02 Ekim 2017 06:32

Katalonya halkı kendini ispatladı

Referandum izlenimlerini Evrensel’e yazan Jesus de la Roza halk büyük direniş gösterirken hükümetin tutumunun kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirtti.

Paylaş

Jesus de la ROZA
 
İspanya haftalardır, Katalan hükümeti (Generalitat) tarafından çağrısı yapılan 1 Ekim'deki bağımsızlık referandumunu konuşuyordu.

Bir yanda kendi koyduğu kurallara bile uymayan Madrid merkezi hükümetince işleme konulan yasalar ve polis engeline karşı güvenlik önlemlerini almadan, olacakları hesap etmeden bağımsızlık talebiyle referandum yapmak için yola çıkmış ancak halkın büyük bir çoğunluğunun desteğini almış olan bir Katalan hükümeti var. Diğer yanda İspanya genelinde, özelde ise Katalonya’da bölgesel sorunları anlamayan ya da anlamak istemeyen bir Madrid merkezi hükümeti var.

SİYASİ DEĞİL HUKUKİ SORUN MUAMELESİ

Merkezi hükümet, sorunu müzakereler yoluyla, politik kanallarla çözmeye çalışmak yerine bunu hukuki bir sorun olarak gördü. Dolayısıyla bu konuda yasaları ve polisiye mekanizmaları kullandı. Hükümet, anayasa mahkemesinin referandumu yasa dışı ilan etmesini sağladı; seçim komisyonuna ciddi cezalar verdi, üst düzey Katalan siyasetçileri tutuklattı (sonradan serbest bırakıldılar); bağımsızlık yanlısı olduklarını açıklayan 700 belediye başkanını haklarında dava açmakla tehdit etti, şirketlere polis gönderdi, seçim sandıkları ve oy pusulalarına el koydu, web sayfalarını kapattı, referandum yanlısı herhangi bir girişimi suçlama ve yargılama tehdidiyle yasakladı, okul yöneticilerini ‘okul anahtarlarını verdikleri takdirde gereken yapılacaktır’ şeklinde tehdit etti, hatta başsavcı, Katalan Hükümeti Başkanı Carles Puigdemont'un tutuklanabileceğini ima etti.

Son olarak yapılacak referandumu Katalan polisi (Mosos) ile birlikte engellemeleri emri ile Katalonya’ya binlerce polis ve sivil muhafız (bunların bazıları transatlantik gemilerin kamaralarında insani olmayan koşullarda taşındı) gönderdi. Seçim yapılacak okullar açıksa kapatılacak ya da sandık ve seçim evraklarına el koyacaklardı.

YOLSUZ HÜKÜMET YASALARA SIĞINDI!

Avrupa’nın yolsuzluğa belki en fazla bulaşmış partisinin yönetimindeki Madrid merkez hükümeti referandumu engellemek için yasaları gerekçe gösteriyor; yargıçları, savcıları ve polisi kullanıyor. Katalan Hükümeti (yolsuzluk olaylarına karışmış bir partinin önderliğindeki) ciddi lojistik eksikliklere rağmen referandumu gerçekleştirmek için İspanyol hükümetinin beceriksizliği ve Katalan halkının desteğinden yararlanıyor.

Aslında örgütlü ve barışçıl bir yurttaşlık etkinliği olanaklıyken, buna karşı konularak 1 Ekim gününe gelindi. Seçim yapılacak okulların kapatılmaya çalışılacağının bilincinde olan binlerce insan referandumun gerçekleşmesi için bir hafta boyunca binin üzerinde okulu işgal ederek kamp kurdu.

YARALILARDAN BİRİ GÖZÜNÜ KAYBEDEBİLİR

Polis ve sivil muhafızlar, birçok merkezde (Madrid, Barselona, özellikle Katalanca konuşulan diğer özerk bölgeler olan Balear Adaları ve Valencia) seçim sandıkları ve oy pusulalarına el koydu. Katalan polisi ise bu emre uymadı; yüzlerce insan bu polislerin etrafını çevirip durumu protesto etti. Bu protestolardan bazılarında polisin şiddet kullanması sonucu 800’ün üzerinde insan yaralandı. Yaralılardan biri polisin sıktığı plastik mermiden gözünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya; 2 kişi de ağır yaralı. Emniyet ise 11 polisin yaralı olduğunu bildirdi.

