19 Aralık 2019 08:37

CHP "Kanal İstanbul" için Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu

CHP, "Kanal İstanbul projesinin hukuka aykırı olduğu hakkında tavsiye niteliğinde karar alınması” talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

CHP, iktidarın Kanal İstanbul projesinin iptali için harekete geçti. CHP’li Mahmut Tanal, Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu. Tanal dilekçesinde, projenin İstanbul’un geleceğini nasıl dinamitleyeceğini tek tek anlattı.

Konunun ciddiyeti ve aciliyeti nedeniyle başvurusunun öncelikli olarak görüşülmesini talep eden Tanal, dilekçesinde, Karadeniz ve Marmara Denizi arasında yapay bir su yolu oluşturulması planı olan Kanal İstanbul projesi nedeniyle kara ekosistemi, deniz ekosistemi dahil, çevresel anlamda birçok sıkıntı doğacağını belirtti. Tanal ayrıca projenin uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk anlamında da beraberinde birçok sorun getireceğini dile getirdi.

ŞEHİR İÇİN GÖÇ DALGASI OLUŞTURACAK

Tanal, Kamu Denetçiliği Kurumu’na sunduğu dilekçesinde, iktidarın ‘Kanal İstanbul’ projesinin ekolojik ve uluslararası etkilerini şöyle sıraladı:

EKOLOJİK ETKİLERİ:

  • Karadeniz-Marmara Denizi arasında yapılması planlanan ‘Kanal İstanbul’ projesi çevresel yönden önlenmesi ve telafisi güç zararlara yol açacaktır. Proje, beraberinde ciddi sorunları da getirecektir.
  • Kanal İstanbul projesi güzergahında yer alan tarım, otlak ve orman alanları kentleşmeye açılacak ve bu alanlar tahrip edilecektir.
  • Proje alanı ve çevresinde köyler yok olacaktır. Arazisi satın alınan ya da kamulaştırılan halk göç etmek zorunda kalacaktır. Bu da büyük oranda şehir içi göç dalgası oluşturacaktır.
  • İstanbul’un su ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Sazlıdere Barajı yok olacaktır.
  • Karadeniz’den gelen su akıntısı ile Küçükçekmece Gölü (tatlı su gölü) tamamen deniz suyu ile dolacaktır. Ayrıca akıntı sebebiyle Marmara Denizi daha da kirlenecektir.

AFET RİSKİ ARTACAK

Projenin ekolojik ve sosyolojik sorunları da beraberinde getireceğini belirten Tanal, "İstanbul, içme suyunun yüzde 70’ini başka illerden karşılamak zorunda olan bir şehir iken mevcut tatlı su kaynaklarının da yok edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Kanal İstanbul; Kuzey ormanlarını, meraları, tarım alanlarını, tüm hassas ekosistemleri yok edecek bir projedir. Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini arttırılmaktadır" dedi.

MARMARA DENİZİ’NDE CANLI KALMAYACAK

Karadeniz ve Marmara Denizi arasında mevcut yükseklik farkı nedeniyle kanala sadece Karadeniz suyu dolacağı, akıntı nedeniyle Marmara Denizinde mevcut tuz oranının değişeceğini ifade edilen dilekçede "Zaten oksijen seviyesi sıfıra yakın olan Marmara’da oksijen tükenerek canlı hayatı tamamen sona erecektir" denildi.

"‘Kanal İstanbul’ projesinin çevreye ve ekosisteme vereceği zarar telafi edilemeyecek ölçüde büyüktür" denilen dilekçede çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin sorumluluğu olduğuna dikkat çekildi.

Projenin Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade eden Tanal, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın eylemi ile devletin çevreyi koruma ödevini ihlal ettiğini ve temel bir insan hakkı olan ‘sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı’nın görmezden gelindiğini ifade etti.

ULUSLARARASI ETKİLERİ

Kanal İstanbul projesinin uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler açısından da birçok sorunu beraberinde getireceği belirtilen dilekçede şu ifadeler yer aldı:

"1936 yılında imzalanan Montrö Sözleşmesi ile boğazlar üzerinde Türkiye'nin egemenliği kurulmuştur. Bu sözleşme ile 1983 Deniz Hukuku Sözleşmesinin hiçbir kıyı devlete vermediği hak Türkiye’ye tanınmıştır. Kanal İstanbul projesinin hayata geçirilmesi; Montrö Sözleşmesi ile Türkiye, Karadeniz’e kıyı devletler ve kıyısı olmayan devletler arasında kurulan üçlü dengeyi bozacaktır.

Her ne kadar proje ile İstanbul Boğazı’nın deniz trafiğinin rahatlatılması planlanmış olsa da uluslararası hukuka göre bu mümkün değildir. Nitekim Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre ticari gemilerin boğazlardan serbest geçiş hakkı bulunmaktadır. Bir geminin “Kanal İstanbul’u” kullanması ancak gemi kaptanın takdirine bağlıdır.

Ayrıca Montrö Sözleşmesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı hep birlikte ifade etmek için ‘Boğazlar’ terimini kullanmıştır. İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı bir bütün ve tek bir su yolu düzenlenmiştir.

O nedenle Kanal İstanbul'dan geçerek, Montrö Sözleşmesi'ne tabi olmayan bir gemiye Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'ndan geçerken Montrö hükümleri uygulanamaz. Bu da egemenlik hakkımıza zarar verecek bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Montrö Sözleşmesinin uygulanamaması durumunda ya da diğer ülkelerin yapay su yolunda Montrö Boğazlar Sözleşmesinin uygulanmasını kabul etmemesi durumunda Deniz Hukuku Sözleşmesi uygulamaya girecektir.

Montrö Sözleşmesi egemenlik hakkımızı korurken, Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne tabi olunması halinde aynı durumdan bahsetmek mümkün değildir.

Boğazlardan ve Kanal’dan geçişin ülkemiz tarafından denetlenemeyecek olmasına yol açabilecek olan bu proje; dış politika ve uluslararası hukuk açısından ciddi sorunlar doğuracaktır." 

İSTANBUL’DA YENİ BİR ADA OLUŞACAK

Ayrıca anılan proje ile İstanbul'da yeni bir ada oluşacağı, bu oluşumun beraberinde demografik, toplumsal ve maddi birçok sorunu da beraberinde getireceği belirtildi. 

TRAKYA BÖLGESİ TEHLİKEYE ATILACAK

Kanalla İstanbul ile Trakya Bölgesi arasındaki kara bağlantısının tamamen koparılacağı, askeri ve lojistik hizmetlerin ulaştırılmasında zorluk yaşanacağı belirtilerek Trakya bölgesinin güvenliğinin zedeleneceği ifade edildi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Kadir İnanır: Büyük barış mutlaka gelecek, inancım tamdır

SONRAKİ HABER

Antalya'da boşandığı kadını öldüren sanığa ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa