Mültecilerle görüşmesi engellenen avukatlar mülteciler için talepleri açıkladı
Edirne Pazarkule’deki mültecileri ziyaret etmek isterken engellenen avukat grupları engellemeye tepki gösterdi, mültecilerle ilgili taleplerini kamuoyuna duyurdu.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
İLGİLİ HABERLER

Edirne sınırındaki mültecileri ziyaret etmek isteyen avukatlar engellendi

Pazarkule Sınır Kapısında mültecilerin umutsuz bekleyişi sürüyor

Pazarkule mülteci kampına mı döndü?
Mültecilerin genel durumunu gözlemlemek ve rapor hazırlamak için Edirne Pazarkule’ye giden Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği, Demokrası İçin Hukukçular, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı üyesi avukatlar polisler tarafından engellendi. Avukat grupları tarafından yapılan açıklamada, insan unsuru ve yaşama hakkı hiçbir politikaya alet edilmemeli denildi.
"MÜLTECİLERİN TUTULDUĞU ALANA GEÇİŞE İZİN VERİLMEDİ"
Açıklamada Yunanistan sınırında yaşanan süreci takip eden basın emekçilerinin faaliyetlerinin engellendiği, bir kısmının gözaltına alındığı, bir kısmının ise tutuklandığı hatırlatılarak, mültecilerin durumunu gözlemlemek üzere 80 kişilik avukat grubunun Edirne'ye yola çıktığı hatırlatıldı. Edirne'de 2 kez kontrol noktasına takılan İstanbul Barosu’na ait araç ile Pazarkule Sınır Kapısı’na doğru ilerlerken grubun önünün polisler tarafından kesildiği ve avukatların hiçbir yazılı belge gösterilmeksizin engellendiği ifade edildi.
Açıklama şöyle devam etti: "Keyfi engelleme öncesinde sınırın tampon bölgesine yalnızca Baro başkanlarının geçmesine müsaade edilmiştir. Grubun geçişine müsaade edilmemesi üzerine Hukuk Kurumları temsilcileri izin verilmesi için Edirne vali yardımcısı ile görüşmüş ve yazılı olarak da resmi izin başvurusu gerçekleştirmişlerdir. Vali yardımcısı, saat 17.30'a kadar bekletilen heyete, Vali tarafından izin verilmediğini sözlü olarak bildirmiştir. Sonuç olarak mültecilerin tutulduğu alana geçişe izin verilmemiş ve hiçbir görüşme sağlanamamıştır” denildi.
"AB VE YUNANİSTAN, TÜRKİYE İLE BİRLİKTE SORUMLU"
Devletlerin sınırda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinden ve insanlığa karşı suçlardan birbirlerini sorumlu tuttuğu ve tüm bu ihlallere sessiz kaldığının altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Türkiye, Birleşmiş Milletler Cenevre Mülteci Sözleşmesi’ne coğrafi çekince koymuş olup, mültecilik statüsü tanımamaktadır. Türkiye sığınmacılara güvence sağlamadığı gibi, kaçak ve tehlikeli yollar ile bu kişilerin yaşama haklarını tehlikeye sokarak Yunanistan sınırını geçmeye çalışmalarını izlemektedir. Türkiye’nin kendi coğrafyasında bulunan herkesin başta yaşama hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini koruma pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Türkiye’nin tutumu karşısında mültecilere kapıları açmayan ve Türkiye ile arasındaki geri kabul anlaşmasına dayanarak mültecileri Türkiye’ye zorla geri gönderen Avrupa Birliği ve ölümlere varan geri itme politikası ile Yunanistan, bu utanç tablosundan Türkiye ile birlikte sorumludur. Savaş politikaları neticesinde oluşan bu tabloda insanlık onuru ayaklar altına alınmakta ve insanlar sınırlar arasında sıkışmakta ve kaderlerine terk edilmektedir.”
Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin insan hayatını bir siyasi koz olarak kullanmaktan çekinmediği ve uluslararası boyutta bir insani kriz yarattığı vurgulanan açıklamada “İnsan hakları evrenseldir ve insanca yaşam koşullarını sağlamak tüm dünya devletlerinin sorumluluğundadır. Bizler Demokratik Hukuk Kurumları olarak öncelikle hükümetten tampon bölgede bulunan mültecilerin durumlarının tespiti ve denetlenmesi için; bu bölgelerin hukuk ve insan hakları kurumlarına açılması için gereğini yapmasını talep etmekteyiz” denildi.
AVUKAT GRUPLARININ MÜLTECİLER İÇİN TALEPLERİ
- Türkiye, Yunanistan ve Avrupa Birliği; mültecilerin başta yaşama hakları olmak üzere temel insan hakları ve özgürlüklerine saygı göstermelidir. Avrupa Birliği ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve Türkiye sorumluluk almalı ve oluşmuş ihlallerin sorumluları araştırılarak cezalandırılmalı, yeni ihlallerin önüne geçilmesi için politika üretmelidir.
- Türkiye, Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırmalı ve mültecilik statüsü vererek güvence sağlamalıdır.
- AB ve Türkiye arasında imzalanmış olan geri kabul anlaşması ortadan kaldırılarak sınırı geçen mültecilerin başvuruları alınmalıdır.
- İnsan unsuru ve yaşama hakkı hiçbir politikaya alet edilmemeli ve insan onuruna yakışan bir düzen inşası için devletler üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirerek temel hak ve özgürlükleri güvence altına almalı ve pratiğe yansıtmalıdır. (HABER MERKEZİ)
BURSA BAROSU: SIĞINMACILARIN YAŞAM BAŞTA OLMAK ÜZERE BİRÇOK HAKKI İHLAL EDİLMEKTEDİR
Fotoğraf: Evrensel
Bursa Barosu Mülteci ve Yabancılar Hukuku Komisyonu tarafından mülteci krizine ilişkin yapılan açıklamada “Suriye'ye yapılan müdahaleler insan hakları ihlallerini engellemek için yapıldıysa neden savaş ortamından kaçan sığınmacıların yaşam başta olmak üzere birçok hakkı ihlal edilmektedir? Suriye'ye yapılan müdahaleler ve kınamalar bu insanların yaşam haklarını ve insanlık onuruna yakışır bir hayat sürmelerini sağlamak için değil miydi?” soruları soruldu.
Açıklamada şu talepler dile getirildi: “Bugün taraf olunan uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile korunan insan hakları, değişen siyasi ortama göre ihlal edilemez. Siyasi bir pazarlığın kozu olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Türkiye bir hukuk devleti olarak sorumluluğunu yerine getirmelidir. Acil olarak devletlerin ve uluslararası kuruluşların yaşanan hak ihlallerine karşı harekete geçmeleri ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir. Bursa Barosu Mülteciler ve Yabancılar Hukuku Komisyonu olarak yapılan bütün ihlallerin karşısında olduğumuzu kamuoyuna duyuruyor, tüm devletleri ve uluslararası kuruluşları hak ihlallerini durdurmaya, sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.” (Bursa/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et