19 Mart 2020 03:51

Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan: Koronavirüs krizi işçinin sırtına yükleniyor

Gıda-İş Genel Başkanı ve DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, koronavirüs krizinin “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketi ile işçilerin sırtına yüklenmesine karşı mücadele çağrısı yaptı.

DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cihan ÇELİK
İstanbul

DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı ve DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dün Çankaya Köşkü'nde “Koronavirüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı” sonrasında açıkladığı “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketini değerlendirdi. Pakette işçi ve emekçilere ilişkin hiçbir önlem alınmadığını ifade eden Aslan “Bütün patronların 3-6 aylık periyotlarla sigorta borçları, KDV, vergi alacakları ertelenmiş durumda. Ama işçinin borcu ertelenmiyor” diyerek paketi eleştirdi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının önceki gün işçi konfederasyonlarını görüş ve öneri almak üzere Ankara’ya davet ettiğini söyleyen Aslan, Cumhurbaşkanı'nın başkanlık ettiği toplantıya DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un çağrılmamasına da “Kendine yakın, söyleyeceklerine itiraz etmeyecek tüm örgütleri çağırmış. Toplantıya çağrılanlarla kapalı kapılar arkasında görüşmeler yapıldığının anlıyoruz. Böyle bir dönemde, böyle bir salgın karşısında sağlık kuruluşu ve ülkedeki bütün hekimlerin temsilcisi TTB'nin çağrılmaması iktidar açısından ayrı bir hesap olduğunu da gösteriyor” sözleriyle tepki gösterdi. Aslan, işten atmaların yasaklanması ve ücretli izin talebini yineledi.

Hükümet, 100 milyar liralık yeni kaynak paketi açıkladı. Krize karşı “Ekonomik İstikrar Kalkanı” diye ifade edilen pakette ne var, ne yok?

Öncelikle koronavirüsün bu kadar etkin bir şekilde yaygınlaşmasından sonra günlerdir hem kamuoyundaki tartışmalar hem de hayata geçirilen uygulamalar üzerine pek çok şey söylendi. Cumhurbaşkanlığında yapılan toplantı sonucunda toplantıya katılanlar açısından 19 madde üzerinde mutabakat sağlandığı görülüyor.

Burada 19 madde içerisinde bizim açımızdan en çok dikkat çeken işçi ve emekçilere dönük maddelerdir. 19 madde içerisinde görülen şu ki, işyerlerinde çalışan işçilere dönük kırıntı dahi olsa işçileri rahatlatacak, kazanımlarını koruyacak ya da çalışma hayatında nefes almalarını sağlayacak hiçbir şey yok. 4 madde kapitalistlerin istediği biçimde çalışma hayatını daha fazla esnekleştiriyor. İşyerleri patronların insafına bırakılmış bir çalışma biçimi olarak karşımıza çıkıyor.

“PATRONUN TÜM BORÇLARI ERTELENİRKEN İŞÇİLERİN TEK BİR KURUŞ BORCU ERTELENMEDİ”

Sermayedarlar ne istiyor hükümetten?

2019’daki ekonomik krizden bugüne sermayedarlar, iş yasalarının esnekleştirilmesini istedi. Son dönemde de yine işveren örgütleri tarafından yapılan açıklamalar var. Örneğin; kısa çalışma ödeneği patronların geçmişten bugüne hep talep ettikleri şey. Bu düzenleme işçi ücretlerinin kamudan ayrılan kaynaklarla ödenmesi. İşsizlik sigortası fonundan işçilere ödeme yapılmasını istiyorlar.

Yine yasada 2 ay olarak geçen telafi çalışması süresi 4 aya çıkarıldı. Fabrikanın çalışmadığı dönem sonrasında 4 ay içerisinde bu çalışmanın “telafi çalışma” olarak işçilerden geri alınması anlamına geliyor. Bunun karşılığında işçiye hiçbir ücret verilmeyecek. Günde 3 saatten çok olmamak üzere haftanın 5 günü işçiler 11 saate kadar çalıştırılabilecek.

Yine pakette, esnek çalışma ve uzaktan çalışma modelleri de dahil olmak üzere yıllardır karşı çıktığımız, çalışma yaşamını bütünüyle kuralsız hale getiren yeni hazırlıklar yaptıkları görülüyor. Ayrıca hükümetin, patronların istekleri doğrultusunda olanaklar sunduklarını ve sunacaklarını görüyoruz.

