Bir yanım Halep bir yanım Diyarbakır
Diyarbakır'ın en yoksul ilçelerinden biri olan Bağlar'da yaşayan Suriyeliler, bayrama hangi duygularla gidiyorlar?

Fatih POLAT
Diyarbakır
Diyarbakır'da yaklaşık 30 bin kadar bir nüfusa sahip olan Suriyeliler bayrama hangi duygularla gidiyorlar? Bu sorunun yanıtını araştırmak için Diyarbakır en yoksul ilçelerinden biri olan Bağlar'ın yolunu tutuyoruz. Konuştuğumuz Suriyeliler, Diyarbakır'da kendilerine dönük bir saldırı olmamasını önemli bir olumluluk olarak aktarırken, her biri bayram öncesinin ruh halini kendi tarihi ve gerçekliği üzerinden tarif ediyor.
BAĞLAR'DA BİR HALEP GIDA
Bağlar'ın, Suriyeli esnafların yoğunlukta olduğu Kaynartepe Mahallesi'ne, Diyarbakır'da görev yapan gazeteci arkadaşım ve dostum Gazete Duvar'dan Vecdi Erbay ile birlikte gittik. O da, burada yaptığımız görüşmelere dair izlenimlerini, internet gazetesi Gazete Duvar'da yazacak. Okumanızı tavsiye ederim.
İlk olarak Hadi Halebi'nin dükkanının önünde duruyoruz. Dükkan'daki Halep Gıda tabelası ve sattığı ürünlerin Arapça yazılı markalardan oluşması bizde 'doğru adresi bulduk' duygusu uyandırıyor.
Yaklaşıyoruz ve dükkanın girişinde duran kişiye selam verdikten sonra Suriyeli olup olmadığını soruyoruz. Suriyeli olduğunu söyleyince, gazeteci olduğumuzu belirterek lafa giriyoruz. Rahat davranıyor. Sohbet biraz ilerleyince de bize karşıdaki kahveden çay söylüyor, oturmamız için kahveden tabure getiriyor ve bir söyleşiden çok, bize sıcak bir misafirlik hissi yaşatıyor. Doğrusu, Suriyelilerin Türkiye'de yaşadıkları saldırı olaylarını da düşünerek, Türkiyeli gazetecilere güvensiz ve görece mesafeli yaklaşabileceklerini düşünüyorduk.
'KOMŞULARIMIZDAN MEMNUNUZ'
Hadi Halebi 42 yaşında. Halep'ten gelmiş. Halep'te kumaş toptancılığı yapıyormuş. Tel Abyad üzerinden Urfa'ya geçmiş ve daha önce Diyarbakır'a gelmiş olan Suriyeli bir arkadaşı, 'yaşanabilecek iyi bir yer' diye önerdiği için o da Diyarbakır'a gelmiş.
3 yıl 8 aydır Diyarbakır'da. Suriye'den eşi ve 3 çocuğu ile birlikte gelmişler. Çocuklarının biri 14, diğeri 10, en küçüğü de 4 yaşında. İkisi okula gidiyor.
Bu dükkandan önce pazarcılık yapıyormuş ve günde 25 lira kazanıyormuş. Bu bakkal dükkanını işletiyor olmaktan memnun. Dükkanının kirasının 250 lira, evinin kirasının da 600 lira olduğunu söylüyor. Dükkan az sayıda ürün çeşidinin olduğu, neredeyse yarısı boş haliyle, bir yoksul evini andırıyor. Biz oradayken daha çok çocuklar gelip, bozuk para vererek küçük şeyler alıyorlar. Sohbet sırasında bir yetişkin müşteri geliyor ve o da küçük bir poşeti dolduracak şeyler alıyor. Bu tablo, kiralar düşük olduğu için bu yoksul mahallesini kendilerine Suriyelilerin yuva olarak seçtiklerini ve tanıdıkları dükkanları alışveriş için tercih ettiklerinin bir göstergesi sayılabilir. Bir tür sığınma ve birbirine tutunma hali.
Hadi Halebi, dükkanının olduğu bu mahalleden hoşnut. Hiç sıkıntı yaşamadığını ve dışlanmadığını söylüyor. Evi de Ayhan Durağı'na yakınmış. İki çocuğunun okuduğu 5 Nisan İlköğretim Okulu da evlerine yakınmış. Oturdukları apartmanda Türk, Kürt, Arap komşularla birlikte kaldıklarını anlatırken, "Komşularımız çok iyi. Çocuklarımız hastalandığında ambulans çağıranlar bile oldu" diyor.
Bir kardeşi de İstanbul'da muhasebecilik yapıyormuş Hadi'nin.
'Savaş biter ve huzur sağlanırsa Suriye'ye dönmek ister misin?' diye soruyoruz. Buradan hoşnut olduğunu, çocuklarının okulunun da burada olduğunu ve eşinin de "Burasının Halep'ten bir farkı yok, burada kalalım" dediğini anlatıyor ve ekliyor: "Burası da Müslüman bir ülke."
