11 Aralık 2011 07:50
Son Güncellenme Tarihi: 19 Şubat 2019 04:05

Socrates'in ardından

Brezilyalı futbol efsanesi Socrates, yeşil sahalardaki yıldızların hiçbirine benzemiyordu. O doktorluğunun yanı sıra bir 'futebol' filozofuydu.

Paylaş

4 Aralık 2011'de hayatını kaybeden Brezilyalı 'futebol filozofu' Socrates'in ölümünün ardından yazılan yazıyı, 65. doğum gününde yeniden hatırlatıyoruz.

Mithat Fabian SÖZMEN

"Ben neysem oyum. 13 yaşından beri sigara içiyorum. Benim için tek felsefi mesele var o da şu: ‘Neden olmadığım biri gibi görünmeye çalışayım?’ Sigara içiyorum. Akciğer kanseri ya da amfizemden gideceğim. İçmeden duramıyorum.”

Futbol tarihinin gördüğü nev-i şahsına münhasır isimlerden Socrates’in ölüm haberi ajanslara düştüğünde aklıma ilk gelen 11-12 sene önce Alex Bellos’a, Sao Paulo’nun karanlık bir barında bolca sigara ve içki eşliğinde verdiği bu demeç oldu.

Ağustostan bu yana fazla içki sebebiyle iflas ettirdiği karaciğerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle 3 kez hastaneye yatan Socrates, son olarak yemek zehirlenmesi sonucu septik şok geçirdiği için Sao Paulo’daki Albert Einstein Israeli Hastanesine kaldırılmıştı. O hastane, bir efsanenin ölüm ilanının da yazıldığı yer oldu.

Socrates’in ölümünün ardından, Türkçede Literatür Yayınları tarafından yayımlanan Alex Bellos’un ‘Futebol: Brezilya tarzı yaşam’ kitabını bir kez daha okudum ve onu ‘Socrates’ yapan özellikleri bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak istedim.

‘FUTEBOL FİLOZOFU’

Hiç izleyememişlerin bile, “Tarihin en güzel takımlarından biri” olduğunu bildiği 1982 Brezilyasının Zico ve Falcao ile birlikte orta sahadaki üç sihirbazından biriydi. 1.93’lük boyuyla beraber taşıdığı 40 numara ayakları ve muazzam tekniği, onu, sahayı bir Tepegöz (Kiklops) gibi görerek paslarıyla yöneten bir maestroya çeviriyordu. Vizyonu, zarif çalımları, şutları ve elbette topuk pasları Socrates’i futbol sahalarının gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden biri yaptı. Fakat Socrates’in Socratesliği yeşil sahaların ötesinde de hüküm sürüyordu.

O, yalnızca doktor değil aynı zamanda bir ‘futebol’ filozofuydu. Çok yoksul bir aileden gelen, okula gidemeyen ama her şeyi kendi başına öğrenip kütüphanesinden çıkmayan bir babanın oğluydu. Babasından miras kalan bu alışkanlıkları ve ismi onun kadar çok okuyarak taşıdı.

Socrates, 10 yaşındayken ülkede askeri darbe oldu ve babası korkudan evde komünizme dair olan tüm kitapları yaktı. Koşullar, Socrates’in politik bilincini şekillendirdi.

CORINTHIANS DEMOCRACY

Üzerine çokça yazıp çizdiğimiz, “Kitleler üzerindeki yaygınlığını kullanarak futbol aracılığıyla politik bilinç yükseltme” işini Socrates bizzat örgütledi ve gerçekleştirdi.

Corinthians’ta oynarken futbolcuların karar alma süreçlerine hiçbir şekilde dahil olmalarına olanak tanınmaması üzerine takım içerisinde ‘Corinthians Democracy’ adlı “ütopyacı sosyalist” bir oluşum örgütledi. Bütün kararları oylayarak almaya başladılar. Askeri rejim altında, 15 Kasım 1982 seçimleri öncesi sahaya “On beşinde sandık başına” yazılı formayla çıktılar.

DEMOKRASİ MÜCADELESİ

Türkiye’de olduğu gibi Brezilya’da da askeri bir geleneğin ürünü olan maç öncesi “futbolcuları kampa alma” uygulamasına karşı çıktılar. Brezilya’da ‘concentraçao’ denen bu sistem, milli takımın Eski Teknik Direktörü Luiz Felipe Scolari’nin “Futbolcular başlarında biri olmadan kendilerine bakacak kadar olgun değil” şeklindeki basmakalıp düşüncenin pratiğe geçirilmiş haliydi. Socrates ve arkadaşları buna, “Bu, futbolcuya sen sorumsuzsun, Bir mahkum gibi olmalısın demektir” diyerek karşı çıktı. Corinthians’ta bu mücadeleyi 6 ayda kazandılar. Sezon sonunda şampiyonluğu elde ettiklerinde yeşil sahada sırtlarında “Democracia” yazılı formalarla arz-ı endam ettiler.

Askeri rejim şartlarında başlattıkları hareket, toplum çapında bir demokrasi tartışması başlattı. 1984’teki bir mitingde 1.5 milyon insana hitap etti. O dönem özgür başkanlık seçimleri gerçekleştirilemediyse de 1985’te sivil bir başkan Jose Sarney seçildi ve 1989’da “özgür” seçimler düzenlendi.

GÜZEL OYUN NİYE STANDARTLAŞTI?

Evet, o bir ‘futebol’ filozofuydu. Futbolun her yerde birbirine benzemesinden, standartlaşmasından rahatsızdı. “Futebol değişti çünkü Brezilya değişti. Kentli bir ülke olduk. Önceleri oyun oynama imkanı sınırsızdı, istediğin her yerde oynayabilirdiniz. Şimdi oyun alanı bulmak zor. Rio plajlarında oynayan çocuklar da bağımsız değildir. Escolinhas’ların yani plaj futbolu idman kulüplerinin üyesi olmak zorundadırlar. Çocuklar artık futbol oynamayı sahipsiz çayırlarda öğrenemiyorlar çünkü sahipsiz arazi kalmadı.”

DOKUZA DOKUZ FUTBOL!

Socrates, sporun, oyuncuların geçirdiği fiziksel evrime ayak uydurması gerektiğini söylüyordu. “1970’te oyuncular 4 km koşuyordu. Bugün 12 km. Oyuncular arası mesafe kalmadı bu da yaratıcılığı azalttı. Güzel futbol oynanması için oyuncu sayısı azaltılmalı. Futbol 9’a 9 oynanmalı.”

Ulusal takımın teknik direktörünün dahi halk oylamasıyla seçilmesini savunurdu, bürokrasiden nefret ederdi, futbolun içindeki tüm kirli adamlarla beraber hareket eden Pele’ye hiçbir zaman güvenmedi.

Duvarına yalnızca Che Guevara ve John Lennon’ın posterlerini astı.

Tüm bunlar -ve daha fazlası- sayesinde hiçbir zaman unutulmayacak.

ÖNCEKİ HABER

EMEP'in desteklediği bağımsız adaylar: Halk meclisleriyle yönetelim

SONRAKİ HABER

İstanbul'da sis etkili oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...