06 Mart 2020 23:41

Her yüreğe bir ‘Tohum’

Sinan Gündoğar, Rewşan Çeliker'in Tov (Tohum) albümünü yazdı.

Albüm görseli

Paylaş

Sinan GÜNDOĞAR

Ağırlığı yeni bestelerden oluşan Tov (Tohum) albümü, Rewşan’ın, bugüne kadar edindiği birikimi en iyi olduğu alanda nasıl harmanladığının bir kanıtı niteliği taşıyor.

Bir albüm düşünün, ilk tınısıyla size yaşama coşkusunu haykırsın, ortalarda sevgilinin güzelliğine övgüler dizsin, son sözüyle yaşamın geçiciliğini ve kaybedilenlerin hüznünü yaşatsın.

Bir albüm düşünün ki, Hanns Eisler’in “Sadece müzikten anlayan, müzikten hiçbir şey anlamaz!” sözünün kanıtı olsun. Derlemesinden aranjenin altyapısını yönlendirecek dramaturjiye kadar her zerresinde müzisyenin alın teri bulunsun... Yüreğinize bir tohum eksin, her geçen gün filizlenen başaklara gebe... Kendi toprağının öz suyuyla beslenip başka göklere yelken açmaya hazır bir tohum...

Rewşan, yılların emeğiyle hazırladığı Tov (Tohum) adlı albümünü nihayet müzikseverlerle buluşturdu. Kısa bir süre içerisinde kendi dinleyicisini yaratmayı başaran Tov albümünden hareketle Rewşan’a çıktığı müzikle yolculuğunda yoldaş olmak için buluştuk.  

“Tov” albümü beste ağırlıklı bir albüm. Kamuran Ali Bedirhan, Fêrikê Ûsiv ve Aram Tigran gibi şair ve ozanların eserleri albümün zenginliğini artırdı. Albümde, Dr. Ahmet Kaya’nın 3, Mirady Doğan’ın 1, Rewşan’ın da 2 bestesi yer alıyor.

TİYATRODAN MÜZİĞE AKAN BİRİKİM

Rewşan, bugüne kadar yürüttüğü araştırmaları, hazırladığı belgeseli ve Pera Jazz Orkestrası, Haliç ve İTÜ Oda Orkestrası ve İstanbul Film Müzikleri Orkestrası gibi gruplarda keman sanatçılığı ile edindiği birikimi bu kez ağırlıklı olarak bestelerde sunmayı tercih etmiş. Bu bilgi birikiminin temelinde psikoloji, tiyatro ve müzik eğitimi yatıyor. Eserlerin alt metinlerine sızmış olan duyguların keşfedilmesinde psikoloji, eserlerin aranjesinde kendi kafasındaki melodileri hissettirmesinde dramaturji dolayısıyla tiyatro, çaldığı enstrümanlar ve vokal tekniğiyle de müzik eğitimi kendini hemen hissettiriyor.

Bu özelliklerin teorik bir belirlemenin ötesinde bir anlam taşıması için albümdeki birkaç eseri irdelemekte yarar var. Önceliği söz ve müziği Rewşan’ ait olan “Bave’m” şarkısı alır. Çünkü “Bave’m” bir sanatçının güncel hayattaki karşılaşmalarının nasıl bir süzgeçten geçerek estetik bir yapıya büründüğünün etkileyici bir örneği. Kürt müziğinde “oğul-anne”, “kız-anne” diyaloğuna dayalı eserler bulunmasına karşın “baba-kız” diyaloğuyla bir soruna parmak basmanın pek örneği yok. Önce bu bestenin kaynağını öğrenelim: “Bu, babamla güçlü bir ilişkimin olmasından, ona duyduğum hasretten, babanın bilgeliğine duyduğum özlemden kaynaklanıyor. Buradaki baba figürü yalnız bir biyolojik baba değil, bir rehber, bir yol gösterici niteliği taşıyor.” Bilgeliği nereden geliyor? Bizim günlük rutin olarak kafa yorduğumuz birçok sorunumuza ilişkin yaşamın anlamını kavramış bir bilgelikten.”

ORTAK ACILARLA YOĞRULUYORUZ

Bu söyleşmenin göç temelinde şekillenmesinin derinlerde kalan bir sızıdan kaynaklanabileceği hissi Rewşan’ın söyledikleriyle yerli yerine oturuyor: “Benim ailemde de çok fazla göç hikayesi var. Abilerim yurt dışına göç etti. Annem yıllarca özlemlerini çekti. Evde olmayan, ama onlar için sofraya konmuş tabakları gördük. Evin içinde bir eksiklik, bir yoksunluk vardı. Ama kendi yaşamıma dair olanı ortaya koyarken aynı durumda olan insanların hikayemi dinlerken boğazının düğümlenmesi, kendi yaşadıklarını hatırlaması benim için can alıcı nokta. O vakit anlıyorum ki ortak acılarla yoğruluyoruz. Acının dile gelip paylaşılması belki bizi iyileştirebilir.”

Rewşan’ın müzikal yolculuğunda geleneksel Kürt müziğinin nereye oturduğuna bakmakta fayda var. Bu müzik, onun doğup büyüdüğü, kültürüyle etkileşimde bulunduğu, benliğinde yer ettiği yaşantısından izler taşıyor. Hiçbir düzenleme olmaksızın geleneksel müziği bugüne getiren insanlara ve albümlerine saygı duyduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Bu, beni cezbeden bir şey değil. Çünkü geleneksel olan benim içimde dönüşüyor. Kendi yaşantımdan, deneyimlerimden, bilişsel ve duygusal yaşantımdan süzüldüğü için başka armoniler, ara melodiler gelip oturuyor yüreğime, zihnime... Bu bence insanın kendi içindeki müziği alımlama şekliyle ilişkili. Her gelen kuşak da gelenekseli kendi bedeninde yüreğinde değiştirir, dönüştürür.”