Bir Arap olan ve sohbetimiz sırasında Esad'tan hoşnut olmadığını söyleyen Hadi Halebi, savaş bitse dahi Suriye'de gerilimin devam edeceği görüşünde.
İş dışında hayatının nasıl geçtiğini soruyoruz, "Sabah 9'da bu dükkanı açıyorum, akşam 10'da da evde oluyorum. Başka da bir hayatım yok" diyor.
Bayrama giderken yaşadığı duyguları anlatırken de, artık burada yaşamayı kabullendiğini belirterek, bayramı Halep yerine burada geçirecek olmayı çok dert etmediğini ifade ediyor. Onun bu anlatımlarında, Halep'in savaş nedeniyle artık Halep olmaktan çıkarılmış olmasının izlerini de hissedebiliyoruz.
'AVRUPA'YA GİTMEK İSTERİM'
Daha sonra karşı taraftaki başka bir dükkana yöneliyoruz. Camekanındaki Arapça yazıları görünce içeri giriyoruz. Dükkan sahibi dışarıdaymış, içeri geliyor ve kendimizi gazeteci olarak tanıttıktan ve onun da Suriyeli olduğunu öğrendikten sonra, konuşmamızın ilk bölümü Hadi Halebi ile yaptığımız kadar rahat geçmiyor. Sanki gazetecilere konuşmaktan biraz tedirgin. Zamanla açılıyor ve bir arkadaşını da daha çağırıyor. Birlikte konuşmaya başlıyoruz. Rahatlıyor.
Hasan Hasan, 40 yaşında. Suriye'de 25 yıl oto lastikçiliği yapmış. 4 çocuğu varmış ve geçinmekte zorlandığını söylüyor. Hasan, savaş bitse de, güvenlik endişesi nedeniyle Suriye'ye dönmek istemediğini söylüyor ve geçim zorluğu nedeniyle Avrupa'ya gitmek istediğini anlatıyor.
'BİZDEN SADECE SURİYELİLER ALIŞVERİŞ YAPIYOR'
Dükkanda Arapça yazılı ürünler dikkatimizi çekiyor. O da, "Bizden Suriyeliler alışveriş yapıyor. Türkiyeliler sadece sigara almak için geliyor" diyor. Sattığı ve "Suriye kolası" dediği bir içeceğin tadına bakıyoruz. Bol şekerli bir içecek ve daha çok bir şerbet tadında. Bu markayı bir Batmanlı satın almış ve şimdi kendisi Türkiye'de üretiyormuş. Suriye'den gelen bazılarının Antep'te fabrikalar kurarak Suriye markalı ürünleri ürettiklerini, Suriyelilerin işlettikleri dükkanlarda da daha çok bunların satıldığını söylüyor.
Hasan'ın yanındaki Ali Yunus ise 25 yaşında. O da Halep'ten gelmiş. Halep Üniversitesi'nde iktisat okurken, savaş çıkınca okulunu yarım bırakmış. Türkiye'ye geldiğinde de Arapça, İngilizce, Kürtçe bildiği için bir dönem UNICEF'te çalıştığını ve Suriyelilere yönelik yardım çalışmalarında görev aldığını dile getiriyor.
Kendisinden küçük olan kardeşi Avrupa'ya gitmiş. Ama kendisi anne ve babasına da bakmak zorunda olduğu için Diyarbakır'da onlarla birlikte yaşamak zorunda olduğunu söylüyor. Çalışmak zorunda olduğu için Dicle Üniversitesi'nde eğitimini tamamlama imkanı olduğu halde, bunu yapamadığı anlatıyor. Ali, geçimini toptancılıkla sağlıyormuş. Antep'ten getirdiği Suriye markalı ürünleri, Diyarbakır ve Batman'da Suriyelilerin işlettikleri dükkanlara dağıtıyormuş.
'SURİYELİLERE SALDIRI HABERLERİNİ İZLERKEN KORKUYORUZ'
Bayrama giderken duygularını soruyoruz. Efkarlı bir ifade ile şunları söylüyor: "Önceden bayramı dört gözle beklerdik. Ama şimdi akrabalarımızdan bazıları Irak'ta, bazıları Türkiye'nin başka yerlerinde, bazıları Avrupa'da. Dört bir yana dağılmış durumdalar. Ancak internet üzerinden temas kurabiliyoruz."
Ali'ye Diyarbakır'da yaşarken bir sıkıntıyla karşılaşıp karşılaşmadığını da soruyoruz. Yaşamadığı belirtirken ekliyor; "Televizyon haberlerinde başka kentlerde Suriyelilere yönelik saldırı haberleri izlerken korkuyoruz. Ama burada olmuyor böyle şeyler."
Bu, görüştüğümüz 3 Suriyelinin de ortak olarak dile getirdikleri bir teselli ifadesi.
Evrensel'i Takip Et