En büyük işkence; işten atılma korkusu...
Başkent Üniversitesi ve ona bağlı sağlık kuruluşlarının büyüklüğünü anlayabilmek için Başkent Üniversitesi tanıtım broşüründe; üniversiteye bağlı sağlık kuruluşlarında 2009 yılı içerisinde 1 milyon 900 bin hasta görülmüş, bunun 94 bini yatırılarak tedavi edilmiş, 46 bini ise ameliyat edilmiş. Kendi ifadeleriyle “Bu rakamlar ülkemizde de yurt dışında da bir fakültenin ulaşabileceği çok büyük değerlerdir”.
Yine kendi ifadeleriyle “2009 yılında 9 bin çalışanı (bugün 12 bin)” olduğu söyleniyor. Düne kadar benim de çalıştığım Başkent Hastanesinde 1200-1500 arası çalışan vardır. Bunlar; doktor, hemşire, tekniker, teknisyen, güvenlik, şoför, sekreter, yemekhane ve kantin çalışanları, santral, muhasebe ve bilgi işlem, insan kaynakları, yardımcı personel ve dış birimlerde çalışan değişik meslek gruplarından oluşan emekçilerdir.
Bilinir ki; büyük zenginlikler üretilirken yoksulluk da üretilir. Dolayısıyla bu büyük rakamlar, büyük zenginlik oluştururken emekçiler cephesinde de büyük bir sefalete ve yıkıma sebep olmaktadır.
Ücretler ile başlayalım.
Bir avuç yönetici ve doktor dışında geri kalan çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücret almaktadır. İşin daha da acı tarafı, 2011 yılı haziran ayı sonunda devlet tarafından asgari ücrete yapılan yaklaşık 30 TL’lik komik zam bile 3 aydır verilmemiştir. Genel olarak maaşlar 1000 TL’nin altındadır. 10 ila 15 yıl arası çalışan arkadaşlarımızın geçim indirimi, çocuk parası dahil hemen hepsinin aldığı ortalama ücret 750-850 TL arasındadır. Yıllardır ücretlere zam yapılmamıştır. Tek tek ücretine zam isteyen arkadaşlar ya işten atılıyor, ya da yıldırma politikası uygulanarak ve hiçbir hakları verilmeyerek işten çıkarılmaya zorlanıyor. Arkadaşlarımızın pek çoğu evli ve çocuk sahibidir. Çoğu kiracıdır. Özellikle okulların açıldığı bugünlerde okullardan istenen paralar nedeniyle bu paraları ödeyemeyen pek çok arkadaşımız sinir krizleri geçirecek durumdadır. Pek çoğu mesaiden sonra ek iş yapmaya çalışmaktadır. Geçinemeyeceklerini bildikleri için bekar arkadaşların aklından evlilik bile geçmemektedir. Yasal asgari ücret zammını dahi vermeyen bu zihniyet yalan zam haberleri ile işçileri oyalamakta ve kandırmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu madde 41’e göre; “Haftalık çalışma saati 45 saattir. Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde 50 yükseltilmesiyle ödenir”.
Pek çok arkadaşımız hemen her gün zorunlu mesaiye bırakılmaktadır. Ancak mesai ücretleri zamsızdır. Yani normal saat ücreti ne ise mesaide de aynı ücret ödenmektedir. Milli ve dini bayramlarda yapılan mesailer de zamsızdır. Kaldı ki yaklaşık 2 yıl öncesine kadar fazla mesai çalıştırıldığı halde bu fazla çalışmaya ücret ödenmiyordu. Bu duruma 2 arkadaş itiraz ettikten sonra fazla mesaiye ücret ödenmeye başlanmıştır. Ama hemen arkasından bu 2 arkadaş işten atılmıştır.
İş yerinde genel olarak 3 vardiya çalışılmaktadır. Ancak bu 3 vardiya içinde yalnızca 3-11 vardiyasının gece iş çıkışında servis vardır. Diğer saat ve vardiyalarda servis yoktur. Yani her çalışan ayda en az 100 TL yol parası vermektedir. 2 araç değiştirerek işe gelenin durumunu siz düşünün.