PARÇADAN BÜTÜNE

Gelelim ikinci eserimize. Neredeyse görsel bir şölen yaratan “Taxa Filla” (Gavur Mahallesi) şarkısının aranjesinin nasıl yapıldığını soruyorum Rewşan’a. Aslında söyledikleri, tiyatro oyunculuğunun, dramaturjinin katkısının açık bir göstergesi: “Taxa Filla, hem komik hem betimlemeleri çok güçlü hem de bir din adamının nefsiyle giriştiği sınavı işleyen bir eserdir. İnsan psikolojisi açısından bir ‘Yaklaşma-kaçınma çatışması’. Aranje için Hakan’a (Hakan Gürbüz) öncelikle eseri sözlerinden öte alt metinleriyle çözümleyerek aktarmaya çalıştım. Şarkı, aslında din eksenli bir yaklaşımın nerelere gidebileceğini göstermesi açısından ilginçti. Bunu aranjöre anlatmak bambaşka bir bilinç gerekiyordu. Ben de bunu aranjeyle sunulacak giriş, gelişme ve sonuç bölümünü içeren bir hikaye gibi tasarladım ve Hakan’la paylaştım.”

"Bir tiyatro metnini sahneye taşımak gibi düşündük bir anlamda. İlk girişteki introda uzaktan uzağa etrafı kolaçan eden, adım adım mahalleye yaklaşan iki kişiyle karşılaşırız. Sonrasında mahalleye vardıktan sonra gördüklerinden etkilenmeleri, nefislerine yenik düşmelerini melodiyle genişletmeye çalıştık. En sonda ise sakalın kesilip tespihin atılmasıyla fantastik bir dünyanın içine dalıyorlar. En sonra poliritmik yapının başlaması ve üstüne gelen doğaçlama da bunun bir yansımasıydı. bir yaşam başlıyor. En sondaki doğaçlama da bunun bir yansımasıydı. Hikâyesi güçlü olan bu şarkı alttan alta politik bir taşlama da içeriyor.

Şarkılardaki alt metinlerden söz açmışken, kimi ağıtların halay formunda okunmasını atlamak olmaz. Daha öncesinde köy köy dolaşan mitirbların toplandığı evlerde müziğin icra edilmesinin zaman içerisinde yok olmasının, müziğin yalnız düğünler aracılığıyla insanların toplandığı mecralara kaymış olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Bu yönüyle zorunlulukların dayattığı bir form değişikliği veya kimi eserlerde manilerin kullanılmasının etkili olduğu düşünülebilir. Geleneksel Kürt müziğinde ayrılığı veya göçün yarattığı kırılganlığı taşıyan içeriğin neden halay formunda okunduğu; sosyolojik bağlamı çerçevesinde elbette araştırılması gereken bir olgudur.

Albümdeki “Diçim Diçim”, bu olguya bir karşı çıkış niteliği taşıyor. “Diçim Diçim” dönüşü olmayan bir gidişi anlatıyor. Girişte gidişin sonucu olan tek başınalığın yarattığı yalnızlık göze çarpıyor. Melodinin yalnız ukulele ve vokalle başlaması da bunun göstergesi. Ancak hiçbir gidiş tek kişiyle sınırlı olmaz, zamanla gidişlerin yarattığı acılar çoğalır, bundan etkilenen kişiler ve duygular çoğalır. Şarkının ikinci bölümünde enstrümanların çoğalması da bu duygusal çoğulculuğun müzikal kimliğe bürünmüş hali.

“Tov” albümünün bugünkü haliyle dinleyiciye ulaşmasında Rewşan’ın yanı sıra birçok müzisyenin emeği var kuşkusuz. Dünya müziğinde kendilerine yer edinmiş Cenk Erdoğan, Coşkun Karademir ve Ömer Arslan gibi... Ancak özellikle albümün müzik direktörlüğünü ve aranjörlüğünü üstlenen Hakan Gürbüz’ün hakkını teslim etmek gerekir. Şarkıların aranjeleri ile eserlerin yapısı arasında müthiş bir bütünlük var. İnanılmaz bir enstrüman yumağı, bambaşka parçalar içeren introlar var şarkılarda. Ancak nasıl oluyorsa bir araya geldiklerinde etle tırnak gibi bütünleşiyorlar.

Sanki bir tiyatro oyunundaki sözler ile oyuncuların duygu evreni, jestleri, mimikleri ve oyunun dekorunun iç içe geçmesi gibi bir his yaratıyor aranjeler. Hiç beklenmedik bir anda bir basgitarın çaldığı küçük bir tema, başka enstrümanlara davetiye çıkarıyor gibi, renk sazların altında kendi halinde gezinen bir viyolonsel birden “Ben de buradayım!” diyerek varlığını duyuruyor. Derken kendi patikalarında yürüyen enstrümanlar kocaman bir geçitte buluşuveriyorlar.

Eğer siz de kulağınızı, yüreğinizi ve beyninizi bir ön yargı duvarıyla örmediyseniz, bilin ki Rewşan’ın albümü berrak bir sesten, nice emekle yoğrulmuş dünyaya yönelebilecek bir müzikal yapıdan oluşan şarkılarıyla kulaklarınızdan beyninize oradan da yüreğinize yerleşecektir.

ÖNCEKİ HABER

Ordu Çevre Derneği çöp alanında köylülerle toplantı yaptı

SONRAKİ HABER

Ekrem Ekşi dosyasında işkenceci polislere yeniden yargılama yolu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...