HALK BÜYÜK SABIR VE DİRENİŞ GÖSTERDİ

Polis müdahalesine ve lojistik sorun ve iletişim güçlüklerine rağmen halk, oy kullanabilmek için barışçıl bir şekilde direndi ve uzun kuyruklarda sabırla bekledi. Yaşlılar, çocuklu aileler, gençler...Durumun resmi olarak nasıl sonuçlanacağını kestirmek ya da bir tahminde bulunmak zor; ancak sonuç ne olursa olsun, kullanılan oylar geçerli olsun olmasın, yasa dışı olsun olmasın, Madrid ve Katalan hükümetlerinin politik değerlendirmelerinden bağımsız olarak Katalan halkının büyük bir kısmının referandumda kendini ifade etmek istediği netlik kazanmış, halk bunun için provokasyonlara meydan vermeden barışçıl bir şekilde örgütlenebileceğini ispatlamıştır.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Madrid merkezi hükümeti, televizyonlar birçok merkezde normal bir şekilde oy kullanan insanların görüntülerini vermesine rağmen 1 Ekim saat 14.30’da referandumun gerçekleşmediği açıklaması yaptı. Gün sonunda da bu oyların geçerli olmadığını ve yasadışı olduğunu... Katalan hükümeti ise bu referandumu kayıtlarına bir zafer olarak not düşmeye çalışacak.

Bundan sonra ne olacak?

Madrid hükümeti Katalan liderleri yasalarla tehdit ediyor. Barışçıl bir şekilde oy kullanmak isteyen yurttaşlara herkesin gözü önünde kullanılan şiddet hükümetin aleyhine bir durumdur. (Muhafazakar Halk Partisi’nin lideri) Başbakan Mariano Rajoy gelecek sürece liderlik etme kapasitesinde olmadığını göstermiştir:

MUHALEFET ALTERNATİF SUNAMADI, KUTUPLAŞMA BÜYÜYOR

Yine parlamentodaki muhalefetin de bir alternatif sunma yeteneğine sahip olmadığı görülüyor. Rajoy,  Katalan hükümeti ve Katalan liderlerin kendilerini “yasa dışı bir konuma” düşürdüklerini ileri sürüp onları muhatap görmediğini ileri sürüyor. Bu koşullarda bir diyalog oluşturmak zor görünüyor.

Bu arada bu çatışmanın sonuçları Katalonya dışına, İspanya’nın, kamuoyunun kutuplaşmaya başladığı diğer bölgelerine taştı. Medya ve genel olarak muhafazakar partiler ve muhalefetteki Sosyalist Parti (PSOE) merkezi Madrid hükümetinden yana tavır alıyor ve referandum girişimini yasa dışı görüyor. Medyanın “Bölücülük” üzerinden yaptığı propaganda bombardımanı, tüm İspanya’ya yayılan anti-Katalancılığı geliştirirken Katalonya’da da anti-İspanyolculuk büyüyor. İspanya’da diğer Avrupa ülkelerine göre daha zayıf olan aşırı sağ, bu durumdan yararlanarak “ülke bölünecek” söylemiyle tüm İspanya’da halka gösteri çağrısı yapıyor.

KUTUPLAŞMA AŞIRI SAĞA YARIYOR

Bu hafta yüzlerce İspanyol milliyetçisi gösterici hükümetçe hoş görüldükleri için Zaragoza’da bir binanın etrafını çevirip 400'den fazla seçim görevlisinin, özerk bölge milletvekilerinin, Avrupa parlamentosu üyelerinin saatlerce dışarı çıkmasını engelledi. Aragon Özerk Bölgesi Parlamento Başkanının kafasına şişe fırlattılar. Polis ise bunları yalnızca seyretti.

Solun bölünmüşlüğü nedeniyle, “karar hakkı”nın ve “özgürlüklerin” savunulması için İspanya’nın farklı bölgelerinde yapılan gösterilere, geniş bir kitleselliğin sağlandığı Madrid, Bask Bölgesi ve Katalanca konuşulan özerk bölgeler olan Valencia ve Balear Adaları hariç genelde çok fazla katılım olmadı.

‘KATALAN SORUNU’NDAN DEMOKRASİ SORUNUNA

İspanya’da sorun, “Katalan sorunu”nun ötesine taşmıştır ve özgürlüklerin bastırılması tüm ülkeye yayılmış durumdadır. Sadece referandum yasaklanmakla kalmamış, referandumdan söz etmek bile yasaklanmaya çalışılmıştır. Örneğin, Madrid’de bir hakim, kamuya açık bir yerde yapılacağı gerekçesiyle bir tartışmayı askıya almış; Asturias Özerk Bölgesi’nin Gijon kentinde, bir belediye başkanı benzer bir tartışmayı engellemiştir. Aynı tür olaylar ülkenin diğer bölgelerinde de yaşanmıştır.

Bu arada ülkede yolsuzluk yapan politikacılar cezadan muaf bir şekilde elini kolunu sallayarak dolaşmakta, zenginler ve yoksullar arasındaki sosyal uçurum büyümekte, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altındaki nüfus artmakta, Katalonya ve İspanya’nın geri kalan bölgelerinde emek sömürüsünü şiddetlendiren neoliberal politikalar gelişmeye devam etmektedir.

Çeviren: Hilal Ünlü

ÖNCEKİ HABER

Labour Party of Turkey: The decision of the peoples' must be respected

SONRAKİ HABER

Yaşam alanları daralan yaban keçileri tarlalara iniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...