26 Şubat 2017 00:59

‘Geleceğimizi artık Ukrayna’da görmüyorum’

LNR Sendikalar Federasyonunda çalışan Tamara İvanovna Sayanova ile Donbass'ı, savaşı ve bölünen hayatları konuştuk.

Paylaş

Okay DEPREM
Lugansk

Ukrayna’nın güneydoğusunda 2014 yılında savaş patlak verdikten sonra Donetsk ve Lugansk bölgelerinin referandum yaparak tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmelerini takiben Donbass bölgesi fiilen iki büyük parçaya bölünmüştü. Donbass’ın yaklaşık yüzde 60’lık bir kısmına tekabül eden ve Kiev Rejimi’nin kontrol altında tuttuğu kuzey parçası ile güneyde Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin (DNR ve LNR) egemenliği altındaki Donbass’ın güney kısmı. Şimdiye kadar arkasında on binlerce ölü, bir o kadar yaralı; yıkılmış şehirler ve çok ciddi zarar görmüş bir alt yapı bırakan savaşın yol açtığı dolaysız sonuçlardan biri de; binlerce aileyi parçalaması, birbirinden ayırması oldu.

Sonradan Ukrayna ordusunun işgal edip hakimiyet sağladığı Donbass’ın kuzey tarafında yer alan yerleşim birimlerinde ikameti olup da, çatışmaların başından itibaren safını bağımsız cumhuriyetler lehine belirleyen sayısız Donbasslı, güvenlik sorunu nedeniyle memleketlerine dönemez oldu. Çoğunun Ukrayna tarafına girişi yasaklanırken, pek çoğunun da arkalarından evleri polis veya asker tarafından basıldı; akrabaları gözaltına alındı, kimisi tutuklanırken bir kısmı da işkenceye maruz kaldı. Sayılamayacak kadar çok benzer öykülerden birisinin kahramanı ise Lugansk eyaletinin Frunze kasabasından Tamara İvanovna Sayanova. Uzun zamandır LNR Sendikalar Federasyonunda çalışan Tamara ile Lugansk’ın merkezinde buluşup kısa bir söyleşi yapıyoruz.

En başından alacak olursak eğer, Donbass’ta çatışmalar başlamadan hemen evvel ne ile meşguldünüz ve tam olarak neredeydiniz?
Lugansk ilinin kuzeyinde bulunan ve memleketim olan 3-4 bin nüfuslu Frunze’deydim. (Ekim Devrimi’nin liderlerinden Mikhail Vasilyeviç Frunze’nin adından geliyor) Bölgenin bağımsızlık kararının oylamaya sunulacağı 11 Mayıs 2014 tarihinde orada ve komşu yerleşim yerlerinde sandık görevlisi oldum. Bu olaydan sonra SBU (Ukrayna Güvenlik Hizmetleri) tarafından kara listeye alındım. Aynı yılın yazında Odessa’ya tatile gittim. Ne var ki henüz oradayken Ukrayna hükümeti, Lugansk’taki gelişmeleri bahane ederek bizleri fişlemeye başladı. Dahası maaşlarımızı bloke etti ve aylığımı çekemez oldum. Dolayısıyla Odessa’da bir anda beş parasız kaldım ve dönemez duruma düştüm. Temmuz sonlarında çarpışmalardan dolayı Odessa-Lugansk tren seferleri süresiz olarak iptal edildi. Ben ve yanımda bulunan oğlum trenle Moskova’ya doğru yola koyulduk.  

Moskova’ya gitmek zorunda kaldıktan sonra olaylar nasıl gelişti?
Biz Moskova’dayken bana bir mesaj geldi. Biz Odessa’dan ayrılır ayrılmaz SBU oradayken kaldığımız eve girip arama yapmış. Aynı sıralarda Frunze ve Lugansk dolaylarında da beni bulmak üzere geniş kapsamlı arama yapmışlar. Ağustos 2014’e gelindiğinde Moskova’dan Lugansk bölgesine çalışan hiçbir ulaşım aracı kalmamıştı. Eylül’de Birinci Minsk Ateşkes Anlaşması imzalandı. Rusya ile Lugansk arasında gümrük kapıları yeniden açıldı ve bu sayede Lugansk eyaletine geri dönebildik. Ben savaştan önce Frunze’de çalıştığım Kültür Sarayı’ndaki işime geri döndüm ilk etapta.

