3 Mart 2008 00:00

34 yıllık işçinin 1 günlük sigortası yok


Savaşın, zorunlu göçlerin yoksullaştırdığı, ayrımcılığın geri bıraktığı Diyarbakır’da, insanların iş beklediği çok sayıda “amale pazarı” var. Kimi el arabasıyla, kimi motoruyla yük taşımak için bekliyor, kiminin ise tek mülkü bedeni; taşımak, yüklemek, boşaltmak, kazmak, karmak ya da kolları ile yapabileceği her iş için sabahın kör karanlığında yollara düşüyor.
Bağlar Dörtyol’da bir kaldırım üstünde sabah 6’dan beri bekleyen Diyarbakırlılardan Mehmet Yılmaz 50 yaşında. Amale pazarı denen kaldırımın üzerinde 34 yıllık ayak izleri var. 16 yaşından beri burada iş bekliyor, ancak 1 gün bile sigortalı çalışmamış: “34 yıldır Dörtyol Bağlar’da işçilik yapıyorum. Hepimiz işçiyiz ama iş yok güç yok, bir ekmek parasına muhtacız. Çocuklarım da işçilik yapıyor. Sigortam yok, nereden sigortam olsun?!. Yıllardır bir sabah iş buluyoruz bir sabah bulamıyoruz, 1 gün varsa 10 gün iş yok. Bazı bazı bir gün çalışıyoruz, 1 ay iş bulamıyoruz. Kışın da devamlı buradayız. Sabah 6-7’de geliyoruz.
Kahveye gitmiyoruz, bir çay parası kazanamıyoruz nasıl gidelim de kahvede oturalım? Bu kadar yıldır biri gelip gelmemiş ‘ne yapıyorsunuz ne işle meşgulsünüz’ diye…”
‘Sabah 5’te gelenler var’
Musa Gencer de 50 yaşında, “Sabah 5’ten beri gelip bekleyenler var. Gün var ki 50 milyon, gün var ki 40 milyon, gün var ki 20 milyona çalışıyoruz. Yevmiyedir” diyor. Hangi işlerde çalıştıklarını anlatıyor sonra: “Ne iş olsun çalışıyoruz. İnşaatta düz işçi olarak çalışıyoruz. Hamallık yapıyorsun ha. Ben 20 yıldan fazla çalışıyorum. Yemeğimizi de biz karşılıyoruz. Her sabah geliyorum buraya. Burada bekliyoruz, iş olduysa oldu olmadıysa yine eve gidiyoruz. Belli olmuyor ayda var 20 gün iş oluyor, ayda var 5 gün iş oluyor.”
Bir ot gibi yaşıyoruz
55 yaşındaki Mehdi Gizli ise köyü boşaltılınca Diyarbakır’a gelmek zorunda kaldığını söylüyor: “Köylerimiz boşaldı, geri dönüş başladı ama parası olan geri dönüyor. Bir kısım köye dönenlere para vereceklermiş, o da verilmedi. Şimdi gitmek istesek de gidemiyoruz. Gelen kişilere ‘korucu olacaksınız’ diyorlar.”
Evinde 12 nüfusu var Gizli’nin. Tek çalışan da kendisi. “Ne yapalım sadece bir ot gibi yaşıyoruz. Çoluk çocuk var 12 nüfus. Evde bir tek ben çalışıyorum, diğerleri kızdır. Ben ancak sade kuru ekmek yetiştirebiliyorum, başka bir şey yok” diyor.
‘Bu sistem ya düzelecek ya düzelecek’
“Yılda kaç kere et yiyorsunuz” sorusunun yanıtı: “Yemiyoruz. Yesek yesek ya bir kere paça yiyoruz, o da affedersin çöpe atacaklarına biz yiyoruz” olurken, “Umutlu musunuz” sorusunu “Mutlu musunuz” diye anlıyor ve “Ne mutlusu, mutlu olan burada ne gezer” diyor.
“55 yaşından sonra gelen umut pencereden uçar gider, bir işe yaramaz” dese de geleceğe bakışı aydınlık: “Bu sistem mecburu düzelecek, ya düzelecek ya düzeyecek çaresi yok. Biz görmesek de çocuklarımız görecektir. Bunun başka çaresi de yok yani. Artık bizim milletvekillerimiz vardır, belediye başkanlarımız vardır, parti başkanlarımız vardır; bunlar tabii ki üst düzeyde uğraşıyorlar. Ya olacak ya olacak, başka çaresi yok.” (Diyarbakır/EVRENSEL)
Elif Görgü

Evrensel'i Takip Et