24 Şubat 2006 23:00
Kürtlerin acıları beyazperdede
GÜNÜN YAZILARI
Yönetmenler Mesut Arif Salih ve Hüseyin Hassan Ali'nin bu yıl Berlinale'de Kürt sinemasını temsil eden "U Nergiz Bişkivin" (Ve Nergizler Tomurcuk Açınca) filmi, gösterildiği panorama bölümünde İnsan Hakları ödülünü aldı. Yönetmenler, Kürtlerin acılarının artık beyazperdeye yansıdığını ve Kürt yönetmenlerin de sinemada söz sahibi olduğunu söylüyor. Mesut Arif Salih ve Hüseyin Hassan Ali'nin senaryosunu yazıp yönettiği ve aynı zamanda başrolde oynadığı "U Nergiz Bişkivin" adlı film Kürtlerin yaşadığı zulme karşı, dağa çıkarak halkı için mücadele eden peşmergeleri anlatıyor. ABD'nin Irak'a müdahalesiyle çekimleri uzun süre duran filmin ekibinden iki kişi bu süre zarfında yaşamını yitirdi. Film, düşük bir bütçeyle zorlu bir çalışmanın ürünü. Berlinale'de Kürtleri temsil eden "... Û Nergiz Bişkivin" filminin genç yönetmenleri, Kürtlerin tarihte büyük acılar çektiğini belirterek, "Bizim yaptığımız sadece yüzlerce acı gerçekten bir kesitti" dediler. Hasan Hüseyin Ali ile filmin çekiliş sürecini konuştuk.
Film çekim süreci nasıl oluştu?
Daha önce de böyle bir film yapmak istiyorduk. Ama bir türlü imkan olmadı. Şu anki yapımcımızla tanıştık. Projemizi ona anlattık. O da kabul etti. Senaryosu "devrim" üzerineydi. Ardından ben Mesut'a birlikte çalışmayı teklif ettim. Bazı arkadaşlar dijital çalışmaktan yanaydı, bazıları film. Bu arada Avrupa'dan Irak Kürdistanı'na bir kameranın geldiğini duyduk. Bölge hükümetin yardımıyla o kamerayı bulduk. Bataryası, objektifi yoktu. İlk önce bunun eksikliklerini tamamladık. Ama çok amatör yöntemlerle tabii. Senaryonun ardından yer keşfine gittik. 2003 yılının ocak ayıydı. Bu hazırlıklarımız devam ederken, Amerika'nın Irak'a saldırısı başladı. Çalışmalarımıza ara verdik. Aynı yılın yaz aylarında çalışmalarımıza tekrar başladık. Bundan itibaren filmin bitimine kadar hiç ara vermedik. Film çekimleri sırasında kamera arkasında çalışan iki kişi savaştan dolayı yaşamını yitirdi.
1975 yılından bu yana 30 yıl geçti. O günlerin bir filme yansıtabildiği bugünü denk geldiği politik süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bu dönemi yansıtmak istedik. Çünkü bizce bu önemli bir olaydı. Ve oradan başlamak istedik. 1980 yılında yapmak isteseydik nasıl ve nerede yapardık. Bırakın bundan 20 yıl öncesini 3 yıl önce bile yapamazdık. Bugün koşullar yavaş yavaş düzeldi. Kürdistan'ın bir parçası tam olmasa da, belirli ölçüde özgürleşti. İşte bu ortamı değerlendirmek gerekir. Halkımızın tarihinde yaşadığı şeyleri bugün yansıtmak gerek.
Festivalde İnsan Hakları Ödülü'nü aldınız. Buna ilişkin düşünceleriniz...
Bu ödülü halkımıza armağan ediyoruz. Bu ödül bizim için büyük bir anlam ifade ediyor. Amacımız daha büyük ödüller almaktır.
Önümüzdeki dönemlere ilişkin projeleriniz var mı?
Yeni çalışmalarımız var. Bu yönlü araştırmalarımız devam ediyor. Kürtlerin yaşamını işlemeye devam edeceğiz. Tabii ki, bu bir parçayla sınırlı kalmayacak.
Hüseyin Hasan Ali 1974 yılında Federal Kürdistan'ın Duhok kentinde doğdu. 1991 yılında yerel televizyonlarda çocuk programlarını yapmaya başlar. Ardından çeşitli sanatçılara klip çeker. Bu süre zarfından kısa metrajlı filmler de çeken Ali, birçok film festivalinde çeşitli ödüller alır.
Mesut Arif Salih 1973 yılında Federal Kürdistan'ın Duhok kentinde dünyaya geldi. 10 yaşından itibaren tiyatro yapmaya başlayan Arif Salih, tiyatro çalışmasını 22 yaşına kadar sürdürdü. Arif Salih ardından, bazı yerel televizyonlarda çalışma başladı.
