Almanya Göçmen Kadınlar Birliği 10 yaşında!
Sevda KARACA
Daha iyi bir yaşam için umutla düşülen göç yolları, büyük zorluklarla ve badirelerle atlatıldı. Varılan menzilde dil bilmemezlik, zorlu çalışma ve yaşam koşulları, ayrımcılık, eşitsizlik vardı. Tam 55 yıldır, kuşaktan kuşağa değişenler ve değişmeyenlerle “göçmen“ olmayı deneyimliyor kadınlar Almanya’da. Bu 55 yılın son 10 yılında ise daha güçlü, daha özgüvenli, daha umutlular. Çünkü örgütlüler...
Almanya Göçmen Kadınlar Birliği (GKB), Türkiye’den Almanya’ya çeşitli sebeplerle göç eden ve yaşamını Almanya’da sürdüren kadınların hayatı paylaştığı ve hayata müdahala ettiği bir örgütlenme. Tam 10 yıldır, göçmen kadınların hakları için mücadele ediyor. Bu 10 yılı “Umudu büyüt, Harekete geç, Mücadeleye katıl“ şiarıyla özetleyen kadınlar, yaptıkları şenlikle biraradalıklarının birbirlerine nasıl da güç verdiğini bir kez daha hatırladılar. Bize de hatırlattılar. Almanya Göçmen Kadınlar Birliği’nin oluşmasında emeği olan onlarca kadın var. Pelin Şener ve Mehtap Çallı, bu emeğin sesi olarak bugün sayfamıza, GKB’nin hikayesini ve şenliklerindeki coşkuyu taşıyorlar.
Türkiye’den Almanya’ya göç hep erkekler üzerinden temsil edildi Türkiye’de. Göç filmleri, romanları hep “gurbete giden” erkek ve onu bekleyen kadın hikayeleri üzerine kurulu idi. Kadınlar, sonradan erkeklerin “aileleri” olarak gitmiş gibi yansıtıldı ya da... Göçün 55. yılında, bu hikayeye baktığımızda kadınlar göçün ne zaman “öznesi” oldu?
Pelin Şener: Bana kalırsa kadınlar bu hikayenin hep öznesiydi. İşçi olarak geldiler, aile birleşimi ile geldiler, politik nedenlerle geldiler. Ve elbette sevdiklerini bekleyenler, bir orada bir burada yaşayanlar, gelip dönenler ya da hiç gelemeyenler oldu. Sonra bu ülkede doğanlar, çocuklar, torunlar... Her durum çok sayıda bilimsel araştırmaya, filme, romana ve tabii bizim çalışmalarımıza da konu oluşturdu. Günümüzde Türkiyelilerin yarısını kadınlar oluştursa da başlangıçta işçi olarak gelen kadınlar daha azdı. Ama sonra işverenler özellikle elektronik, tekstil, gıda gibi sektörlerde “ince elli“, “parmakları hassas işleri yapmaya uygun“ üstelik de düşük ücretle çalıştırabilecekleri kadın işçileri istihdam etmeyi tercih etmeye başladılar. Üstelik Almanya’ya gelebilmek için bir sürü prosedürü yerine getirmek zorunda olup da elenen erkekler, Almanya kapısını aralamak için eşlerini, kardeşlerini iş ve işçi bulma kurumlarının önlerine yığdılar. Göç sürecine hangi aşamada katılmış olursa olsunlar kadınların yaşadıkları sorunlar yeni bir ülkeye ayak uydurmanın zorluklarıyla sınırlı kalmadı. Bugün yaşanan ve çözümleri için mücadele ettiğimiz sorunların bir bölümü, yıllar içinde kimi değişikliklere uğrasa da o tarihlerden bugünlere taşındı. Örneğin ilk gelenlerin eş dost akrabalarının dayanışma amacıyla birbirine yakın semtlerde sürdürdüğü yaşantı, bugün getto diye tabir ettiğimiz kümelenmelerin harcını oluşturdu. Gettolar, dolayısıyla etkileri bugüne taşınan bu içe kapalı yaşam tarzı, kadınlar üzerinde kurulu baskının, denetimin de önemli araçlarından biri oldu.