Çocuk sahibi çalışanlar için kreş imkanı yoktur. Çalışan çocuklu arkadaşlarım için bu büyük bir sorundur. Bunun kadar önemli bir sorun daha var. Uluslararası standartlara uygunluğuyla övünen hastanemizde, en riskli koşullarda çalışan emekçiler için duş imkanı bile yoktur.
Çay ve sigara için ne belirli bir yer, ne de ayrılmış bir zaman var. Çay ve sigara içmek isteyen arkadaşlar ile yönetici personel sık sık karşı karşıya gelmekte, çoğunlukla işçi arkadaşlarımızın onuru kırılmaktadır. İş bazen ceza-i işlem uygulamaya kadar varmaktadır.
Yeni işe giren arkadaşların, yıllık izin ve kıdem tazminatları gibi hakları ellerinden alınmak için çeşitli bahaneler uydurularak işçi atılmaktadır. Ayrıca yaşlı ve eski çalışanlar işten çıkmaya zorlanarak, yıllardır çalıştıkları bölümlerden daha zor bölümlere kaydırılmaktadır. Arkadaşlarımız görevleri olmadığı halde, inşaat dahil pek çok işte angarya olarak çalıştırılmaktadır.
Burası bir ticarethanedir. Dolayısıyla işe kâr ve müşteri memnuniyeti açısından bakılmaktadır. Örneğin; ziyaret saatleri dışında hastaneye girmek isteyen ziyaretçiler oluyor. Görevi gereği hastaneye girmesini engellemeye çalışan birkaç güvenlik görevlisi arkadaşımız ziyaretçiler tarafından şiddete uğramaktadır. Bu arkadaşlarımız, işten atılma korkusuyla kendilerini savunamamışlardır bile.
Ticari işletme bakışından dolayı ast üst ilişkileri bozuktur. Bazı kariyerist yöneticiler, işçileri aşağılamakta ve hor görmektedirler. Sırf ceza-i işlem uygulansın diye haklarında sudan sebeplerle tutanak tutulmaktadır. Daha da kötüsü, işten atılma tehdidi ile işçiler muhbirliğe zorlanmakta; bu da işçiler arasındaki dayanışmayı kırmaktadır.
Ben yönetici konumunda çalışıyordum. Yönetici olarak işçilerle olan dostça ilişkilerimden ve sendikal örgütlenmenin gerekliliğini vurgulayan sözlerim nedeniyle işten atıldım.
Başkent Üniversitesi yayınlarından ‘Bütün Dünya’ adlı dergide Mete Akyol ile Mehmet Haberal arasında yapılan bir söyleşi yer almaktadır. Söyleşide başka şeylerin yanı sıra Haberal kendisine paspas yaptırıldığını söylemektedir. İşimiz gereği bizler de paspas yapıyoruz. İşten atılma korkusu, paspas yapmaktan daha ağır bir işkencedir. Açlık, sefalet, aşağılanma ve hatta her an işten atılıp aç kalma tehlikesi de işçi ve emekçiler için işkencedir.
Her insanın insan onuruna uygun bir işte çalışma beslenme, barınma, eğitim, sağlık gibi temel insan haklarından yararlanma hakkı yok mudur? Bu düşük ücretlerle köle kadar bile yaşamak mümkün müdür? Çocuklarının gelişmesi için et, süt, yumurta, peynir gibi ürünler tüketmesi gerekmez mi? Bu insanların gazete kitap okumaya, sinemaya ve tiyatroya gitmeye, 5-10 yılda bir kez olsa da tatile gitmeye ihtiyaçları yok mu?
Bir gecekondunun kirasının bile en az 200 TL olduğu bir ülkede bu ücretler ile geçinilir mi? Elbette geçinilemez. Zaten işçiler de geçinemiyorlar.
Kendileri için hukukun üstünlüğü, adalet özgürlük ve eşitlik isteyenler; işçiler ve emekçilere işsizliği ve açlığı dayatıyorlar.
Emekçiler bu gerçeği er geç anlayacaktır. Kendi iktidarlarını ve kendi dünyalarını kurmak için mücadeleye atılacaklardır. Başka çıkış yolumuz yoktur.
*İşten çıkarılan Başkent Üniversitesi Hastanesi işçisi Ankara
Evrensel'i Takip Et