11 Eylül 2015 01:55

Sınırın ötesine el açan çocuklar

Dünyanın kuzey yarısının tarihi göçmen krizini tartıştığı bir dönemde güney yarısı da aynı insanlık utancından payına düşeni alıyor. Karayipler’de bir sınır kapısının dikenli telleri arasında el açan çocuklar sınırın öte yakasından yardım dileniyor.

Sınırın ötesine  el açan çocuklar

Elif GÖRGÜ
Dajabon

Dominik Cumhuriyeti-Haiti sınırı… Karayiplerde küçücük bir adayı bile ikiye bölerek aynı kökten birbirine düşman iki halk yaratmayı başarmış insanlık tarihi.

Sınır kapısının sağı solu dikenli tel. Ama çocuk dediğin, hele de açsa, derideki diken yarasına boyun eğmez. Tellerin arasından, demir zincirle bağlanmış kapının aralığından çıplak, siyah, Haitili çocuk elleri Dominik’e doğru uzanıyor: “Patron, patron 50 peso, patron, patron!”… Patron, yani yüzyıllar önce nesli tükenmiş olması gereken kölelik dilinde “sahip, efendi”…

Haiti, dünya üzerinde siyah kölelerin başkaldırarak köleliğe son verdiği, zamanın (1804) Fransız işgalcilerini de kovarak Latin Amerika’da bağımsızlığını kazanan ilk halkın ülkesi. Köleliğine devrimle son vermiş bir halkın torunları 200 yıl sonra hâlâ esaretin dilbilgisiyle kuruyor cümlelerini, demirden sınır kapısı giderek çoğalan küçük ellerin şiddetiyle sarsılıyor: “Patron, patron, patron!”…
Bu arada talep edilen 50 peso, 1 dolar anca ediyor. Dünyanın en mütevazı sadakası için kim bilir kaç saat sınır nöbeti tutuyor Haitili yoksul çocuklar. Sınırdaki Dominikli askerler “Yaklaşmayın, fotoğraf makinasını alırlar” diye uyarıyor. Metalden ve plastikten bir makina, etten ve kemikten -daha çok kemikten- çocuklara karşı korumaya alınıyor.

İKİ ÜLKEYİ AYIRAN ‘KATLİAM NEHRİ’

Dominik Cumhuriyeti’nin Dajabon kentine denk düşen sınır kapısı, bir nehrin üzerindeki köprüye konulmuş. Nehir iki ülkeyi birbirinden ayırıyor, adı “Katliam Nehri”. 1937 yılında Dominik Diktatörü Trujillo’nun emriyle nehrin kenarındaki bölgelerde yaşayan binlerce Haitili, askerlerce öldürülüyor. Katliam Nehri çok kirli, belli ki kirin büyük kısmı tarihinden miras.

Bu kirli nehrin Haiti tarafına düşen yakasında yaşayan halkın teneke evlerine su girmiyor. Bu yüzden nehrin etrafı yıkanmaya ve çamaşır yıkamaya gelmiş yüzlerce Haitili kadın ve az sayıda erkekle dolu. “Utanmak” fiilinin bu yoksunlukta yeri yok, o bu topraklarda daha çok zenginlerin satın aldığı ancak kullanılmadığı için tarihi geçmiş bir lüks tüketim maddesi. Genç kadın ve erkekler üzerlerindekileri hiç düşünmeden çıkartıyor, ulaşabildikleri tek su kaynağı olan bu bulanık ve çamur rengi nehri avuçlayarak bedenlerini ovuşturuyorlar. Başka kadınlar zor zahmet yıkadıkları ancak temizlendiğinden asla emin olamayacakları rengarenk çamaşırları kurusunlar diye güneşin altına boylu boyunca seriyorlar. Güney yarıkürenin belki de en yoksul gökkuşağı, adı Katliam olan nehrin kıyısında uzanıyor.

KOMŞUDA KÖLELİĞE GERİ DÖNÜŞ

1915’te ve tabii ki ABD tarafından işgal edilen, 1934’e kadar da işgal altında sömürülen, sonrasında da darbelerin, katliamların hiç eksik olmadığı Haiti kıtanın en yoksul ülkesi. Nüfusunun yüzde 70’i yoksullık sınırının altında yaşıyor. Bu yüzden son yüzyılda komşu Dominik Cumhuriyeti’ne çok yoğun göç vermiş durumda. 2010 yılındaki 7 büyüklüğündeki depremde 200 bin kişinin ölmesi ve Başkanlık Sarayı dahil yıkılmadık konut kalmaması nedeniyle göç giderek yükseliyor. Bugün 10 milyonluk Dominik’te 1 milyon kadar ve çoğu dokümansız Haitili olduğu sanılıyor. Çoğu tarım işçiliği, inşaat işçiliği, yollarda meyve satıcılığı, evlerde hizmetçilik, çocuk bakıcılığı yapıyor. Toprakların çoğunun az sayıda kapitalistin elinde toplandığı ve tarımın ekonomideki yerinin büyük olduğu ülkede sistemin çarkı, Haitili işçi emeği sömürüsüyle dönüyor.

İŞ GÜCÜNÜN YÜZDE 7’Sİ

Dominik iş gücünün yüzde 7’sini Haitililer oluşturuyor.  Dominik Çalışma Bakanlığına bağlı İş Piyasası Gözlemevi (OMLAD) verilerine göre 2000-2014 yılları arasında Haitili iş gücü oranı yüzde 440 artarken Dominikli iş gücü ise sadece yüzde 35 oranında yükselmiş. Haitili işçilerin aldığı ücret ise Dominiklilerin ücretinin ancak yüzde 40’ına ulaşabiliyor. Resmi dokümanları olmadığı için sosyal güvenlik hakları da tanınmıyor. Ucuz iş gücü olarak Dominik burjuvazisinin uzun yıllar desteklediği göç politikası son iki yılda ise tersine dönmüş durumda. İktidardaki Ulusal Özgürlük Partisinin (PLN) 2013 yılında “göçmenlik durumunun normalleşmesi” adı altında çıkarılan yasa ile Haitililerin “göçmen” statüsü ile kayıt yaptırması zorunlu tutulmaya başlandı. “Uygun” görülmeyenler sınır dışı ediliyor. Devlet politikasına paralel olarak ve medya desteği ile Haiti düşmanlığı körükleniyor.

Evrensel'i Takip Et