Göçmen Kadınlar Birliği fikri nasıl ortaya çıktı? Biraraya gelme ihtiyacı nereden kaynaklandı? Nasıl tartışmalar yaptınız?
Mehtap Çallı: Göçmen Kadınlar Birliği’nin oluşumunda yeralan kadınlar, zaten uzun yıllardır değişik alanlarda mücadele eden kadınlardı. Kimi ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren bir derneğin üyesi, kimi göçmen kadınların çoğunlukla mahkum olduğu düşük ücretli ve her türlü sömürü şeklinin karşılaşıldığı temizlik- hizmet sektöründe çalışan ya da ekonomik zorluklarla boğuşan, çocuklarını yalnız yetiştiren, partilerde, sendikalarda, ya da akademik platformlarda hem göçmen ama aynı zamanda kadın olmanın getirdiği sorunlara karşı mücadele eden kadınlardı. Sorunlar çoktu ve birçoğu da ortaktı. İşte bu ortak sorunlar karşısında farklı alanlarda verdiğimiz mücadele bizleri biraraya getirdi. Kuruluş sürecimiz elbette sancılı oldu. Amaçlarımıza, taleplerimize, hedef kitlemize ve yaratmak istediğimiz örgüte denk düşen, örnek alabileceğimiz bir örgütlenme yoktu bulunduğumuz ülkede. Velhasıl geçmişin olumluluklarından faydalanarak, deneyimlere tutunarak, ama daha çok da birbirimizden öğrenerek yolumuzu çizecektik. Ve öyle de oldu. Daha çok birbirimizden öğrendik, aramıza katılan her yeni kadın bizlere yenilik kattı, artımız oldu. Birlikte değiştik, dönüştük, büyüdük, adımlarımızı daha sağlam atar olduk. Bugün 9 derneğimiz ve bir çok şehirde gruplarımız var artık. “Neden ayrı bir kadın örgütlenmesi?“ sorusu hiç yakamızı bırakmadı. Hala karşılaşabiliyoruz bu soruyla. Anlattık dilimiz döndüğünce, örnekler verdik, verdiğimiz örneklerin pratiğini yaşadık. Kadınlar daha rahat, daha üretken, kendilerini daha iyi ifade ediyorlar bir kadın örgütünde, dedik. Toplumun yarattığı cinsiyetçi roller, alışkanlıklar zor değişiyor, erkeklerle aynı ortamda olan kadınlar kendilerini toplantının içeriğini tartışmaktan ziyade, büfe hazırlığına yakın görebiliyor dedik. Ve öyle de oldu. Bir süre sonra kendi gücümüzü, yeteneklerimizi çalışmalara katarak her adımı planlamayı hayata geçirmeyi başardık. Tabi mutfak, büfe işleri buna rağmen gündemimizden çıkmadı maalesef.
Bu 10 yılda nasıl çalışmalar yaptınız? Kadınlarla buluşma noktasında yaşadığınız en büyük zorluklar neler oldu?
Mehtap Çallı: “Göçmen Kadınlar Birliği olarak ne yapıyorsunuz, özellikle yoğunlaştığınız bir alan var mı?“ diye sorduklarında, bazen neyi ön plana çıkaracağımızı şaşırıyoruz. Diğer kurum, kadın örgütleri ve inisiyatiflerin belirli bir amaca, soruna, hedef kitlesine yönelik oturmuş kurumsal anlayış ve çalışma tarzlarının tersine biz herşeye el atmaya çalışıyoruz.
Kadın örgütüyüz, amacımız kadın ve özellikle göçmen kadın olmaktan kaynaklı sorunlarımız ve taleplerimiz için çalışmalar yapmak. Ancak kendimizi ne göçmenlikle sınırlandırıyoruz, ne de yalnızca kadın olmaktan kaynaklı sorunlarla. 10 yıldır bir çok konuda çalışmalar sürdürüyoruz. Bilgilendirme toplantıları, yemek akşamları, kahvaltılar, film akşamları, kültürel çalışmalar, geziler, şenlikler, anma günleri, mitingler, protesto yürüyüşleri bizleri biraraya getiren etkinlikler oluyor. Her birinde amacımız, daha fazla kadınla bir araya gelme, yalnız olmadığımızı görme, gösterme, sorunlarımızın aslında benzer olduğunu bilince çıkarabilme ama en önemlisi sorunlarımızın çözümü ve taleplerimizin hayat bulmasının ortak mücadele etmekten geçtiği fikrini benimseme, benimsetme… 10 yıldır sürdürdüğümüz bu çalışmalar doğrultusunda, kadınlarla buluşma noktasında yaşadığımız zorluklar elbette oldu oluyor da. Bunların en başında zaman sorunu geliyor. Türkiyeli göçmen kadınların çoğunlukla düşük ücretli, esnek çalışmanın yaygın olduğu işlerde istihdam ediliyor olmaları, onların daha fazla ve düzensiz çalışmalarını zorunlu kılıyor. Bu durumda onların hem çalışmalarımıza katılmaları hem de çalışmanın aktif unsurları olmalarını zorlaşıyor.
ŞENLİKLİ BİR 10 YIL
10. yıl şenliğine nasıl hazırlandınız, neler yaptınız?
Pelin Şener: Hedefler koyduk. Hem 10 yıllık birikimlerimizi aktarmak istiyorduk hem de yeni birikimler elde etmek. 10. Yılımızı kutlamanın yanı sıra bir çok şehirde daha fazla kadına ulaşma, taleplerimizi duyurma, birlikte çalışmaya dolayısıyla örgütlenmeye çağrı yapma gibi hedefler de koyduk. Birlikte çalıştığımız kadın örgütlerinden temsilcilerin aramızda olmasını istedik. Neşeli, cıvıl cıvıl bir program hazırladık. Taleplerimizi konuşmalarla dile getirdik. Rengarenk standlar ve bir çok şehirden kadınların emeğiyle bir sergi hazırladık. Bugün dünya genelinde kadınların yaşadığı sorunlara baktığımızda daha çok şey yapmamız gerektiğini eksikliklerimizi de bu süreçte bir kez daha anladık. Ama tabii bir çok şeyi iyi ki yapmışız, ne güzel yapmışız da dedik. Gerçekten aylarca hazırlık yaptık, en ince ayrıntıları dahi ele aldığımız toplantılar gerçekleştirdik, üyelerimiz şenliğin taleplerini en geniş çevreye ulaştırmak için kapı kapı dolaştılar. Keza maddi kaynakları oluşturmak için de. 10 yıldır her çalışmamızın en önemli dayanağı olan imecenin, dayanışmanın güzel örneklerini yaşadık. Dünyanın bir çok ülkesinde ve Türkiye’de mücadele eden kadınları selamladık ve onların selamlarını, mücadelelerini sahnemize taşıdık. Şimdi bütün bu deneyimlerle yolumuza devam etmek, taleplerimizi ve mücadelemizi sokaklarda özgürce dolaşabildiğimiz, eşitlikten dem vurmayacağımız günlere dek büyüyerek, kararlı bir şekilde sürdürmek istiyoruz.
ORTAK YAŞAM İÇİN ORTAK MÜCADELE
55 yıllık göç sürecinde göç politikaları konusunda yaşanan sorunlar, yasalarla belirlenen ayrımcılık ve eşitsizlik de göçmen kadınların ülkenin bir parçası olmasını zorlaştırıyor, dışlanmışlığını artırıyor. Alman toplumunda yaşayan farklı kökenlerden kadınlarla nasıl biraraya geliyorsunuz? Ortak mücadele için neler yapıyorsunuz?
