28 Ağustos 2016 05:22

Düğümün çözüm noktası: Bab

Faruk Ayyıldız TSK ve cihatçı grupların gerçekleştirdiği Cerablus operasyonu Kürtleri nasıl etkileyecğini ve Bab kentinin önemini yazdı.

Paylaş

Faruk AYYILDIZ

AKP öncülüğündeki Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) ve Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) adı altında toplanan cihatçıların “ortak” Cerablus operasyonu toplam bir gün sürdü. Beş yıllık süreçte asıl olarak Suriye rejimi ile (ve belirli bölgelerde Kürtler ile de) savaşan cihatçılara ciddi oranda silah desteği, Kürtlerle savaşan IŞİD’e de açıktan sınır desteği sağlayan Türkiye, doğrudan savaş sahasına ordusuyla müdahil oldu. 

AKP’nin “Şam’a gidip Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” söylemiyle başlayan Suriye politikası zamanla, “Sınırımızda Kürt bölgesine kesinlikle izin vermeyeceğiz” noktasına gerilemiş, ardından da “Cerablus’un YPG kontrolüne geçmesine razı gelmedik”e kadar daralmışken, IŞİD tarafından boşaltılan bir kente çatışma dahi olmadan girilmesi “büyük zafer” olarak sunuldu. Cerablus operasyonuyla ilgili yazılanlarda IŞİD’in kenti çatışmadan terk etmesinin bir “tiyatro” ya da “anlaşma” sonucu olabileceğine dikkat çekildi. IŞİD’in Cerablus örneğinde olduğu gibi kolayca teslim ettiği kent örneğinin olmaması şüphe yaratsa da, Menbic’in Demokratik Suriye Güçleri(DSG) tarafından alınmasıyla Cerablus askeri açıdan önemini ciddi oranda yitirdiği gibi, etrafı da kuşatılmış oldu. Yani Demokratik Suriye Güçleri(DSG) de Cerablus’a ilerleseydi, kuşkusuz kısa sürede kenti teslim almış olacaktı. IŞİD gibi profesyonel bir savaş örgütünün büyük oranda önemini yitirmiş küçük kenti çatışmadan bırakması çok olağandışı bir durum değil. Buradan şunu tekrar görüyoruz ki; Cihatçıların sonuç elde edemeyeceğinin neredeyse kesinleştiği Suriye’de kentlere yönelik operasyon kararları alınmasında öncelik sırası askeri değil siyasi. (Bu, sahada askeri gücün önemini azaltmıyor ancak askeri gücün tek ve kendi başına bu operasyonları yapabilmek için yeterli olmadığına işaret ediyor) YPG’nin ana bileşeni olduğu SDG’nin Menbic’in ardından Cerablus’a yönelmemesini de böyle okumak gerekiyor.   

Peki, Emevi camisinde Cuma namazı kılmayı hedeflerken, küçük bir kentin Kürtlerin kontrolüne geçmemiş olmasına destansı zafer hikayeleri neden yazılıyor? Suriye politikalarının iflasının AKP’nin en üst düzey kurmayları tarafından bile dile getirildiği, medya aracılığıyla da bu iflasın eski Başbakan Davutoğlu’ya ihale edilmeye çalışıldığı günlerde AKP tekrardan Suriye masasına dönmek istiyor. Elbette masaya dönüş, AKP medyasının propaganda ettiği gibi “oyun kurucu” pozisyonunda asla olamayacağı gibi en fazla ABD ve Rusya’nın politikalarına uyum sağlanarak iç söylemde kahramanlık hikayeleri ile örülü bir yedek oyunculuk hedeflenebilir. Defalarca ABD’ye “Ya biz ya YPG/PYD” diyen Türkiye, ABD ile ilişkisini blöf üzerine kuramayacağını da kabul ederken, sahanın gerçekleri ile kendi taleplerinin uyuşmadığına daha fazla ikna olmuşa benziyor. ABD, elbette Kürtler için NATO üyesi küçük müttefiki Türkiye’yi tamamen karşısına almayacak ya da silmeyecek, ve ek olarak Suriye savaş sahasında Kürtleri de yok sayamayacağının farkında. O yüzden “YPG yok SDG var” gibi bir halkla ilişkiler metodu ile kamuoyu önünde iki taraf da bir şekilde ikna edilecek gibi görünüyor. Diğer yandan Cerablus operasyonu, 15 Temmuz darbe girişimiyle büyük itibar sarsıntısı yaşayan TSK’nin yeniden itibar kazanması için –özellikle de içeriye dönük- bir imaj çalışması oldu. Bunun parçası olarak günlerdir yandaş medya aracılığıyla “Türk ordusunu / askerini gören IŞİD, korkudan kenti terk etti” haberleri okuyoruz. Kurşun atılmadan alınan boş kentin moral-motivasyonunu kaybetmiş orduya kısa sürede ne kadar olumlu etki edeceği ise kocaman bir soru işareti.

