlerin kalacağı gibi okunduğunu söyleyen Yılmaz, böyle bir 'garanti'den şüphe duyduğunu aktardı.

Anlaşmanın Rusya’nın bilgisi dışında olabileceğini düşünmediğini söyleyen Arzu Yılmaz, Fırat’ın doğusunda Kasım 2019’dan bugüne süren düzene bakılarak anlaşmanın Rusya’ya rağmen alınmış bir karar olamayacağını söyledi. Yılmaz şöyle devam etti:
"Anlaşmanın ayrıntılarını bilmiyoruz. Anlaşma Rımelan’ı mı kapsıyor, Deyr el Zor’u mu kapsıyor, ikisini mi kapsıyor. Bu önemli. Anlaşmanın Rusya’ya rağmen değil, Rusya ile belirli bir anlaşma çerçevesinde kotarıldığı varsayımından yola çıkarsak petrol üzerindeki tasarruf belki de bir paylaşıma tekabül ediyor. Rojava ve  Suriye sahasına dair yaptığım görüşmelerde şunun sıklıkla vurgulandığını hatırlıyorum: Hem Şam’ın hem Rusya’nın asıl hassasiyeti, kırmızı çizgi olarak gördüğü yer Deyr el Zor. Dolayısıyla Rusya’dan bir tepki görmedim. Anlaşmanın ayrıntıları da yok. Ama şu ana kadar Rusya’nın tepki vermemesi bence önemli."

Anlaşmayı Türkiye açısından da değerlendiren Arzu Yılmaz “ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Türkiye’ye bilgi verilmiş olabilir fakat onay gibi bir durum bana manüplatif bir bilgi gibi geldi. Son dönem Ege ya da ABD gerilimleri ile birlikte okursak bu durumu, bu şekilde olduğunu sanmıyorum. Jeffrey bilgi vermiş olabilir kişisel olarak, ama bu durum Türkiye’nin sesini çıkarmadığı şeklinde yorumlanır mı, ses çıkarılacak durumu var mı tartışılır" dedi.

Anlaşma ile Türkiye’nin ve Şam’ın tepkisine değil Rusya’nın tepkisine bakılabileceğini söyleyen Arzu Yılmaz, “Bana göre anlaşma Rusya’ya rağmen değil Rusya ile belirli bir anlayış birliğinde. Hatta belki Fırat’ın doğusundaki petrol konusunda anlaşma olduğu kanaatindeyim” görüşünü tekrar etti.

KERİM HAS: KÜRTLER KENDİ MEVCUT KONUMLARINI GÜÇLENDİRMEYE ÇALIŞIYOR

Rusya Uzmanı Kerim Has ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Suriye’de SDG’nin, Kürtlerin kontrolü altındaki bölgelerin bir kısmına dair ABD’li enerji şirketi Delta Crescent Energy ile yaptığı petrol anlaşmasının Rusya ve Şam’daki yansımalarının hem benzeşen hem de ayrışan yanları var. Moskova açısından mesele Suriye’nin bütünlüğü ve zenginlikleri ile ilgili olduğu gibi önemli ölçüde ABD’yle güç mücadelesi ve pazarlıklar, kısmen Türkiye’yle ilişkiler, biraz da Kürtlere dair gelecek tasavvuruyla yakından ilişkili.

İlk olarak, anlaşmanın, ABD korumasındaki YPG öncülüğünde zemin kazanan Fırat’ın doğusundaki siyasi-idari yapıyı Suriye’nin geri kalanından daha da ayrıştıracağı söylenebilir. Muhtemel ki ABD’liler söz konusu anlaşmayla Kürtlerin halihazırda aracılar vasıtasıyla Şam’a petrol satmasının da önüne geçmek isteyecek. Bu hedef, biraz da Washington’da Şam yönetimine karşı yeni yaptırımlar öngören ve haziranda yürürlüğe giren Sezar yasasıyla uyumlu gözüküyor. Pek tabii, anlaşmanın ne ölçüde uygulanabilir olduğu, genişletilip genişletilmeyeceği ve hangi sahaları kapsayacağı önemli olacak. Ancak her halükârda Suriye’nin yeniden inşasında ABD’nin Esad rejimini ülkenin enerji kaynaklarından önemli ölçüde mahrum bırakma politikası Rusya’nın canını hayli sıkan bir gelişme.

İkinci olarak, Moskova’nın teşvikiyle ağır aksak da olsa yürüyen Şam ile müzakerelerde bu anlaşmanın Kürtlerin elini güçlendirmesi olası. Bu, bir ölçüde Rusların işine gelebilir. Zira uzun bir süredir başta Kürtlere olmak üzere Suriye’deki çeşitli etnik-dini-mezhebi gruplara dar çapta da olsa özerklikler verilmesi veya bu grupların siyasi-idari-sosyal haklarının 2011 öncesine göre genişletilmesi yönünde Moskova’nın Şam’a ciddi telkinleri var. Ancak henüz Esad yönetimi bu konuda ikna olmuş değil. ABD’li Delta şirketiyle söz konusu anlaşmanın Şam ile müzakerelerin olağan akışını Kürtler lehine değiştirebilmesi mümkün. Bu konuda, Rusya’nın özellikle Cenevre’deki anayasa görüşmelerine Fırat’ın doğusundaki Kürtlerin de dahil edilmesi yönündeki tavrını takip etmek gerekecek.

Üçüncü olarak, bu anlaşmanın imzalanması sürecinde ve sonrasında Ankara’nın tavrı da zannımca Moskova açısından belirleyici olacaktır. ABD’li bu şirketle yapılan anlaşmanın önceden Türkiye tarafına bildirildiği ve Erdoğan yönetiminin bir tepki vermediği haberleri var. Uluslararası medyaya yansıdıktan çok sonra Türk Dışişlerinden gelen oldukça geç tepki de bu haberleri belli ölçüde doğrulayan cinsten. Bu durum, ister istemez, Kürtlerin ABD’li şirketle birlikte bölgede çıkaracakları petrolü Irak Kürdistanı üzerinden veya doğrudan Türkiye üzerinden mi satacakları ve Erdoğan yönetiminin bu petrol ticaretinden bir pay alıp almayacağı yönündeki soru işaretlerini artırıyor. Eğer durum böyleyse, Moskova’nın Kürtleri farklı kanallarla rahatsız etmesi söz konusu olabilir. Özerklik gibi “havuç”lar bir süre devre dışı bırakılıp, “sopa” olarak da özellikle Kobani üzerinden Ankara’daki iktidar yeni bir operasyon için cesaretlendirilebilir.

Tabii bu durum, Kürtlerin ABD’li şirketle olduğu gibi Ruslarla da petrol ve enerji hakkında çeşitli mutabakatlara varmasına engel değil. Kürtlerin kontrolleri altındaki bazı bölgelerde Moskova’yı kızdırmamak için Rusların da ilgisini çekebilecek bazı petrol sahalarının ABD’li şirketle varılan anlaşmanın dışında tutulduğu yönünde Rus basınında bazı haberler yayınlandı. Sanırım, Kürtler kendi mevcut konumlarını, petrol faktörü üzerinden ABD korumasını sağlama alarak Şam’ı müzakerelerde taleplerine yakınlaştırmaya, Rusya’nın öfkesini çekmeyerek de Ankara’yı bölgeden uzak tutmaya çalışıyorlar. Bu stratejinin ise çalışabilmesi için sadece petrolün yeterli olmadığını söylemek lazım. Zira Ortadoğu’da tek başına petrolle huzur bulan bir tane bile bölge halkı veya ülkesi yok…" (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bayburt Kalesi’nde arkeolojik kazı çalışmalarının ilk etabı tamamlandı

SONRAKİ HABER

"Şüpheli asker ölümleri devletin sorumluluklarını yerine getirmemesinden kaynaklı"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...