Pelin Şener: İşimiz hiç kolay değil. Hem kadın olarak hem de göçmen olarak yaşadığımız ayrımcılık ve eşitsizliklerle uğraşıp duruyoruz. Sonuçta asıl olarak Türkiyeli kadınlar arasında çalışma yapan bir örgütüz ama karşılıklı önyargıların kırılması, ortak yaşamın gelişmesi için farklı uluslardan ve Alman kadınlarla ortak etkinlikler, eylemler yapıyoruz. Taleplerimizi birlikte savunuyoruz. Bu yüzden göçmen kadın örgütlerinin çatısı olan DaMigra’nın oluşumu için çaba harcadık ve bu oluşumun bir parçasıyız hem de Alman Kadın Konseyi’nin üyesiyiz. Ayrıca sendikalarla ve değişik inisiyatiflerle ortak çalışmalar da sürdürüyoruz. Şiddete, düşük ücretli işlere, eşitsizliklere, geleneksel rollere, cinsiyetçi reklamlara, ırkçılığın artmasına ya da örneğin bakım işlerinin giderek kadınların sırtına yıkılmasına mümkün olduğunca birlikte tepki gösteriyoruz. Türkçe Almanca olarak çıkardığımız dergimizde de bütün bu gündemlere yer vermeye çalışıyoruz.
GÖÇMEN KADINLAR YAZDI: 'DİŞİL BİR SÖZLÜK'
Elif Çiğdem ARTAN
Irkçılık ve ayrımcılığa karşı, eşitlik ve özgürlük için 10 yıldır birlikte mücadele eden Göçmen Kadınlar Birliği (GKB) ile birlikte, 28 Kasım Cumartesi günü Köln’de düzenlenen 10. Yıl şenliği için “Dişil Bir Sözlük” hazırladık. Koordinatörlüğünü ve küratörlüğünü yürüttüğüm, GKB’nin Frankfurt Tarih Müzesi’ndeki Bibliothek der Alten için hazırladığı açık arşiv projesinin bir parçası olan “Göçmen Kadınlar Birliği’nin ABC’si” başlıklı bu katılımcı sergi projesinde, 11 kentten 200’den fazla kadın, göçmen ve kadın olmaya dair kelimeleri, kavramları, nesneleri, duyguları ve hatta renkleri tanımladılar. Türkçe alfabenin 29 harfinden yola çıkarak hazırlanan sözlük, göçmen kadınların mücadelelerini A’dan Z’ye sergilemeyi hedefliyor.
Sergi hazırlığı için ilk kez Mayıs ayında Frankfurt’ta yapılan atölye çalışmasında bir araya gelen Almanya’nın farklı bölgelerinden göçmen kadınlar, sergide yer almasını istedikleri kelimeleri listelediler. Daha sonra bölgelerde de küçük atölye çalışmaları yapıldı ve zengin bir kelime havuzu oluşturuldu. Bu kelime havuzundan yola çıkarak, GKB yönetim kurulu üyeleriyle birlikte, çerçevesini çizdiğim küratöryel yaklaşım içinde, sözlükte yer alacak kelimeleri belirledik ve projeye katılan bölgeler arasında paylaştırdık. Her bölge, yürüttükleri itinalı çalışmayla, kelimelerin onlar için neler ifade ettiğini bir araya gelip tartışarak, kısa bir metin kaleme aldı ve bir görsel önerisi sundu.
Hem GKB’nin yürüttüğü çalışmaların, hem de kadınların gündelik hayatının yer almasına özen gösterilerek hazırlanan sözlükte hangi kelimenin öne çıktığını söylemek zor. Ayrımcılık, Barış, Cinsiyet, Çay, Dergi, Ev İşleri, Feodal, Güven, Yumuşak G, Halay, Irkçılık, İşbirliği, Jin, Kahkaha, Lila, Mücadele, Namus, Off, Özgürlük, Pantolon, Ruj, Sessizlik, Şiddet, Taciz, Umut, Üretim, Vücut, Yoksulluk, Zaman. Hepsinin farklı açılardan kadın mücadelesinin önemli noktalarını vurguladığına ve kadınlara eril düşünce sistemi içinde dayatılan yaşam alanına doğrudan eleştirel katkı sunduğuna inanıyorum.
YOKLUĞU VARLIĞA DÖNÜŞTÜRÜRKEN...
