27 Nisan 2020 20:47
Son Güncellenme Tarihi: 28 Nisan 2020 04:56

Gebze’den bir işçi yazdı: Korona düzenine karşı 1 Mayıs

Patronların salgının faturasını çıkarmak istedikleri emekçilerden çağrı: "Korona düzenine karşı 1 Mayıs’ta birleşelim."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gebze’den bir işçi

Kovid-19 salgını dünya genelinde on binlerce insanın ölümüne yol açtı. Bu salgına karşı henüz bir ilacın ve aşının bulunmamış olması günbegün ölümlerin artmasına yol açıyor. Özelleştirilen, kâr için faaliyet yürüten sağlık sistemi ise bir yandan sağlık emekçilerini canlarını çıkarma derecesinde sömürmeye devam ederken de bir yandan da hâlâ salgını kâra dönüştürme peşinde.

Korona (kapitalist) düzeninin ağababası ABD’de basından öğrendiğimiz kadarıyla sigortasız bir emekçinin korona tedavisi 30 bin dolar civarında ve ABD nüfusunun neredeyse yüzde 25’inin hiçbir sağlık sigortası yok. Türkiye’de de durum çok farklı değil. Sigortasız, kayıt dışı çalışmak zorunda bırakılmış işçi ve emekçilerin sayısı milyonları buluyor. Buna bir de yurtlarından edilmiş yoksul mülteci emekçileri eklediğimizde memleketteki vahim durum ortaya çıkar.

SALGIN TOPLUMSAL, ÖNLEM KİŞİSEL!

Velhasıl korona düzeni dünyanın her yerinde aynı biçimde işliyor. Sağlık hizmetlerini kamusal olmaktan çıkarıp, paralı hale getirenler bu salgın karşısında biz işçi ve emekçilere salgından korunmak için “Ellerini yıka, bulabilirsen maske tak, kendini tecrit et, fiziksel izolasyon yoluyla kendini koru” diyor. Yani salgın toplumsal, önlem kişisel. İşte korona düzeninin emekçiler için bulduğu çözüm bu.

Peki içinde yaşadığımız bu korona üretim sistemi içinde biz işçi ve emekçilerin bu söylenen tedbiri yerine getirmemiz ne kadar mümkün? Ya da mümkün mü? Yani ben bir işçi olarak tek başıma fabrika patronuna ben korona salgınına karşı kendimi izole ediyorum bunun için işe gelmiyorum, ücretimi tam öde diyebilir miyim? Bunu tek başıma hayata geçirebilir miyim? Elbette hayır.

Yeri gelmişken de söylemek gerekiyor sermaye medyası başta olmak üzere birçok uzman da bilerek ya da bilmeyerek salgına karşı sosyal izolasyonun öneminden dem vuruyor. Bence bu çok doğru bir kavram değil, bizlerin bu salgın karşısında her zamankinden çok sosyal dayanışmaya, birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Bizim için doğru kavram sosyal izolasyon değil, fiziksel mesafeye dikkat etmektir. 

EKMEK KORONANIN AĞZINDA

Amacı sadece kâr elde etmek olan bir patronun biz işçileri salgın döneminde bile insaflı davranıp bizleri ücretli izne göndermesi beklenemezdi. Hiçbir patron çalıştırmadığı, emeğini sömürmediği bir işçiye para vermeye razı gelmez.

Patronlar bizleri ya ücretsiz izne göndermiş böylelikle yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılayamaz duruma getirmiş, ya ekmek ya iş demiş ya da yıllık izin hakkı olan işçi kardeşlerimizin izinlerinden düşerek kullandırmışlardır. Öyle ki Gebze’de Kovid-19 çıkan fabrikalarda bile üretime devam etmişler, sokağa çıkma yasağının uygulandığı günlerde dahi özel izinler alarak üretime devam etmişlerdir. Bu bile bize şunu çok açık göstermiştir ki kâr için üretim yapılan bir sistemde böylesi ölümcül bir salgında bile biz işçilerin yaşam hakkı söz konusu değildir. Bu korona sisteminde patronların kârı biz işçilerin yaşam hakkının önündedir. Kâr kutsal, işçilerin yaşamı önemsizdir. Patronlar için, işçiler çalışsın, çarklar dönsün, kasalar dolsun, korona düzeninin biz işçiler için sanırım özeti bu.

