24 Eylül 2016 01:00

Cumartesi Anneleri'nin 600. haftası: Başka anneler ağlamasın

Eylem Nazlıer, 600. haftalarında Cumartesi Anneleriyle 21 yıldır süren mücadelelerini konuştu.

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için başlattığı adalet arayışında 21 yılı geride bıraktı. Kayıp yakınları bugün Galatasaray Lisesi önünde 600’üncü buluşmalarını gerçekleştirecek.

1995 yılından bu yana, her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’na gidip yakınlarını sordular devlete. Sırtlarını verdikleri Galatasaray Lisesi’nin  duvarları onlara tanıklık etti! Her cumartesi oradaydılar, ta ki polisin saldırısına uğrayana kadar. Tartaklandılar, polis otobüslerine doldurulup gözaltına alındılar, itildiler, kakıldılar, işkence gördüler. Bu baskılara dayanamayan anneler kısa bir süre ara verdi, sonra yeniden Galatasaray’ın önünde toplandılar. Onlar yılmadı, tam 21 yıldır her cumartesi günü bıkmadan, usanmadan evlatlarından bir haber alabilmek, katillerinden hesap sorabilmek için meydanlarda oldular. Ellerinde kırmızı karanfiller ve kaybedilen, katledilen sevdiklerinin resimleriyle seslendiler, adalet istediler. Bir gün giden ve bir daha geri dönmeyen evlatlarına, eşlerine, babalarına ne olduğunu bilmek istediler. En ağırı da sevdiğiniz insanların başına ne geldiğini asla bilememeniz ve ziyaret edeceğiniz bir mezar taşının dahi olmamasıdır. Eğer kemiklerine ulaşmadıysanız sevdiklerinizin İşte o zaman kapınız her zaman açık olur. Geldiği zaman evi tanısın diye yıllardır evinizi boyamazsınız. 600 hafta 4 bin 200 gün umut ettiler, mücadele ettiler… Bıkmadan, usanmadan… Hasan Ocak, Kenan Bilgin, Hayrettin Eren, Murat Yıldız, Cemil Kırbayır ve daha niceleri… Bir kemik diyordu Berfo ana… Oğlu Cemil’in bir kemiğine kavuşmak için direniyordu, 104 yaşında oğlunun kemiklerine kavuşamadan hasretle gitti! Dile kolay… Analar oğullarına kavuşmadan, adaleti bu ülkede göremeden göçüp gittiler. 21 yıldır süren mücadele analardan, çocuklara, torunlara, yeğenlere devredildi. 600’üncü haftalarında Cumartesi Anneleriyle 21 yıldır süren mücadelelerini konuşmak üzere buluştuk.

‘BAŞKA ANNELER AĞLAMASIN İSTEDİK’

21 Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren Yazıcı, 21 yıl önce başlayan oturma eylemlerinde taleplerinin ilk olarak kayıplara sağ olarak ulaşmak olduğunu söyleyerek, “Kayıplarımızı önce canlı aradık, sonra kemiklerine razı olduk. Onun dışında faillerinin yargılanmasını sağlamaktı. Daha da önemlisi başka gözaltında kayıplar olmasın istedik. Başka anneler ağlamasın istedik. Bütün bunların birleştiği zaman Cumartesi Anneleri oldu” dedi.

‘BİZ BU ÜLKEDE ADALET ARIYORUZ’

21 yıl boyunca oturma eylemlerinde neler yaşadıklarını da anlatan Yazıcı, “Bir dönem baskılar çok fazla arttı. Anneler, oraya gelen duyarlı insanlar tartaklandılar, saçlarından sürüklendiler gözaltına alındılar, dayak yediler, gaz yediler, ama vazgeçmedik. Hiçbirimiz vazgeçmedik bu vazgeçilecek bir şey değil. Bu mücadele insanlık mücadelesiydi. Biz 36 yıl Eren ailesi olarak abimizi aradık, annem evladını aradı. Karanfil koyacağı bir mezar aradı. Devlet bizi duymadı. Eren ailesi olarak mahkemelere ulaşamadık. Bu ülkede adalet yok. Biz bu ülkede adalet arıyoruz. Bu ülkede kayıp gerçeğini kabul etmeliyiz” diye konuştu.

Failler bulunmadıkça aynı acıların yaşanacağının altını çizen Yazıcı, “Hurşit Külter’le yaşıyoruz. Cumartesi oturmaları bir dönem gözaltında kayıpların önünü kesti. Son yıllarda güneydoğu ile karşımıza çıkan bir yara” dedi.

‘YAŞAMAK İNSAN HAKKIDIR’

Yazıcı sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada annelerimiz oturdu. Annelerimizin bir kısmı öldü, babalarımızın bir kısmı öldü. Kalanlar çok yaşlandı. Ama bayrak hep devredildi. Annelerimizden bize, bizden çocuklarımıza, torunlara, yeğenlere… Bu devam edecek. Ta ki devlet gözaltında kaybettiklerinin hesabını verene kadar. ’Yaşamak insan hakkıdır’ diyene kadar. Biz burada devlete yapmış olduğu bir şeyi hatırlatıyoruz. 600 haftadır kulaklar sağır, gözler kör, diller tutulmuş vaziyette. Faillerin hiçbirini ne yargıladılar, ne onlara ulaştılar. Alındığı yer, tutulduğu yer, tarih belli. O tarihte orada çalışan insanlar, emniyet müdürü belli, şubede çalışanlar belli. Verilen bu mücadele yalnız bizim mücadelemiz değil. Bu ülkenin mücadelesi. Bu ülkede kanayan yaraya parmak basmalı herkes. Sıranın kendilerine gelmesini beklemesinler o zaman çok geç olacak ve yapacak bir şey kalmayacak.”