Burada işçilere düşecek bir lira bile yok. Şimdi bütün patronların 3-6 aylık periyotlarla sigorta borçları, KDV, vergi alacaklarının hepsi ertelenmiş durumda. Ama bugün bir işçinin borcu ertelenmiyor. İşçinin ödemek zorunda kaldığı elektrik borcunu bile ertelemiyor. 3,5 milyona yakın elektrik borcu olan vatandaşımızın, işçimizin, emekçimizin karşı karşıya bulunduğu sorunlara karşı iktidarın “3,5 milyon insanın elektrik borcunu almayacağız ya da affediyoruz” demesi lazım.

Bu koronavirüs krizinin işçi ve emekçilerin sırtına yüklendiği bir süreç.

“ÖNLEMLER MALİYET OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ İÇİN ALINMIYOR”

İş yerlerinde alınan önlemlere dair ne söylemek istersiniz?

Geçmişten bugüne yerine getirilmesi gereken önlemler zaten alınmıyordu. Bugün, toplu olarak çalışılan yerlerde sosyal mesafenin korunması, fabrikaların dezenfekte edilmesi, kimi iş kollarında zorunlu maske takılması (kimya gibi, gıda gibi bu iş kollarında maske verilmesi zorunludur) gibi önlemlerin hiç alınmadığı gerçeği ile yüz yüzeyiz. Tersine kimi yerlerde işçilerin önlemler alınmasını istemesine rağmen “maliyet yarattığı” gerekçesiyle bunların karşılanmadığını görüyoruz.

İşçiler açısından çalışma yaşamında bu kadar zorluk ve problem yaşanırken hâlâ sadece sermayeden yana esneklik ve kuralsızlıklar getirilmesi asla kabul edebileceğimiz bir mesele değil.

“İŞTEN ATMALAR VE ÜCRETSİZ İZİN YASAKLANMALI”

Türkiye’deki çalışma yaşamına dair çıkarılmış yasalar çok katı ve sermayenin isteklerine göre çıkarılmış yasalar. Türkiye’de işsizlik yüzde 13-14’lerde seyrediyor. Genç işsizlik yüzde 24 civarında. Üretim azaldığında ne yazık ki patronların ilk yaptıkları iş “tasarruf tedbirleri” adı altında ücretsiz izinler uygulaması ve kitlesel işçi kıyımı. İktidarın bu konuda kesinlikle önlem alması gerekiyor. İşten atmaların ve ücretsiz izinlerin yasaklanmasının net olarak da ifade edilmesi ve bu konuda yapılacak uygulamalar karşısında tedbirler alacağını söylemesi gerekir. Ne yazık ki bunları yapmadı, yapmıyor. Biz bunları beklerken Erdoğan başkanlığında yapılan toplantıda yine patronlara büyük imkan ve olanaklar sağlayan maddelerin karar altına alındığını görüyoruz.

Bu nedenle hem ekonomik açıdan hem sosyal açıdan hem de sağlık açısından en korumasız durumda olanlar işçilerdir.

Türkiye’de sendikalı olan işyerlerinde bir ölçüde işyeri temsilcileri, sendikalar vasıtasıyla haklarını arama, karşı koyma tutumu var. Ama yüzde 90’nın sendikasız olduğu, örgütsüz olduğu koşullarda, işverenlerin ne kadar acımasız davranacağı da açık ve ortadadır. Bu nedenle de; çalışan -20 milyonun aileleri ile birlikte 50 milyonun- güvencesiz bir biçimde olması kabul edilebilir bir durum değildir.

DİSK VE KESK TOPLANTIYA ÇAĞRILMADI

Önceki gün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı işçi konfederasyonlarını görüşlerini ve önerilerini almak üzere Ankara’ya davet etti. Bu toplantıda DİSK’in birkaç gündür kamuoyuna açıklamış olduğu koronavirüse karşı alınması gereken önlem ve öneriler yine diğer konfederasyonların huzurunda bir kez daha ifade edildi.

Erdoğan başkanlığındaki toplantıya ise DİSK, KESK, Türk Tabipler Birliği çağrılmadı. Bu gerçekten başlı başına ayrı bir sorundur. Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi kendisine itiraz etmeyecek tüm örgütleri çağırdılar. Ama onun dışındakileri çağırmadılar.

Böyle bir salgın karşısında sağlık kuruluşu ve ülkedeki bütün hekimlerin temsilcisi TTB'nin çağrılmaması iktidar açısından ayrı bir hesap olduğunu gösteriyor.

HÜKÜMET ÖNERİLERİMİZİN TERSİ UYGULAMALAR AÇIKLADI

Diğer sendikaların yaklaşımı ve tutumu ne yönde?

