12 Aralık 2015 13:50

Ekoloji mücadelesi barışın da mücadelesidir

Paylaş

Özer AKDEMİR

“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiirdir barış” demişti büyük usta Yaşar Kemal. Yüzyıllardır türlü savaşların da ana vatanı olan Anadolu, yine barışa hasret, yine savaştan yorgun, yine gözü yaşlı analarla dolu...
Oysa sadece ana-babaları, eşleri, kardeşleri ağlatmıyor savaş. Akan kan, dökülen gözyaşı, tutulan yasın başka yansımaları da var yaşamda. İnsan odaklı anlayışın ötesine geçince savaşın, çatışmaların ağaca, kurda, kuşa, börtü böceğe zararı da görülebiliyor. Onların dili yok, onların çığlıklarını duyan çok az. Sadece savaş değil elbet, savaşın oluşturduğu ortam, perdelediği gerçekler, ötelediği adalet doğanın talanının, emeğin sömürüsü için de en uygun ortamı sağlıyor.
Doğanın çığlığını duyanların başında onu saldırılara karşı koruma mücadelesini örgütlü bir şekilde sürdürmek için çabalayan yaşam savunucuları geliyor. Ege Bölgesi’nde doğaya uygulanmak istenen kapitalist yıkım ve talana karşı yaşam alanlarını koruma mücadelesi verenlerin örgütü Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) doğanın çığlığını en iyi duyanların başında geliyor.
7 Haziran seçimlerinin hemen ertesinde Kürdistan coğrafyasında ormanlar yakılmaya başladığında batıdan buna en önce tepki gösteren örgüt EGEÇEP oldu. “Cudi’deki yangın herkesi yakar” başlıklı bir bildirinin platformun son cümlesi ekolojik yıkım politikalarına karşı duruşunu da ortaya koyuyordu: “EGEÇEP olarak, Cudi Dağları da, Madran dağları da, Kaz Dağları’da, Cerattepe de, And Dağları da, Alpler de bizim dağlarımızdır. Doğa katliamlarının karşısında yurdumuz bütün cihandır bizim...”
7 Haziran seçimlerinin ardından tekrar başlayan çatışmaların Ege Bölgesi’ndeki ekoloji mücadelelerine yansımalarının yanı sıra doğanın ve insanlığın barışa özleminin nasıl gerçekleştirileceği ile ilgili görüşlerini aldığımız EGEÇEP Yürütme Kurulu üyeleri şunları söylediler:
EGEÇEP Eş Dönem Sözcüsü Hülya Yılmaz: Gerek Türkiye’nin içinde yer aldığı coğrafi bölgede yaşanan savaşlar, gerekse seçimlerden sonra ülkede giderek artan çatışma ve şiddet ortamı doğal olarak tüm gündemleri geri plana itiyor. Yaşanan bunca kıyım, acı, yaşanılan dramlar nedeniyle savaşa karşı barışın sesini yükseltme mücadelesi ister istemez öncelikli mücadele konusu oluyor ve tüm diğer alanlardaki çalışmalar geri planda kalıyor. Daha insan yaşamını koruyamazken ekosistemi korumaya çalışmanın ekoloji mücadelesi için çaba gösteren kesimlerde diğer mücadele alanlarında çalışanlarda da olduğu gibi üstesinden gelinmeye çalışılsa da zaman zaman bir çaresizlik duygusu yarattığı da bir gerçek. İnsan hakları, hukuk ve demokrasinin olmadığı bir ortamda ekoloji mücadelesini bu alanlardaki mücadele ile birleştirmenin gereği bugün her zamankinden de önemli bir noktada. Daha doğrusu ekoloji mücadelesinin aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi olduğu gerçeği çok açık. Tüm olumsuzluklara karşın; mücadelelerin birleştirilmesi , dayanışılması çok daha güçlü olmamızı sağlayacaktır.