SAĞLIMIZ PATRONLARIN İNSAFINA TERK EDİLEMEZ

Açıkçası şimdiye kadar söylemeye çalıştıklarımızın çoğu yazılıp, söylenmiştir. Ama patronlar bir sınıf olarak somut ve pratik hareket ediyorlar. Lafa pek bakmıyorlar, icraata bakıyorlar. Örneğin salgın döneminde çıkarılan paketlere baktığımızda biz işçilerin sağlığını, ekmeğini, işini ve yaşamını güvenceye alan hiçbir tedbirin olmadığını görebiliyoruz. Sokağa çıkma yasaklarında mülki amirlerin verdiği izinlerin, patronlar için nasıl uygulandığını yaşayarak, çalışmaya devam ederek görüyoruz.

NE YAPACAĞIZ, NASIL YAPACAĞIZ?

Doğru lafın yanına kendi çalıştığım fabrikadaki gelişmeler üzerinden de somut birkaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle çalıştığımız fabrika Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan sendikal örgütlülüğün olmadığı orta ölçekte sayılabilecek bir fabrika. Biz salgın Kocaeli-Gebze’de yayılmaya başladığı zaman fabrika içerisinde önce şu soruyu sorarak işe başladık. Biz ne yapacağız ve nasıl yapacağız?

Salgına kadar daha çok kağıt üzerinde duran İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kuruluna işlerlik kazandırmak için fabrika içinde bir imza kampanyası yaparak kurulun yeniden oluşturulmasını istedik ve bu kurula da az çok deneyimi olan bir işçi arkadaşımızı önerdik. Bu öneri fabrika yönetimince kabul gördü ve kurul işyeri hekimi, iş güvenlik uzmanı ve bir işçi arkadaştan oluştu. Kurulun ilk toplantısında 2 karar alındı.

  1. Tüm işçi arkadaşlara gün içinde koşulsuz değiştirilecek maske verilecektir.
  2. Fabrikanın içerisinde işçi arkadaşların kolayca ulaşabileceği yerlere dezenfektanlar yerleştirilecektir.
  3. Kurulun bu iki kararı bir gün içerisinde hayata geçirilerek uygulamaya koyuldu. Elbette başlangıçta basit ve pek de bir maliyet gerektirmeyen önlemlerin alınmasında bir sorun yaşamadık. Ancak Gebze’de birçok fabrikada pozitif vakaların artması ve üretimin sürdüğü durumda  daha kapsamlı tedbirlerin alınması da bir gerçekti. Fabrikada İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulunun ikinci toplantısında daha etkin önlemlerin alınması kararı alındı:
  4. Yemek saatleri yeniden düzenlendi. Salgın öncesi fabrika 2 ana bölümden oluştuğu için yemek saatlerimiz 2’ye bölünmüştü. 12.00-12.30 ve 12.15-12.45 olan yemek saatlerimiz en fazla 10’arlı gruplar halinde her masada 1 işçi arkadaş oturacak biçimde düzenlendi. Bu uygulamayla yemek saatlerimiz 11.45 ile 13.00 saattleri arasında 15 dakika yemek 15 dakika dinlenme olacak şekilde uygulamaya geçti.
  5. Yemekhanede tek kullanımlık yemek malzemelerine geçildi. Salgın öncesinde de ekmek poşetli olarak gelmekle birlikte özellikle 10 molasında dağıtılan poğaça ve simidin poşet içinde verilmesi sağlandı. Ayrıca saat 16’dan sonra yemekhanenin günlük hijyenine özel önem verildi.
  6. Bizim çalışma saatlerimiz 08.00 ile 17.30 arasında olup hafta sonları tatil olduğu için başta soyunma odalarımız, tuvaletler ve üretim bölümlerinin şu ana kadar 2 kez dezenfektesinin yapılması sağlandı.
  7. Fabrikanın giriş ve çıkışlarında tüm çalışanların ateşi olup olmadığını tesbit edebilmek için ateş ölçerler alınarak uygulanmaya başlandı. İşyeri hekimimiz bu ölçümlerde yüksek ateşin alt sınırı olarak 37.8’i ölçüm yapan arkadaşlara iletti. Olası bir yüksek ateş söz konusu olduğunda işçi arkadaşların en yakın sağlık kuruluşuna ulaşımlarının fabrikaca temini karar altına alındı. Şu ana kadar yapılan tüm ölçümlerde fabrikada yüksek ateş belirtisine rastlanmadı.
  8. Salgın öncesi fabrikaya geliş-gidişlerimizi toplam 6 servis aracı ile yapıyorduk. Kurul, servis araçlarında her ikili koltukta 1 işçi arkadaşımızın oturması için servis sayımızı 2 katına çıkarılmasını sağladı ve 6 olan servis araç sayımız 12’ye çıktı.
  9. Servis firmasının araçları dezenfekte etmesi sağlandı.
  10. Fabrikada geçmişte yapılan sağlık taramalarında kayıtları işyeri hekimimizde bulunan kronik rahatsızlık olarak adlandırılan başta astım, bronşit, yüksek tansiyon, şeker rahatsızlığı olan işçi arkadaşlarımızın bu salgın döneminde çalıştırılmamaları kararı alındı. Fabrika yönetimi başta bu durumda olan işçi arkadaşlarımızı yıllık izinlerinden düşülmesi yoluyla olabileceğini söylemesine karşılık başta işçi arkadaşlarımız olmak üzere işyeri hekimimiz-işyeri iş güvenlik uzmanımızın da duyarlı olmaları sayesinde bu durumda olan 9 işçi arkadaşımız ücretli idari izinli sayıldı. Bu 9 işçi arkadaşımız 21 gündür idari izindeler ve izinleri devam ediyor.
  11. İşyeri hekimimiz tarafından salgınla ile ilgili genel bir bilgilendirme yapılıp, fabrikanın değişik bölümlerine görseller asılarak bilgi sahibi olmamız sağlanmaya çalışıldı.