Bugüne kadar konfederasyonumuzun yaptığı açıklamalar kamuoyunda önemli bir yankı yarattı önemli bir ses getirdi. Ama ne yazık ki diğer konfederasyonlar krizi fırsata dönüştürmek isteyenlere karşı işçi ve kamu emekçilerinin çıkarlarını korumak için tutum almadığı gibi iktidarın uygulamalarını kolaylaştıracak bir takım söylemlere sarıldı.

Madem kriz bütün Türkiye’deki çalışma yaşamını etkiliyor; o zaman bütün konfederasyonların, sendikaların kendi görüşlerini ve önerilerini söyleyebilecekleri tartışabilecekleri platformlara çağrılmaları gerektiğini düşünüyorum. İşçi sınıfının çıkarlarını savunmak, taleplerinin dile getirmek ve tartışmak isterdik. Bir önceki toplantıda görüş ve önerileri alıyorsunuz ama ertesi gün bu görüş ve önerilerin tersine açıklamalar yapıyorsunuz. Dolayısıyla bu durumu doğru bulmadığımızı bir kez daha ifade etmek isterim.

“İŞYERLERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KOMİTELERİ KURULMALI”

Peki tüm bu tabloya karşı ne yapılmalı?

Tüm bu gelişmeler karşısında işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği komiteleri kurarak, hem ağırlaştırılmış çalışma koşullarına karşı hem tek tek patronların uygulamalarına karşı yeniden mücadeleyi başlatmamız gerekiyor. Bir kez daha seslenmekte fayda var; patronlardan yana alınmış bu programdan üye oldukları konfederasyon farkı gözetmeksizin tüm işçiler ve emekçiler etkilenecek. Bu yüzden ortak bir mücadelenin örgütlenmesi gerekir.

İşçi sağlığı iş güvenliği kurumları oluşturmak işçilerin yasal hakları. İşyerlerinde oluşturulan bu kurullar ya da komiteler aracılığıyla işçiler, işçi sağlığı tehlikedeyse, ölümle sonuçlanabilecek durumlar varsa, koronavirüs ile alakalı yeterli önlemler alınmadıysa toplu olarak iş bırakabilir. İtalya'da alınmayan önlemler nedeniyle işçiler grevde. Türkiye'de de yapılabilir, yapmak da gerekir. Çalışmamak, iş yavaşlatmak, greve çıkmak işçilerin yasal hakkı.

DİSK’İN TALEPLERİ

DİSK Yönetim Kurulu’nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı acil önlemler şöyle:

  • Koronavirüs salgını süresince işten çıkarmalar (suçlu çıkarmalar dışında) yasaklanmalıdır.
  • İşsizlikte yaşanabilecek artışlara karşı işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları kolaylaştırılmalıdır. Son üç yılda 600 gün çalışma koşulu virüsle mücadele döneminde 90 güne indirilmelidir.
  • Koranavirüs salgını süresince işsiz kalanların ve gelir kaybına uğrayanların elektrik, su, doğalgaz, iletişim temel ihtiyaçlarına ilişkin faturaları ile kredi borçları ertelenmelidir.
  • Okullarının tatil süresine paralel olarak 15 yaşından küçük çocuğu olan çalışan anne babalardan birine kamuda idari izin özel sektörde ise ücretli izin verilmelidir.
  • Kamu ve özel sektör ayırımı olmaksızın risk grubu çalışanlara gelir kaybı olmaksızın izin verilmelidir.
  • Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlara verilen idari izin, özel sektörde de ücretli izin olarak uygulanmalıdır.
  • Salgınla mücadele döneminde 14 gün olarak öngörülen karantina hali, SGK ve Bakanlık tarafından "hastalık hali” kapsamına alınmalı ve bu sürede çalışanların gelir kaybı önlenmelidir.
  • Asgari ücretten düşük gelir ve aylık alan emeklilere koronavirüsle mücadele döneminde aylık ek 1000 TL destek ödemesi yapılmalıdır.
  • Koronavirüsle mücadele kapsamında çalışma yaşamına ilişkin önlemleri görüşmek üzere Üçlü Danışma Kurulu başta olmak üzere üçlü mekanizmalar düzenli olarak toplanmalıdır.
ÖNCEKİ HABER

Koronavirüs tatili nedeniyle 23 Mart'ta başlayacak uzaktan eğitimin detayları

SONRAKİ HABER

İngiltere’de halk tepkisi koronavirüse önlem almayan Johnson’a geri adım attırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...