28 Ağustos 2016 04:11

Güney Afrika’da ANC’nin düşüşü ve nedenleri

Sosyolog Immanuel Wallerstein, son yazısında bir dönem “En büyük umudum” dediği ANC’nin düşüşünü kaleme aldı.

Paylaş

Immanuel WALLERSTEIN

Güney Afrika’daki apartheid sistemi uzun mücadeleler sonunda lağvedildi. Genel oy hakkına dayalı seçimler gerçekleştirildi. Bu dönüşümün ana mimarı Afrika Ulusal Kongresi (ANC), mücadelenin ana kahramanı ise ANC Lideri Nelson Mandela idi. Apartheid sonrası ilk seçimde Nelson Mandela büyük bir farkla başkan seçildi. ANC, Ulusal Meclis’te güçlü bir çoğunluk elde etti.

Mandela, 1999 sonrası yeniden aday olmayı reddetti ve yerine 2 dönemliğine Thabo Mbeki geldi. Başkanlık maksimum 2 dönem sürdürülebiliyor. Jacob Zuma, ilk olarak 2009’da seçildi. 2014’te koltuğunu korudu. İlk 2 başkan, Xhosa(Güney Afrika’daki 2 büyük etnik gruptan biri) idi. Zuma ise Zulu’ydu ve o etnik kökeninden duyduğu gururu hep gösterdi.

Ana muhalefet partisi Demokratik İttifak (DA) idi. Apartheid rejimi sırasında beyaz liberal gruplardan türemiş bir partiydi. İlk olarak beyazlar dışında küçük bir destek(nüfusun yüzde 20’si) bulabildi. Ancak siyah orta sınıf seçmenlerden oy toplamayı hedefledi ve son yıllarda liderlerini siyah politikacılardan seçti.

Son yıllarda ortaya çıkan diğer önde gelen muhalefet partisi ise Ekonomik Özgürlük Savaşçıları (EFF). Liderliğini, ANC’nin eski Gençlik Birliği Başkanı olan Julius Malema yapıyor. Malema, çözülmemiş toprak sorununa odaklandı. Halen işlenebilir en iyi toprakları kontrol eden beyaz çiftçilerin topraklarına el koymayı önerdi. Provokatif görüşleri, ANC’den ihraç edilmesine sebebiyet verdi. O da bu amaçlarını EFF’yi kurarak hayata geçirmeye çalıştı.

Bu yıl 3 Ağustos’ta belediye seçimleri yapıldı. Bugüne kadar ANC, dört büyük şehrin üçünde lider partiydi. Tek istisna, siyahların azınlık konumunda olduğu Cape Town’dı. Buradaki en büyük grup, apartheid rejimi döneminde renkliler olarak anılan melezlerdi. Ancak bu yıl 2 büyük kenti(Tswane ve Nelson Mandela Bay) daha DA’ya kaptırdılar ve Johannesburg’da da liderliklerini küçük bir farkla koruyabildiler. EFF beklenenden daha iyi sonuçlar aldı. Birçok şehirde yüzde 10’u geçti. Belediye seçimleri genel olarak ANC için büyük bir seçim başarısızlığı olarak değerlendirildi.

ANC’NİN ZAYIFLAMASINDA 4 NEDEN

Neden böyle oldu ve ileride ne olacak? ANC’nin zayıflığının birkaç nedeni var. Birincisi genel olarak ANC liderleri ve özel olarak da Başkan Zuma hakkındaki yaygın yolsuzluk suçlamaları. İkincisi apartheid rejiminin lağvedilişinin üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen siyahların toprak sahipliği sorununda ciddi hiçbir programın ortaya konulmamış olması. ANC bu meselede bir adım atmaya gönülsüz göründü. Üçüncüsü dünya genelindeki ekonomik eşitsizlikteki artıştan ileri gelen, Güney Afrika’daki büyüyen ekonomik sorunlar.

ANC’nin düşüşündeki en önemli faktör ise jenerasyon değişikliği. 2016 seçimlerindeki seçmenlerin çoğu apartheid düzeninin yıkılışından sonra doğdu. Apartheid dönemindeki yaşama dair hiçbir kişisel hatıraları yok dolayısıyla ANC’yi geçmişiyle ödüllendirmiyorlar ya da belki de apartheid altındaki mücadelenin ne olduğunu dahi anlamıyorlar. ANC’nin diğer ulusal kurtuluş hareketleri gibi(örneğin Hindistan’daki Kongre Partisi) düşüşe geçtiği iddia edilebilir. Böylesi bir düşüş, yıllar geçtikçe daha kötüye gidecektir.

MUHALEFETİN KARAKTERİ

Güney Afrika için sorun, sırada ne olduğu. Şu anda eğer DA, ulusal ya da bölgesel seviyede iktidar olmak istiyorsa bunun için yeterli desteğe sahip değil. EFF’nin desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Ama DA ve EFF neredeyse birbirine zıt programlara sahipler. DA, temel olarak muhafazakar neoliberal bir parti. EFF ise bilhassa belli başlı endüstrilerin yeniden kamulaştırılmasıyla ekonomik anlamda sol bir program öneriyor. DA, çokuluslu bir parti olmayı hedefliyor. EFF ise agresif bir yabancı düşmanlığına sahip.

Peki ya ANC? Yazılı olarak olmasa da pratikte programları neoliberal ekonomi ve çokuluslulukla DA’dan o kadar da farklı değil. ANC tamamen dağılma tehlikesi içerisinde. EFF’nin gücünü artırması bekleniyor. Sol söylemle yabancı düşmanı basınç, orta ve doğu Avrupa’daki eski komünist ülkelerde başarılı olmuştu. Güney Afrika’da neden olmasın?

Fakat Güney Afrika, sadece bir Afrika ülkesi değil. Afrika’nın güneyi ve ötesinde istikrarın en temel üssü olageldi. Onun güç kaybı çok sayıda ülke üzerinde dalgalanmalara sebebiyet verecektir. Ve dünyanın en yoksul kıtası Afrika konusundaki hassasiyetlerinin kanıtı olarak Güney Afrika’ya güvenen BRICS’in diğer üyelerinin buna yanıtı ne olacak?

Akla gelen son şey ise tabandan gerçek bir sol hareketin çıkışının mümkün olup olmayacağı. Podemos ya da Syriza’nın bir eşdeğeri olur mu? Mümkün ama küçük grupların cesur girişimlerine rağmen henüz böyle bir hareket çıkmadı.

Güney Afrika artık iddia ettiği gibi demokratik bir model olmaktan çok, demokratik olarak nitelemenin güç olduğu bir kriz merkezi olmaya geçiş yaptı.

ivvallerstein.com’dan çeviren 
Mithat Fabian SÖZMEN
Başlık ve arabaşlıklar 
Evrensel Pazar’a aittir.

ÖNCEKİ HABER

Evlilik: Kutsal mı sektör mü?

SONRAKİ HABER

ABD başkan adayı Trump’ın elbiseleri ve işçileri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...