NE YAPILDIYSA BİZ YAPTIK

Elbette hızla yayılan bu salgın karşısında Gebze’de bütün fabrikaların harıl harıl çalıştırıldığı bir dönemde salgın karşısında biz işçilerin sağlığını ve ailelerimizle birlikte yaşam hakkımızı korumaya yeterli mi, elbette değil. Ama kendi fabrikanız özelinde bu basit tedbirlerin alınması bile durduk yerde olmuyor. Fabrikada bir işçi arkadaşımızın özetlediği gibi ne yapıldıysa biz yaptık. Kimse bize lütufta bulunmadı.

Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekiyor, bizce önemli. Biz fabrikada başta Kocaeli-Gebze’deki fabrikalarda neler olup bittiğini Evrensel gazetesinden takip ederek öğrenmeye çalıştık. Özelikle salgın karşısında alınması gereken önlemler ve haklarımız konusunda Evrensel gazetesinin web sayfasında yayımlanan bölgemizde bulunan Hasret Gültekin arkadaşın işçi dostu Murat Özveri ile yapılan röportajlar bizler için yol gösterici ve yararlı oldu. Kocaeli Emek Partisi İl Örgütünün fesbuk (biz böyle yazıyoruz) sayfasında açtığı İşçi Dayanışma Hattı’nın yararlı ve olumlu bir gelişme olduğunu biliyoruz.

Fabrikamız özelinde yaşadıklarımızı Evrensel gazetesi aracılığıyla tüm işçi arkadaşlarla paylaşmak istedik. Evet şu an itibarıyla bizim fabrikamızda en azından bilinen belirtileri açısından pozitif bir vaka ile karşılaşmadık. Ama çarklar döndüğü sürece sağlığımız ve yaşam hakkımız tehdit altında. Trelloborg’da, Sarkuysan’da, Kroman’da, Diler’de çıkan pozitif vakalar bizim fabrikamızda çıkmış gibi bir ve birlikte hareket edemezsek işimiz çok zor.

İşte tam da 1 Mayıs arifesinde her zamankinden çok bir olmaya, birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Derdi bir olanın dermanı da birdir. Derman ellerimizde ise başka yolu yok birleşecek ellerimiz, korona düzenine karşı 1 Mayıs’ta.

ÖNCEKİ HABER

Birlik ve mücadele "hayati" önemde

SONRAKİ HABER

İstanbul Emek, Barış Ve Demokrasi Güçleri: Virüs değil, kapitalizm öldürür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...