CERABLUS ÖNEMLİ AMA VAZGEÇİLMEZ DEĞİL

Cerablus elbette önemliydi ancak Kürtler için kesinlikle “yolun sonu” değil. Yine aynı AKP medyasının “Kürt koridoru” olarak adlandırdığı kantonların birleşme ihtimali Cerablus’a yapılan operasyonla bitmiş değil. Bu yazının yazıldığı gün(Cuma) Suriye Demokratik Güçleri, Menbic’in kuzeyinde ve güneyinde operasyonlarına devam ederken, 20’ye yakın köyü IŞİD’den temizlemişti. Bu ilerleyiş sırasında AKP destekli ÖSO’cu gruplarla zaman zaman karşı karşıya gelindi, kısa süreli çatışmalar yaşandı ve bundan sonrası için çatışmaların artması muhtemel görünüyor. Ancak unutmayalım ki Türk ordusu ciddi anlamda savaşa dahil olmazsa askeri savaş kabiliyetleri sınırlı olan toplama ÖSO’cu grubun SDG/YPG karşısında başarılı olma ihtimali neredeyse sıfır. ÖSO’cu gruplar, AKP’nin desteğiyle YPG’yi tehdit edip, Menbic’i bile alacaklarını iddia etse de uluslararası güçlerin bu hamleye destek vermesi pek mümkün görünmüyor. YPG de yaptığı açıklamayla böyle bir duruma razı olmayacağını ve karşılık vereceğini ifade ediyor. 

SORUNUN ÇÖZÜMÜ: BAB

Tüm bu karışık denklemin düğümü ise Bab ile beraber çözülecek gibi. IŞİD’in hala Rakka güzergahı olarak da kullandığı Bab, Menbic operasyonunun ardından Kürtler için daha da önem kazandı. Bab’ın IŞİD’den alınmasının en önemli sonuçları, Rojava kantonlarının birleşmesi ve çok uzun zamandır cihatçıların ablukası altında bulunan Efrîn’in rahat nefes alması olacak. Ayrıca bu bölgelerde cihatçıların düzenli olarak zulüm ettiği kırsalda yaşayan Kürtler üzerindeki baskı da sona erecek. Peki Bab’ı kim alacak? Yazı yazılırken Türkiye’nin desteklediği ÖSO’cular henüz Cerablus’un aşağısına dahi inememişti ve SDG/YPG güçlerinin lokasyon olarak Bab’a daha yakın olduğunu biliyoruz. Ancak üst paragraflardan da hatırlanacağı üzere, Bab’ın alınması ya da kimin alacağı kararı da askeri güce / imkanlara göre değil, siyaset ile gerçekleşecek. Tabii YPG/SDG bu kararın alınmasını bekleyecek mi ya da kendisi dışında bir seçeneğe razı olacak mı, karışık Suriye sahasında bunları kestirebilmek çok zor.  

ROJAVA’YA MÜDAHALE VE İÇERİDE SAVAŞ 

Sonuç olarak, Esad’ı devirmekten vazgeçen Türkiye’nin Suriye motivasyonunu tamamen Kürt kazanımlarını engellemek üzere yoğunlaştıracağı açık. Rusya üzerinden Suriye rejimiyle Kürt karşıtı ittifak iddiaları, İran ile geliştirilen diplomasi, Peşmergelerin Rojava’ya girebilmesi için yapıldığı iddia edilen Mesud Barzani görüşmesi, ‘YPG için işler terse dönüyor’ psikolojisini güçlendirebilmek için Arap aşiretlerinin YPG’ye karşı silahlanacağı haberleri, sınırlı da olsa YPG mevzilerine yapılan saldırılar bu yoğunlaşmanın işareti olarak okunabilir. Tüm bu gelişmelerin ve düşmanca politikaların tekrardan müzakere masası kurulana kadar içeride de Kürtlerle gerilimi ve savaşı arttıracağıysa sır değil.

ÖNCEKİ HABER

{Dinci Amerikancı} – {dinci Amerikancı} = {dinci Amerikancı}

SONRAKİ HABER

O zaman dans! Ne zaman Macarena?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa