12 Aralık 2015 14:36

Barış İzmir’e kaybettiklerini getirecek

Paylaş

Özer AKDEMİR

Müslüm Doğan, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde İzmir 2. bölgeden HDP milletvekili seçildi. İki seçim arasındaki geçici hükümette kısa bir süre Kalkınma Bakanlığı da yapan Doğan’la İzmir’in seçim atmosferini ve son süreçte yaşanan çatışmaların gölgesinde barışı konuştuk. AKP’nin kendi iktidarını sürdürmek için şiddeti körükleyen bir politika izlediğini belirten Doğan, onurlu bir barışın İzmirlinin ekmeğini de büyüteceğini söyledi.

AKP iktidarlarıyla yıldızı pek de barışmayan İzmirlilerin ulusalcı bir damarı olduğu söylenir yıllardır. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? 1 Kasım seçimlerindeki oy kaybının nedenleri neydi sizce?
İzmir’in ulusalcı bir damarı olduğuna inanmıyorum. İzmir kapitalizmin olanaklarını iyi değerlendiren bir kent evet ama bu ulusalcı kimliğe sıkıştırılmak isteniyor. Biz İzmirlilerle buluştuk, iki milletvekili çıkarmak bence önemli bir sonuç. Son süreçte belki biraz oylarımızı kaybettik. Devlet şiddetinin ortaya koyduğu yeni şartlar, Kürt coğrafyasında olsun, Batı’da olsun her alanda sistematik bir baskı ve şiddet geliştirildi. Hayatın her alanında bir korku ortaya kondu. Bir de şöyle bir şey var, olaya sınıfsal olarak bakarsak küçük ticaret burjuvazisinin hem Kürtler hem diğer halklar arasında çekinceleri ortaya çıktı. Savaş sarmalında kendi değerlerini koruma kaygıları öne çıktı. Kürtlerden giden oyların da bir kısmı bu devlet şiddetinden korunma amaçlıydı. Aslında bir tür korunma amaçlı takiyye yapıldı. Bu şiddet ortamından kurtulma, onun ortaya koyduğu olumsuz etkiyi dağıtma amaçlı bir yönelim oldu AKP’ye. Ben bunu doğal karşılıyorum. Bu şiddetten, bu baskıdan, hayatın her alanına ilişkin ortaya konan bu devlet modelinden korunmanın çabası içine girdi insanlar. Bu anlamda oy değişikliği oldu ama ulusalcı damar anlamında, Vatan Partisi anlayışıyla gelişen bir damar yok ortada. Bir de geçmişteki tarihsel yapısı itibariyle de önemli bir coğrafyadır İzmir. Birçok halkın, inancın bir arada yaşayabildiği yerlerden birisiydi. Seçimlerde terörize edilmiş, Osmanlı Ocakları türü gerici yapılar dışında İzmirlilerin ortaya koyduğu hiçbir tepki yoktur. Halklar ve inançlar arasında öyle bir sorun yok zaten. O sorunu yapay olarak oluşturmaya çalışanlar var. Uluslararası emperyalist sistemin projelerinden de bahsetsek burada abartılı olmaz.

Siz İzmir 2. bölgeden Meclise girdiniz. Bu bölge genel anlamda, tarımsal üretim ve sanayinin yoğunlaştığı bir yer. İki seçim arasındaki ara dönemde kısa bir süre bakanlık da yaptınız. İki seçim döneminde çalışma yaparken belirgin bir fark yaşadınız mı?
Çalışma anlamında bir farklılık yaşamadık ama konsantrasyon anlamında bir zayıflık olduğu da gerçek. Bu da yaşanan süreçle ilgili bir sonuç. Ankara Katliamı’nın ardından hiçbir miting yapamadık, yığınları bir araya getirmekte çekinceler yaşadık, partimizin kararı doğrultusunda. Bunların olumsuz etkisinin de olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitlelerle her şart altında buluşmalısınız. Bunun yollarını aramalısınız. Seçim çalışmalarımızda partimizin sadece vaatlerini söyleyebildik belki ama bu vaatleri söylerken insanlar bu savaş sarmalından dolayı çok da ilgi göstermediler. Şiddet sarmalında toplumsal sağırlık gelişmiş bir tür.

O sağırlığın gelişmesinde iktidar kontrolündeki medya mı, emekten yana kesimlerin gücünün azalması mı etkili oluyor?
’70’li yıllarda da egemenlerin kontrolündeydi basın ve devrimci demokrat kesimlere, mesajlara, haberlere kapalıydı. Ama kitlelere doğru önderlik ederseniz, doğru yaklaşırsanız bu olumsuz süreçleri aşabilirsiniz. Türkiye’de sol-sosyalistlerin kitlelerle buluşmasında sorun var. Sendikaların durumu tartışılır hale gelmiş. Yeni bir yönetici sınıf oluşmuş. Partilerde de parti bürokrasisi aşılamıyor.

Çatışmasızlık ortamında toplumun dinamiklerinin nasıl geliştiği, toplumun ezilenlerinin sesinin nasıl daha fazla duyulmaya başlandığı görüldü ki HDP’nin başarısını da buna bağlamak lazım bence. Daha sonra çatışmalar başladı ve oylar düştü. İzmir, İzmirli bu barışa, nasıl bir katkı sunabilir? Barış için ne yapabilir?
İzmir halkını bu barış sürecinin bir bileşeni olarak görmek lazım. Barış projesi onurlu bir buluşmadan geçmeli. Devletle olur mu bu? Olur. Bu devlet halkların inançların ortak bir değeridir. Her ne kadar bir sınıfın diğer sınıf üzerindeki egemenlik aracı da olsa yine de bizim yarattığımız değerler topluluğu diye bakmak lazım. Bu anlamda İzmirlilerin de bu projeye ‘Biz olmazsak bu proje olmaz’ temelinde yaklaşması lazım. İzmirlilerin toplumsal bilinci çok yüksektir. Ancak burada bir renksizlik var. Bu renksizlikte temel sorun sosyalistlerin mücadeleye önderliği sorunudur.

Barış sağlandığında, halklar arasındaki sorunlar çözüldüğünde, İzmir’e İzmirliye ne kazandıracak?
Kan ve gözyaşı olmayacak bir kere. En önemli kazanım bu olacak. İkincisi ekonomik değerler heba olmayacak. İzmirlinin çok büyük kaybı var bu savaştan. İnsani koşullarda yaşaması için değerlerin kendine gelmesi gerekirken savaşa gidiyor. Onurlu bir barış, ortak vatan kavramı içerisinde, bir arada yaşamak, kadim dostluklarla, doğayla buluşmak lazım. Ekolojik dengeyi korumak gerekiyor. Kendi coğrafyanızı bombaladığınız için yer altı su kaynaklarımız kaydı. Burası hepimizin ortak vatanı. Herkesin istemesi lazım bu barışı.

Tekrar bir kardeşlik iklimi yaratılabilir mi barış ortamı yaratılabilirse?
Kesinlikle! Kadim dostlukların ortaya koyduğu değerler var. Halkların ve inançların birlikte oluşturduğu kültürel bağlar var. O kadim dostluklar uzun tarihi süreçlerin ürünü. Bir tür ruhsal şekillenme, ruhsal formasyon var. Kardeşlik yeniden neden tesis edilmesin ki? Konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun olduğuna inanmıyorum ben bu ülkede. Ama bunun için de bir toplumsal sözleşmeye, dayanışmaya, uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Yeni bir sayfa açmalıyız. Demokratik cumhuriyet tüm insanların özlemi.

ÖNCEKİ HABER

Benim hikayem...

SONRAKİ HABER

Öteki yok, biz varız!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...