‘ARKADAŞIMI ÖLDÜRDÜLER, KAÇMAK ZORUNDA KALDIM’

Tamara İvanovna SayanovaPeki bu süre zarfında tanıdıklarınızın başından ne gibi olaylar geçiyordu?
Örneğin, benim iş arkadaşım İrina Paşenko’nun (60) memleketi olan Sokolniki köyüne 2014’ün 27 Ekim gecesi Ukrayna Ordu birlikleri ulaştı. Savaştan önce en fazla 1000 kişinin yaşadığı bir yerdi burası. 28 Ekim sabahı İrina ve referandum sırasında onu sağa sola götüren şoförünü Ukrayna askerleri evlerinde tarayarak öldürüldüler. Bu olay sonrası, çevremdekiler sıranın bana geleceği, Kiev’e bağlı güçlerin beni de öldürecekleri yönünde beni uyardılar. Ben de korkup bu olaydan birkaç gün geçtikten sonra, işimden ayrılarak 30 Ekim’de oradan kaçtım ve başkent Lugansk’a sığındım.  

Frunze’de o sıralardaki yaşam ve çalışma şartları ne durumdaydı?
Frunze’de o vakitler ne para vardı ne de doğru dürüst yaşama olanağı. Bir tarafta Ukrayna’nın uyguladığı topyekün abluka, bir taraftan da kesilmek bilmeyen ateş ve bombardıman. Frunze’nin çevresinde çok yüksekten geçen bir viyadükte Ukrayna askerleri konuşlanmıştı. Frunze’nin her tarafını görebildikleri bu noktadan hemen hemen tüm konutları, yerleşim birimlerini düzenli olarak hedef alıp vuruyorlardı. Bu durum 2015’in martına kadar sürdü.

Bu süreçte Frunze’de yıkımın faturası ne oldu?
330’dan fazla ev vuruldu, büyük ölçüde zarar gördü. 5 sivil öldü, onlarcası ise yaralandı. Frunze dolaylarında 6 kilometrelik sınır hattında ağır silah atışları bugüne kadar kısa aralıklar dışında hep devam etti ve ediyor. Harap olan konut binalarının ise ancak yarısına yakını onarılabildi bu arada.              

‘BU BELİRSİZLİK BİTSİN İSTİYORUZ’

Donbass’ın ve bölgenin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Cumhuriyetimizin geleceğini Ukrayna’da görmüyorum. Umuyorum ki, cumhuriyetlerin toprakları doğal sınırlarına ulaşır. Donbass’ın halen Ukrayna tarafından işgal altında tutulan kesimindeki insanlar bizleri bekliyor. Orada yaşayanlar da referandumda bağımsızlık yönünde oy kullanmışlardı. Donbass’ın LNR ve DNR tarafında yaşayan bizler, devletlerimizin bu belirsiz statüsünden artık usandık. Bu süreç çok uzun sürdü. Bu durum beraberinde bir dizi ekonomik ve politik sorun getiriyor. Ancak ben iyimserim. Bütün bu olayların olumlu bir sonuç doğurmasını umuyorum. Rusya’ya, evimize dönmek istiyoruz. 1922 yılına kadar bizim yöremiz Rusya’nın Yekaterina Vilayeti’ne bağlıydı. Biz güçlü, sabırlı, olgun bir halkız bundan dolayı er ya da geç her şey iyi olacak! Avrupa ülkelerine dönük biricik çağrım ise, Donbass’ta olan bitenler hakkında gerçeği yazıp bildirmeleridir.

ÖNCEKİ HABER

EMEP’in İstanbul Sancaktepe’de ‘Hayır’ çalışması sürüyor

SONRAKİ HABER

Cumhurbaşkanına yargılama değil koruma!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...