YÖNETMEN MESUD ARİF SALİH
Bu film her şeyiyle Kurdi'dir Filmi yaparken profesyonellerden destek aldınız mı? Ne Avrupa'dan ne de başka yerden kimse yoktu. Biz açıkça söyleyebiliriz; Bu filmde yalnızca Kürtler vardı. Biz bize idik. Bizden önce de Kürt filmleri yapıldı. Ama bakıyoruz; ya kameramanı dışardan gelmiş ya da oyuncuları dışardan gelmiş. Bu Kürdistan'da ilktir. Film her şeyiyle Kurdi'dir. Kürtlerle ilgili hangi hikayeye bakarsanız bakın, orada kendinizi kesinlikle görürsünüz. O açıdan bizim için roller olağanüstü değildi. Çünkü o hikayeyi biz de yaşadık, bizim de başımızdan geçti, yaşadıklarımızdı. Her şey doğal geçti. Tabii çekilen zorluklar teknik ve araç gereç yetersizlikleri kastetmiyorum. Bizim için gerçekten de, bu film çok önemliydi. İlk defa biz özgürce düşüncelerimizi yansıttık. Ve kendi halkımızın hayatını anlattık. Filmin hikayesi ne kadar gerçeğe dayanıyor? Filmin hikayesi gerçek bir olaydan uyarlandı. Aşk, kan gözyaşı iç içe gelişiyor. Çünkü o dönemde savaş bir grup peşmergenin üzerinde yürümüyor, bir bütün olarak halk içinde. Doğal olarak, bütün gelişmeler iç içe oluyor. İnsanlar, Saddam'a karşı savaşırken, normal yaşamlarını da yürütüyor. İki genç birbirlerine aşık da olabiliyor. Sonuçta hayat her şeye rağmen devam ediyor. Biz de, bütün yaşamı işlemeye ve yansıtmaya çalıştık. Sinemada ışığını takip ettiğiniz yönetmenler var mı? Biz sinema üzerine okumadık. Çok istememize rağmen böyle bir şansımız olmadı. Ama küçüklüğümüzden beri ilgimiz var. Yılmaz Güney'in filmleri geliyordu. İlk 'Sürü' filmi ardından da 'Yol' filmlerini izledim. Bu filmler beni derinden etkiledi. Ardından dünya sinemasını görme şansımız oldu. Bu tabii biraz geç oldu. Son yıllarda, Kürt sineması belirli bir yere geliyor. Yılmaz Güney bizim için önemli bir mirastır. Bahman Ghobadi ve Hiner Saleem iyi birer örnektir. Her ikisi de Cannes, San Sebastian film festivallerinde ödül almışlardır. Bizi sevindiren ve mutlu eden Kürt sinemasının gelişmesidir. Önemli olan Kürtlerin de, bu alanda söz sahibi olmaları.
Hüseyin Hasan Ali 1974 yılında Federal Kürdistan'ın Duhok kentinde doğdu. 1991 yılında yerel televizyonlarda çocuk programlarını yapmaya başlar. Ardından çeşitli sanatçılara klip çeker. Bu süre zarfından kısa metrajlı filmler de çeken Ali, birçok film festivalinde çeşitli ödüller alır.
Mesut Arif Salih 1973 yılında Federal Kürdistan'ın Duhok kentinde dünyaya geldi. 10 yaşından itibaren tiyatro yapmaya başlayan Arif Salih, tiyatro çalışmasını 22 yaşına kadar sürdürdü. Arif Salih ardından, bazı yerel televizyonlarda çalışma başladı.
YÖNETMEN MESUD ARİF SALİH
Bu film her şeyiyle Kurdi'dir Filmi yaparken profesyonellerden destek aldınız mı? Ne Avrupa'dan ne de başka yerden kimse yoktu. Biz açıkça söyleyebiliriz; Bu filmde yalnızca Kürtler vardı. Biz bize idik. Bizden önce de Kürt filmleri yapıldı. Ama bakıyoruz; ya kameramanı dışardan gelmiş ya da oyuncuları dışardan gelmiş. Bu Kürdistan'da ilktir. Film her şeyiyle Kurdi'dir. Kürtlerle ilgili hangi hikayeye bakarsanız bakın, orada kendinizi kesinlikle görürsünüz. O açıdan bizim için roller olağanüstü değildi. Çünkü o hikayeyi biz de yaşadık, bizim de başımızdan geçti, yaşadıklarımızdı. Her şey doğal geçti. Tabii çekilen zorluklar teknik ve araç gereç yetersizlikleri kastetmiyorum. Bizim için gerçekten de, bu film çok önemliydi. İlk defa biz özgürce düşüncelerimizi yansıttık. Ve kendi halkımızın hayatını anlattık. Filmin hikayesi ne kadar gerçeğe dayanıyor? Filmin hikayesi gerçek bir olaydan uyarlandı. Aşk, kan gözyaşı iç içe gelişiyor. Çünkü o dönemde savaş bir grup peşmergenin üzerinde yürümüyor, bir bütün olarak halk içinde. Doğal olarak, bütün gelişmeler iç içe oluyor. İnsanlar, Saddam'a karşı savaşırken, normal yaşamlarını da yürütüyor. İki genç birbirlerine aşık da olabiliyor. Sonuçta hayat her şeye rağmen devam ediyor. Biz de, bütün yaşamı işlemeye ve yansıtmaya çalıştık. Sinemada ışığını takip ettiğiniz yönetmenler var mı? Biz sinema üzerine okumadık. Çok istememize rağmen böyle bir şansımız olmadı. Ama küçüklüğümüzden beri ilgimiz var. Yılmaz Güney'in filmleri geliyordu. İlk 'Sürü' filmi ardından da 'Yol' filmlerini izledim. Bu filmler beni derinden etkiledi. Ardından dünya sinemasını görme şansımız oldu. Bu tabii biraz geç oldu. Son yıllarda, Kürt sineması belirli bir yere geliyor. Yılmaz Güney bizim için önemli bir mirastır. Bahman Ghobadi ve Hiner Saleem iyi birer örnektir. Her ikisi de Cannes, San Sebastian film festivallerinde ödül almışlardır. Bizi sevindiren ve mutlu eden Kürt sinemasının gelişmesidir. Önemli olan Kürtlerin de, bu alanda söz sahibi olmaları.
Evrensel'i Takip Et