EGEÇEP YK Üyesi Merih Akın Yücel: 7 Haziran seçimlerinden bu yana, doğa talanı daha çok arttı. Hukuk tanımayan girişimlere acele bir telaşla yol verildi
(Örn: Efemçukuru altın madeni için İDK toplantısının 20 Ağustos’ta yapılması).
1 Kasım seçimlerine kadar, ne pahasına olursa olsun verilen sözler yerine getirildi. İktidardaki siyasi parti, alacağı oylar açısından rakip olarak gördüğü bazı isimleri, yayın organlarını ve işletmelerini yok etme çabasına girdi. Barışa gelince, henüz gelinmedi. Halklar daha çok ayrıştırıldı. Terör tırmandı. Can kaybı arttı. Önlem alınmadı.
EGEÇEP YK Üyesi Mustafa Erkalkan: 7 Haziran’dan sonra yeniden başlayan çatışmalar, insanlar kadar doğaya da büyük zararlar veriyor. Atılan kimyasallar ve bombalar şehirleri harap ettiği gibi tarım arazilerini, ovaları, ormanları yakıyor, tarım arazileri o kimyasalların verdiği zararla yıllarca kullanılmayacak hale getiriyor. Bu arada; doğada, ormanlarda yaşayan binlerce flora ve fauna ölümcül zararlar görüyor.
EGEÇEP YK Üyesi Av. Berrin Esin Kaya: Barış tüm canlıların mecbur olduğu bir süreç. Aslında yaşamın kendi içindeki düzenini, ritmini bozarak yine tüm yaşayanları bu sürece hasret bırakan tek canlı da maalesef insan. Sadece ülkemiz veya yakın çevremizde yaşananlarla değil, dünya üzerindeki çatışmalı ortamlara bakıldığında insanlığın sürekli bir savaş halinde olduğunu görülebiliyor. Bu kapitalist sistemin kaçınılmaz siyaseti. Milyonlarca insan yaşamla ölüm arasında tercih yapmaya zorlanırken, yaşadıkları yeri terk etmek zorunda bırakılırken, açlıkla karşı karşıyayken yaşam alanlarının korunması için mücadele etmesini düşünmek neredeyse bir hayal. 7 Haziran seçimlerinden sonra savaş ortamına girilmesi baskı, korku siyasetinin geliştirilmesinin ekoloji mücadelesini de olumsuz yönde etkilediği çok açık. Pek tabii ekoloji mücadelesi de bundan nasibini almıştır. Yoksa Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’in suyunu zehirlediği bilimsel olarak kanıtlanan Efemçukuru altın madenine karşı sürdürülen bu sessizlik anlaşılır bir durum değil. İşte bu nedenle ekoloji mücadelesi aynı zamanda barış, demokrasi, insan hakları, hukuk mücadelesidir.
EGEÇEP Hukuk Komisyonu Üyesi Av. Arif Ali Cangı: Savaş ortamında yaşam alanları korunamaz. Bir yandan canlar giderken, diğer yanda uzun erimli can alacak, sağlıklı yaşamı tehdit eden çevre kirliliğini, doğa talanını gündem yapmak çok zor. Savaş varsa tüm barış yanlıları savaşı durdurmakla uğraşır, 7 Haziran sonrası yeniden başlayan çatışma sürecinde, yaşanan kitlesel katliamlarda da öyle oldu. Ekoloji hareketleri barış çalışmalarının dışında kalamazlar, barış hareketinin önünde yer alırlar. Çatışma ve katliamların sıcak gündem olduğu dönemde ekoloji mücadelesi ister istemez ikinci plana düştü. Savaş kirlenmedir, yok etmedir, savaşın devam ettiği yerde ekolojinin korunması da mümkün değildir. İnsanın insanla, insanın doğayla barışı sağlanmadan, gerçek bir barıştan söz edilemez.

ÖNCEKİ HABER

Orhan Berent yazdı: Barışın renkleri

SONRAKİ HABER

Ülkemizde ve dünyada barış istiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...