‘DEVLET AYIBI’

23 Şubat 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, “600 haftadır bizim orada oturmamız devletin ayıbıdır” diyor ve ekliyor: “Kaybedenler yargılansın diye oraya çıktık. Ne yazık ki şimdiye kadar devlet tarafından ne görüldük, ne duyulduk. Sadece kaybedilen insanlar değil biz de yargılandık. Kaybettirdikleri insanlarla bizi de kaybettiler. 600 haftadır orada olmamızda devletin adaletsizliğin payı büyük. 600 hafta nasıl geçti bir bilseniz. Hâlâ bekliyorum” dedi.

‘DEMOKRATİK HAKLARIN TESİSİ İÇİN...’

21 Mart 1995’te gözaltına alınan ve gözaltında işkence ile katledilen Hasan Ocak’ın kardeşi Ali Ocak 21 yıllık süreci konuşuyoruz. Ocak, “Hasan, 1995’te Gazi Mahallesi’nde yaşanan olayların ardından gözaltına alındı. 58 gün boyunca kendisinden haber alamadık. Hasan’ı ararken defalarca Adli Tıp Kurumuna gidip kimliksiz, kimsesiz cesetlere baktık. Ancak Hasan’ın cesedi adli tıpta olmasına rağmen bizden gizlendi. Hasan 15 gün adli tıp morgunda tutulmuş, sonrasında da Altınşehir Kimsesizler Mezarlığına gönderilmiş. Savcılıkta ve emniyette konuyla ilgili başvurularımız olmasına rağmen tüm bu olanlar gizlendi. 58 gün sonra cansız bedenine ulaştık Hasan’ın. Tabii arayışımız, yalnızca devletin kolluk güçlerinin bir canımızı kaybetmesiyle sınırlı kalmadı. Bu ülkede gözaltında kaybedilen insanları arayanların başına neler geldiğini de gördük. Demokratik hakların özgürlüklerin tesis edilmesi talebiyle orada bu eylemi gerçekleştiriyoruz” dedi.

Cumartesi annelerinin dünyanın dört bir yanında görünür hale geldiğini söyleyen Ocak, “Türkiye devletinin artık bizi görmesi gerekiyor. Bu suçlarla hesaplaşması gerekiyor. 1995’ten itibaren bu coğrafya da yapılan insan hakları ihlallerinin, insanlık suçlarının açığa çıkarılıp soruşturulması faillerin yargılanması için burada oturma eylemi gerçekleştiriyoruz. Devletten alınan emirlerle bu suçlar işleniyor. Bu suçların cezaları ödenmeli ki bir daha bu suçlar işlenmesin” dedi.

‘KAYIPLAR GERÇEĞİ TOPLUMUN VİCDANINA TAŞIMAK İÇİN BAŞLATILDI’

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan, “Gözaltında kaybedilen evlatlarını arayan anneler İnsan Hakları Derneğine başvurdular. İnsan Hakları Derneği ve aileler devletin bütün kurumlarına aklınıza gelebilecek bütün kurumlara başvurdular. Savcılıklara suç duyurusunda bulundular ama hiç bir sonuç elde edemediler. Dolayısıyla hukuk işlemediği, hiçbir sonuç alınamadığı ve ana akım medyanın kayıplar gerçeğini görmezden geldiği bir dönemdi. Kayıplar gerçeğini toplumun vicdanına taşımak için bu eylem başlatıldı. Bu eylem kaybetme gerçeğini hem Türkiye’ye hem dünyaya taşıdı. İlk başta teröristlerin anneleri olarak lanse edildiler ama onların ısrarlı mücadelesi ile Türkiye de bütün kesimlerin onları ‘Haklarını arayan insanlar’ olarak görmesini sağladı” diye konuştu. Arcan, “İktidarlar değişti ama devletin kaybedilenlerin üzerindeki cezasızlık politikası, kayıplar gerçeğini inkar etmesi, inkar etmese bile hiç bir şey yapmaması hâlâ devam ediyor. Bunun ana nedeni de kayıpların devlet eliyle gerçekleşmiş olması. Türkiye’nin bütün sorunlarının demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi lazım. Eğer bunlar gerçekleşmezse biz kayıplarımızla ilgili de sonuç alamayacağız. Bu nedenle cumartesi oturmaları bir demokrasi mücadelesidir. Bu nedenle 600. haftada herkesi Galatasaray’a davet ediyoruz” dedi.

Cumartesi anneleri bugün saat 12’de 600. Kez Galatasaray Meydanı’nda olacaklar. Cumartesi  annelerinin her hafta sürdürdükleri sessiz eylemlerine destek verelim. Sessiz çığlıklarını duyurmak için.

ÖNCEKİ HABER

'Eğitim Sen olarak mücadeleden asla geri adım atmayacağız'

SONRAKİ HABER

Hatay’da yaklaşık 100 asker zehirlendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...