8 Mart 2009 01:00

Lost yazısında Issız bir adaya düşme üzerine kurulu fantezilerin nerelere uzanacağına değinmiştik. Terra Nova’yı izleyip, Battle Royale’i hatırlayınca, “ıssız bir adaya gönderilme” fantezilerinin nerelere uzanacağını da görmüş olduk. Aradım, taradım ama Türkiye’de vizyona girip girmediğini, DVD’sinin çıkıp çıkmadığını bulamadım. Zaten “altyazılı” olması da kıllandırmıştı beni. Demek; buralara henüz uğramamış Terra Nova (Yeni Dünya). Belki uğrar, belki uğramaz.
2008 yapımı bir Rus filmi Terra Nova. Aleksandr Menlik yönetmiş, senaryosunu Arif Aliyev yazmış. 2013’te geçmesi “futuristik” bir hava verse de, Türkçe adıyla “Yeni Dünya” için kısmi bir “kara ütopya” ya da “felaket senaryosu” demek daha doğru olur.
Filmde şiddet oldukça belirgin ve öykünün tam ortasında. Yok öyle kanlı sahneler, kol bacak kesmeler yüzünden değil. Onlar da var ama, asıl şiddet insanın iç dünyasına çıkılan yolculukta. Önce hikayeyi anlatalım isterseniz. Müebbet hapse mahkum olanların sayısının artması, dünya ülkelerini “Yeni Dünya” diye bir projeye yöneltir. 206 mahkum, denek olarak kutuplara yakın ıssız bir adaya bırakılırlar. Ne bir gardiyan, ne bir hiyerarşi. İnsan, ilk dakikadan itibaren kendi hiyerarşisini en vahşi biçimde kurar. Sonra doğru yolu bulur gibi de olur ama… Neyse…
Sosyal Darwin’cilerin çok sevdiği “doğal seçim”in insan ilişkilerine uygulanmasının bir örneğini görürüz. Kastlar, vahşi cinayetler, güçlünün zayıfı ezdiği bir kara ütopya. “Örgütlenme” ve “birlikte davranma”, olumsuz örneklerle de olsa yüceltilir Terra Nova’da.
Alışılageldik Amerikan filmlerine göre sürprizlere daha açık bir film. Fantastik bir film olsa da, Rus gerçekçiliğinden beslendiğini söylemek mümkün. Özellikle karakterlerin anlatımı çok başarılı. En çıplak haliyle kalan insanoğlunun hem olumlu hem olumsuz anlamda neler yapabileceğini karakterler özelinde başarıyla yansıtıyor.
“Battle Royale”in (Ölüm Oyunu) hikayesi de bir adada geçiyordu; “Terra Nova” ile ortak noktaları çok fazla. İkisinde de insanların denek olduğu projeler var; ikisinde de “öldürme ile hayatta kalma” arasında doğrudan bağ kuruluyor. Terra Nova’nın sloganı “Son gelen ölür”, Battle Royale’in ise “öldüren sağ kalır”. Battle Royale”in hikayesine de kısaca değinelim; bir grup lise öğrencisi adaya gönderilir ve birbirlerini öldürmeleri istenir. Öldürerek öldürülmemeyi başaran hayatta kalacaktır. Ölüm sıradanlaşır; liseli gençlerin hayata ve ölüme dair, elbette sisteme dair de, tüm inanışları yerle bir olur.
Japon sinemasının cüretkar örneklerinden biri Battale Royale. Yönetmen Kinji Fukasaku, sarsıcı hikayeyi anlatırken, oklarını sadece çocukları “katile dönüştüren modern dünya sistemi”ne değil, bizatihi çocuklara da yöneltiyor. Filmin başında 15 yaşın en saf haliyle gördüğümüz çocuklar, filmin sonunda “Hiçbiri masum değildi” dedirtiyor çünkü.
Filmde anlatılan “Battle Royale” projesindeki amaç, gençler arasında şiddetin arttığı ülkede, gençlere gözdağı vermektir. Hayatta kalan genç, yaşadığı trajediyi ve şiddetin ne menem bir şey olduğunu herkese anlatacaktır. Ama sonuç böyle olmaz. Öldürerek hayatta kalmayı başaran küçük kızın gözlerindeki ifade insanın özünün canavarlığının en büyük simgesi olur.
İnsanın özünde canavarlık mı var; “insanlık” mı var, tartışılır. Ama her iki filmin de sistemin “insan”ı ne hale getirdiğine dair söyledikleri dikkate değer. Kara ütopyaları doğru okumanın yolu da buradan geçiyor zaten. Gerilimin sadece kol bacak kesmek olmadığı; “aksiyon”un sadece havaya uçan helikopterlerden ibaret sayılamayacağına dair iki önemli film “Terra Nova” ve “Battle Royale”. Hem hazır Amerikan sineması ile aramız açılmaya yüz tutmuşken, neden Rusya ve Japonya’ya uzanıp, farklı ülke sinemalarıyla tanışmayalım, değil mi?
Filmatik - Mustafa Kara

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et