9 Ocak 2008 00:00

Meleklerin Dersim dansı


Merakla bekliyorduk. Beklediğimize değdi. Aslan, yine gitarıyla, bağlamasıyla, özgün sesiyle, Dersim’in kendine has yaşamının, estetiğinin, eşsiz doğasının notalarını akıtmış albümüne. Zazacanın müziğe uygun fonetiği, Aslan’ın müzikal kabiliyeti ve dünyaya biraz farklı bakan gönül gözüyle birleşince kendine has müzik tarzının ikinci ürünü olan “Veyvê Mılaketu” (Meleklerin Dansı) ortaya çıkmış. Ahmet Aslan’ın albümünde Dersim Aleviliği, deyişler, o yörenin muhteşem doğası, öpülen kutsal taşları, ziyaretleri var. Hüzün ve coşku bu eşsiz coğrafyanın iki yüzü. Albümde bu yüzleri çok net ve kesin olarak göreceksiniz. Aslan’ın ezgileri, Düzgün Baba’dan, Munzur’dan, Dersim’in geleneklerinden, ne kadar bozulmaya çalışılsa da birileri tarafından, yörenin harika güzelliğinden besleniyor ve temelini buradan alıyor. Bu temele, bu güzelliğe, birde Ahmet Aslan’ın o müzikal yeteneği değince, ortaya tamamen özgün bir tını ortaya çıkıyor. Son günlerde ağzını açan her müzisyenin ya da müzikle uğraşanın, “Müziğimi herhangi bir kalıba oturtmak istemiyorum, bunu dinleyenlere bırakıyorum” tekrarına inat, onun müziği birçok kalıba girecek kadar yapılması zor, anlaşılması bir o kadar kolay. Onun belki de bütün çabası, kendisiyle birlikte, bir Dersim estetiği yaratıp, bunun sanat, müzik ekseninde notasal açılımını yapmak.
Ya Xızırê Xozati
Albüm 10 eserden oluşuyor. Eserlerin bütün düzenlemeleri Aslan’a ait. Tambur, cura, bağlama, gitar yine Ahmet Aslan tarafından çalınmış. Aslan’a, bağlama ve barok gitarda Kemal Dinç, perküsyonda Fethi Ok, gitarda Klaus Bittner gibi usta isimler eşlik etmiş. Albümde Hozat’ın Hızırı bizlere hoş geldiniz deyip yol gösteriyor. İlk çalışmanın adı ‘Ya Xızırê Xozati’. Aslan, lirik sözlerini, hiç durmayan, akıp giden bir ezgiyle aynı potada eritmiş. Ritim, melodi ve söz bütünlüğü... Bu bütünlük Zazacanın, sanata çok uygun olan fonetiğiyle de birleşince ortaya mecburen bir Ahmet Aslan klasiği çıkmış. İkinci beste ‘Silsile’. Ahmet Aslan’ın kafa sesini bir enstrüman gibi kullanma yeteneğini girişinde kullandığı bestenin derin anlamlı sözleri, Erdal ve Ahmet Aslan’a ait. “...Anlat bana cevherin kimdir?/ Soyundan isen şaha ne hacet / İktidarlar kapısındasın demek hey dost / Bırak peşimi bana dağlılar gerek...” Bu derinliği Aslan’ın o Dersim aksanıyla söylemesi, dinleyenlere kendilerini muhabbet sıcaklığı ve ortamında hissettiriyor. Bu aksanla şarkı söylemenin, türkü okumanın müzikal bir kusur olmadığını, çekici bir özellik taşıdığını söylemeye gerek yok sanırım. ‘Ulu Divanda”, sözü ve bestesi Mehmet Çapan’a ait hüzünlü bir çalışma. Aslan’ın oldukça başarılı olduğu kafa seslerini ara, ama belirleyen bir motif gibi işlemesi, bestede bu hüznün altını ve de içinizi inceden çiziyor. Buruk bir acı kalıyor kulaklarınızda. “Minnet Eylemem”, müziği Feyzullah Çınar’a, sözleri Nesimi’ye ait bir deyiş. Deyişi Ahmet Aslan bir solukta gitarıyla okuyup kaydetmiş. Canlı performansı, Aslan’ın sıra dışı sanatçı kişiliğinin yansıması olsa gerek. Onun nerede ne yapacağı belli olmuyor. Deyişin ikinci dörtlüğünü kafa sesiyle yorumlaması da buna işaret. ‘Gitar eşliğinde nasıl deyiş okunur’ sorusunun yanıtını merak edenler “Minnet Eylemem”i dinlemeliler. Beşinci şarkı “Dırbetê Tuyê Mıde”nin akustik gitar arpejleri ve blues soloları oldukça dikkat çekici, basit ve anlaşılır. Blues’a aşina olmayan kulakların bile dinleyip hoşlanacağı bir Ahmet Aslan çalışması. Albümün bir diğer parçası, anonim ve Ali Haydar’a yakılan bir ağıt. Ağıta yine Ahmet Aslan’ın gitarı yol gösteriyor. Ve bu ağıtta tek seferde okunup, canlı performans kaydedilmiş. Aslan’ın sesinin geniş aralığını ve söylerken, söylediği şeyle bütünleşmesini gösteren bir kayıt bu. “Dağlı Bir Kabiledir Aşk”, şiirin Fadıl Öztürk’e, bestenin Aslan’a ait olduğu bir çalışma. İkili, Ahmet Aslan’ın daha önceki albümünde bulunan ve bir hayli ses getiren “Susarak Özlüyorum” adlı şarkıya imza atmıştı. “Dağlı Bir Kabiledir Aşk” adlı bu çalışma, “Susarak Özlüyorum”la kıyaslanınca vasat kalıyor. Ve onun kadar ses getirmeyecek olsa da albümün bütünlüğünü bozuyor da diyemeyiz.
Bildiği gibi...
“Duzegê Xarpêti” (Harput’un Düzlüğü) yine anonim bir ağıt. Curasındaki icrasıyla ve söyleyişindeki otantikliğiyle Ahmet Aslan, yine halden hale geçmiş. Dinlerken ister istemez onun peşinden sürüklenir buluyorsunuz kendinizi. Ve albüme ismini veren “Veyvê Mılaketu” (Meleklerin Dansı) nereden bakarsanız bakın, müziğin hangi penceresinden; seslerin, enstrümanların, notaların oluşturduğu müziğin, müziklerin harmanlanması gibi bir karakter taşıyor. Sözü ve müziği kendisine ait bu çalışma, Ahmet Aslan’ın müzikte yaptığı veya yapacağı şeylerin bir dipnotu gibi. Her şeye rağmen umudun, ayakta kalmanın o çılgın, kendinden geçmiş ritmi sizi en derinlerinizden yakalıyor coşkuyla. Tam bir final havası niteliği taşıyor şarkı. Belki de albümün tek kusuru, buradaki sıralama hatası. Albüm böyle görkemli bir çalışmayla bitmeliydi. Albümün son parçası Volkan Yagan’a ait. Melodinin çok sağlam olmamasına karşın Ahmet Aslan’ın yorumu ve besteye kendi gözüyle bakması, bestenin yine özgün bir hava yansıtmasını sağlamış.
Kısacası Ahmet Aslan kendisi gibi, bildiği gibi yapmış yine. Ve ne güzel yapmış!
Nihat İlbeyoğlu

Evrensel'i Takip Et