Yumuşak G’nin harf olarak bende yerinin ayrı olduğunu söyleyebilirim. Türkçe’de Yumuşak G ile başlayan hiçbir kelime olmadığı için, yapılan ilk atölye çalışmasında, sözlüğün dışında bırakılması tartışılan bu harf, kadınların yokluğu nasıl bir varlığa dönüştürdüğünü simgeliyor bence. Yumuşak G ile başlayan hiçbir kelime olmasa da, o olmadan Türkçe konuşmak imkânsız düşüncesiyle yola çıkan Nürnbergli kadınlar, hazırladıkları puzzle görseliyle, mücadele boyunca eksik parçaların tamamlanmasıyla kadınların nasıl çoğaldıklarını anlatıyor. Ayrımcılık görsel olarak yine benim için derdini doğrudan anlatabilen kelimelerden. Kölnlü kadınlar, eğitim, gündelik hayat, iş yaşamı vb. toplumun farklı alanlarında maruz kaldığımız kadın-erkek eşitsizliğini tahterevalli ile simgelediler. İlk duyulduğunda negatif anlam taşıdığını düşünebileceğimiz Sessizlik kelimesini Stuttgartlı kadınlar pozitife dönüştürerek, kadınları susturmaya çalışan tüm otoritelere karşı çıkıyor ve söyleyecek daha çok sözü olan kadınları mücadeleye davet ediyor.
Bu katılımcı sergi projesinde, kadınlara, kendilerini, çalışmalarını ve mücadelelerini kendi kelimeleriyle ifade edebilecekleri bir alan yaratılması hedeflendi ve bu sebeple, metin ve görsellere dair küratöryel müdahaleler oldukça sınırlı tutuldu; temel olarak metinlerde dil bilgisi ve görsellerde telif hakkı kontrolü yapıldı. Sayıca az da olsa bazı metinlerde görülen ataerkil zihniyete dair ifadelerde, katılımcı bölgelerin temsilcileriyle görüşülerek ve onlardan yeniden yazmaları istenerek, düzeltme çalışmaları yapıldı. Yapılan bazı görüşmelerden sonra birkaç metni sergi danışma ekibi doğrudan yeniden yorumladı. Tüm bu süreç de katılımcı proje yürütmenin sınırlarını, neyin kim tarafından doğru olarak tanımlanması gerektiğini bize yeniden sorgulattı.
CIVIL CIVIL, ELEŞTİREL, ESPRİLİ BİR 'KADIN' DİLİ
Sergi mekânına koyduğumuz ve ziyaretçilerin görüşlerini paylaşmalarını istediğimiz sergi defterine yazılan notların, katılımcı proje sürecinin önemli noktalarından birini oluşturduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle GKB’nin sergiye katılan bölgelerinden kadınların, hazırlık sürecini de göz önüne alarak ortaya çıkan sergi materyallerine dair, hem beğenilerini hem de eleştirilerini içeriyor: Sözlükte yer alan kelimelerin kısa açıklamalarının GKB kongrelerinde yapılan tartışmaları hatırlatan tamamlayıcı niteliğinden duyulan memnuniyet, grafik tasarımın sadeliğine dair şüphecilik, harcanan yoğun emeğe dair mutluluk ve daha renkli, cıvıl cıvıl, eleştirel ve esprili bir dile özlem.
GKB 10. Yıl Şenlikleri’nde, Stadthalle Köln Mülheim fuaye alanında, ilk kez ziyaretçiyle buluşan “Göçmen Kadınlar Birliği’nin ABC’si: Dişil Bir Sözlük” sergisini farklı kentlere taşıyarak farklı coğrafyalardan kadınlarla buluşmayı istiyoruz. Yine benzer bir amaçla serginin bir de kitabını hazırlayacağız ve GKB’nin 10 yıllık mücadelesini bu kitapta anlatacağız. Bu çalışmayı online bir sergi haline dönüştürerek sözlüğü genişletmek de planlarımız arasında. Çünkü daha söyleyecek çok sözümüz, anlatacak çok hikâyemiz var.
Sergi projesinin yolculuğunu www.bda119.de adresinde takip edebilirsiniz.
Evrensel'i Takip Et