09 Aralık 2019 00:06

Ana akımın dışında: Denetlenemeyen ve ölçülemeyen müzik

Anıl Yurdakul, Müzisyen Şevket Akıncı ile "Müzik ve Özgür Müzik Üzerine Düşünceler" kitabını konuştu.

Şevket Akıncı | Fotoğraf: Anıl Yurdakul

Paylaş

Anıl YURDAKUL
İstanbul

Tanrı Thoth dünyayı çığlığıyla yarattı
-Mısır mitolojisi

Türkiye’de "özgür caz" ve "özgür doğaçlama" denildiğinde ilk akla gelen isimlerden olan Şevket Akıncı’nın, bağımsız yayın organı olan Night Press tarafından "Müzik ve Özgür Müzik Üzerine Düşünceler" kitabının yayımlaması üzerine kameramı, tripotumu ve mikrofonumu sırtlayarak Akıncı’nın evinde aldım soluğu. Yerlere kadar taşan CD’ler, gitar, amfi, not alınmış kağıtlar, bilgisayar, dosyalar ve kitaplarla dolu çalışma odası, korsan bir radyonun atmosferini taşıyordu. Kahveler geliyor. Akıncı, CD çalarını durduruyor. Kamera kayda giriyor. Sohbet başlıyor.

Gitarist, kompozitor, aranjör ve prodüktor olan Şevket Akıncı’ya yazmış olduğu kitapta neden "özgür caz"ı anlatmak için Ulus Baker’in bakış açısından mitolojiye, ‘hız’dan aura konusuna dek derinlemesine konular içerdiğini soruyorum. Dinleme tecrübemizin, aynı zamanda dinleme pratiğimizin çok değiştiğine dikkat çeken Akıncı çağımızın değişim hızının, doğruyu yanlıştan ayırmamıza fırsat vermeden karar vermeye zorladığını söylüyor. Makro sorunlar kadar mikro sorunların önemini vurgulayarak bireyselliğe dönüşümü işaret ediyor:

“Her şey çok hızlı akıp gidiyor ve dinleme pratiğimiz de böyle oldu. Eskiden dinlemek belli bir süre alırdı, belli bir alanda yapılırdı. Şimdi bunlar değişti. Bir kere alan olarak küçüldü. Daha küçük yerlerde dinliyoruz; yolda giderken kulaklıkla ya da ofiste çalışıyorsak küçük hopörlerde. Orda da ses küçültülerek mp3 olmuş. Bir plaktan CD’den dinlediğimiz gibi değil ses. Sıkıştırılmış ses var. Plak aldığımız dönemde bir plağın yayınlanmasını uzun süre beklerdik sonra o plağı alan kişinin evinde toplanılır, oturup bakardık; plağın kapağına, kim nerede çalmış özümserdik. Şimdi ise bu süre de azaldı, tek başımıza(!) çok kısa sürelerde Spotify’dan bir şey dinliyoruz. 3 saniye dinliyoruz ‘Hah!’ özümsedik onu, başka bir şeye geçiyoruz. Şu oluyor; Mahler dinlemek isteyen ilk 3 saniyesini dinleyip geçiyor. Ama Mahler’in Senfonisinin açılması bile 20 dakika sürüyor zaten. Sen 3 saniyede karar veriyorsun onun ne olduğuna dair. Hüküm veriyorsun ve bir daha dinlemeyeceksin Mahler’i. Çünkü 3 saniyelik şeyi beğenmedin. Eskiden bir plak alırdınız belli bir maaliyet öderdiniz ve zahmetli bir şey olurdu o. Bir yere giderdiniz plağı almak için. Dolasıyla bir şekilde dinlemek zorunda hissederdiniz kendinizi. O zaman Mahler’in tamamını dinlerdiniz: “Ben verdim paramı, dinleyerek almak istiyorum karşılığını! Şimdi zahmetsiz, çünkü bedava!"

HIZ-ALAN DEĞİŞİMLERİ

Değişimin iyi taraflarının da olduğunu söyleyen Şevket Akıncı, Spotify’da her şeyin paylaşabildiğini böylece müzisyenlerin daha fazla kişiye ulaştığını söylüyor. Ama aynı zamanda kötü taraflarından biri de bu; zahmetsiz bir şekilde ve hızlıca dinleme. Alan küçülürken zaman da küçüldü. Instagram’ın 15 saniyelik storilerini dahi dinlemeden 2 saniyede karar vererek atlayan değişimden; ‘hız-alan’ konusunu vurguluyor Şevket Akıncı. Herhangi bir sanat eserini doğru değerlendirmek için o sanat eserini üreten kişinin bildiklerini bilmemiz, onları özümsememiz gerektiğini belirtiyor. Akıncı, bakış açısına sahip olmamız içinse dört yetiden bahsediyor.

“Birinci; ‘Algı Yetisi’. İkinci; ‘Zihinsel Yeti’. Üçüncü; ‘Akletme Yetisi’. Dördüncü; ‘Duygusal Yeti’. Ama bu her şeyi tüm yetileri es geçip duygusal yetiye geçme, Satantango’nun ilk ikinci dakikasında ‘Ben bunu beğenmedim’ demek olmuyor. Bir dur bakalım bitir filmi, zamanını geçir, onun sonunda duyguya varıyorsun. O ilk hissettiğin şey, 3 saniyede ineklerin olduğu sahnede, hissettiğin duygu film hakkında bir duygu değil. Senin kişisel tecrübenle ilgili bir duygu. Sanat eseri neyse onu yaratan kişinin yarattığı şeyi iyi bilmen gerekiyor"

ONTOLOJİK ZAMAN

Kitabında ontolojik zaman terimine de değinen Şevket Akıncı zaman içerisindeki gerçek zamanın içinde psikolojik zaman yarattığını, onun için cazın daha doğuşundan beri bu kavramla bilerek veya bilmeyerek oynadığını söylüyor. Aynı zamanda ontolojik zamanın diğer sanat dallarında dahi olduğunu söyleyerek sinemadan örnek veriyor:

“Bu zamanın akışını yumuşatan yönetmenler var mesela: 13 saatlik filmleriyle Lav Diaz, Bella Tarr gibi. Bunun müzikte karşılıkları olduğu gibi tam aksi yönde de olabiliyor John Zorn’un 11 saniyelik küçük minyatür parçaları gibi. Böyle bir zaman içerisinde başka bir zaman yaratma özelliği var müziğin"

BIG BANG SESİ

Dünyanın yaratılışından önce dahi ‘Ses’in var olduğunu söyleyen Şevket Akıncı şöyle devam ediyor; “İlk ne vardı, söz vardı. Sonra ışık vardı diyorlar da bu söz ses aslında. Görmekten önce ses var anlamında anlıyorum ben bunu. Ve dünya Big Bang görüntüden daha çok sesi çağırıştıran bir şey. Dolasıyla gürültü diye düşündüğümüz, adlandırdığımız şeyler hep vardı. Sadece nitelikleri değişti. Endüstri devrimi sonrası endüstriyel gürültüler yani şehir sesi, klima sesi, araba motoru sesi gibi. 10. yy’da yaşayan insan için gürültü diye adlandıracağı şeyler doğa sesleri olabilir. Kalabalık bile bu kadar değildi, sesi değişti.”

NEDEN MÜLKİYET BU KADAR ÖNEMLİ OLDU

Antikonformist, anarşist bir cazcı olan Charles Gayle yıllarca sokakta yaşadıktan sonra diğer müzisyenlerin kendisine tahsil ettikleri apartman dairesinde dayanamadı ve tekrar sokağa döndü. ‘Clown’ personasıyla kapitalizmin merkezi New York sokaklarında ürettikleri kadar varlığıyla bizi kendimize sorgulattığı kadar bir sürü kavramı da sorgulatmaktadır Gayle. “Neden mülkiyet bu kadar önemli oldu?” sorusunu sorarak Wall Street brokerlarına ayna tutmaktadır. Sahip olduklarıyla zengin olan beyaz yakanın üst tabakasına sistemin neresinde olduklarını anlatmaktadır. Özgür müziğin eşitsizlik yaratan kurumların dışında var olduğunu anlatmaktadır Charles Gayle. Bu kurumlar ise; devlet, din, kapitalizmdir! Denetlenemez ve ölçülemez. Denetlemek ve ölçmek tanımları kapitalizme aittir. Ödüllü olmak, meşhur olmak, imaj sahibi olmak müzikle alakalı değil kapitalizmle ilgili alanlardır. Charles Gayle’in bir yarışmada birinci olduğunu duyamayacağız çünkü özgünlük ölçülemez. Özgünlük ya vardır ya yoktur ve kimine göre vardır kimine göre yoktur. Özgün ve özgür olan müzik ise sorgulatmaktadır. Sorgulatan bir müzik-müzisyen popüler olamayacak, çok fazla para kazanamayacaktır. Bu sebepten ötürü Charles Gayle veya Grup Yorum, sunulanlar arasında yerleri olmayan müzisyenlerdir.

Şevket Akıncı ile yaptığımız sohbet sadece antihiyerarşik müzik olan özgür caz ve özgür doğaçlamayı içeriyor, bir bakıma ana akımın dışında kalmanın özeti. Reklam panolarında büyük büyük gördüğümüz liderlerin bilinçaltına taaruz olduğunu, sunulandan şüphe ederek, kurtularak, özgür kalarak iyi dinlemeler.

Not: Özgür caz anarşist bir müzik olduğundan mülkiyet konusuna değinir. Ama mülkiyet konusu daha kapsamlı bir konu olduğundan yazının başında bahsi geçen Tanrı Thoth ile yazıyı sonlandırarak mülkiyet konusuna giriş yapmış olalım. Thoth bir çığlığı ile dünyayı yarattı. Fakat bu dünya onun mülkü değildir.

ÖNCEKİ HABER

Silvan'da çocuğu taciz eden erkek gözaltına alındı

SONRAKİ HABER

Hong Kong'da demokrasi yürüyüşüne binlerce kişi katıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...