5 Eylül 2012 11:35

İktidar karşısındaki özgürlük tutkusu

Sevda Aydın

Osmanlı'da ‘Muteşem’ yüzyılın yaşandığı çağda Avrupa ise aydınlanmayı yaşıyordur. Arditi’nin romanı tam da bu yıllarda 1530’larda başlıyor hikâyesine.

Metin Arditi önceki gün Can yayınlarının düzenlediği ‘16. yüzyılda İstanbul ve Venedik’ etkinliğinin konuğu oldu. Sanat tarihi Öğretim Görevlisi Haldun Hürel’le birlikte bir konferans veren Arditi, kentin ve müziğin edebiyata katkılarından bahsetti. Arditi ile konferans öncesi sohpet etme fırsatı yakaladık. Yazar, romanı hakkında ‘bir bireyin kişisel istekleri, arzularıyla toplumun kuralları arasındaki çatışmayı ele alıyor kitabım.’ diyor.

1950’lerde henüz yedi yaşındayken İstanbul’dan gitmek durumunda kaldınız ve şimdi buradasınız. Neler hatırlıyorsunuz o günlere dair?
Çocukluğuma dair muhteşem anılarım var. İlk yedi yılım muhteşemdi. Bunlar canlı ve güzel anılardı. Ailem çok sevgi dolu bir aileydi. Ve tabi İstanbul’un renkleri de vardı. Ailemde, evimde beş ayrı dilin konuşulduğunu duyuyordum. Bunun ne demek olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Az önceki sorunuza dönersem Doğu-Batı karşıtlığına uygarlığın burada başladığını da görmek gerekir.

TOPLUMUN KURALLARIYLA ÇATIŞAN ÖZGÜRLÜK

Kitabını din ve iktidar ilişkisi karşısında birey sorunsalını ele alıyor. Biraz buradan bahseder misiniz?
Evet bireyin kimlik sorunsalı kitapta var. Bir bireyin kişisel istekleri, arzularıyla toplumun kuralları arasındaki çatışmayı ele alıyor kitap. Ana teması bu diyebiliriz. Eli’nin resim yapma tutkusu, İstanbul’da da, Venedik’te de dini kurumların baskısı altında imkansız hale geliyor. İstanbul’da bir yahudinin resim yapması yasak, Venedik’te de bir yahudinin resim yapması Hiristiyan aleminde yasak olduğu için her iki yerde de kimliğini gizlemek zorunda kalıyor. Kitabın teması tutkunun peşine takılmakla, özgürlükle toplumun kuralları arasındaki çatışma diyebiliriz.
Kitabın sonunda sistem kazanıyor. Demek ki sistem kendi içinde yaratıcılık için, eleştiri için, muhalefet için bir yer açmak ve kendini yenilemek zorundadır. Yanlış hatırlamıyorsam Atatürk de zamanında bir muhalefet partisi gerektiğini düşünmüştü daha sonra da İnönü bu partinin kurulması için ön ayak olmuştu. Muhalefet her zaman gerekllidir.

AVRUPA’YI CENNET SANIYORLAR

Kitabınızda kimlik sorunun sadece Doğu’ya özgü olamdığı görülüyor. Bilinen Doğu-Batı karşıtlığını yıkan bir durum var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Çocukluğumdan beri hatırladağım bir şey var. Doğuluların Batıya karşı büyük bir kompleksi var. Avrupayı cennet sanıyorlar. Ama orası cennet değil. Bu bir klişedir ve bu klişeyi yaratan buradaki insanlar.

1997’de deneme yazarak başladınız edebiyata. Yazmakla ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Yazdığım zaman işe yaradığımı hissediyorum. Yazmadığım zaman işe yaramaz biri olarak görüyorum kendimi. (İstanbul/EVRENSEL)


SOKAKLARDAN GEÇEN ESKİCİLERİN SESLERİNİ HİÇ UNUTMADIM

Tarihi bir roman olması bakımından hikayedeki kişileri, mekanları ve kentleri çizerken nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?
Toplumun farklı katmanlarından ve farklı kimliklerinden insanlar var. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun yapısından kaynaklanan bir şey. Çok farklı kökenlerden gelen insanların oluşturduğu bir imparatorluk Osmanlı ve bütün bunların birarada yaşamasını sağlayacak bir ruhla inşaa edilmiş. Bu çok etkileyici. Romanımın içerisinde bunların olması tabi kitabın edebi yönü. Hikayenin içindeki karakterlerin arasındaki kontrası yaratmak kitabın unsurlarından biri.
Araştırmamın akademik yönünden bahsedecek olursam, Fransız Türkologu Mantran’ın kitabı çok etkileyiciydi. Ayrıca Gill Vinstein’in kitabı da yine öyleydi. Bunların dışında dönemin günlük hayatıyla ilgili bir çok akademik makale okudum. Eyliya Çelebi’nin İstanbul’la ilgili yazdıklarını da Fransız çevirisiyle okudum. Ama bunlardan sonrası benim için en önemli bölümü, çocukluğumdaki çok değerli anılardı. Son derece yoğun ve etkileyici bir hayata tanık olmuştum 1950’lerde. Hala şunlar aklımda; sokaklardan sucu, eskici, zerzavatçı, simitçi diye bağırarak geçen satıcıları hiç unutmadım. Bunlar tabi kitabın ambiyansını yaratmakta bana çok yardımcı oldu. Yazının temeli son derece canlı bu değerli anılardan oluştu diyebilirim.

Evrensel'i Takip Et