Deniz Feneri’ne kaplumbağa BDP’ye jet hızı!
JET SORUŞTURMA
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, BDP’nin 4 Eylül Pazar günü gerçekleştirilen 2. Olağan Kongresi ile ilgili soruşturma başlattı. ‘Terör’ ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin, kongrede atılan sloganlar, salonda açılan Abdullah Öcalan posterleri ile pankartlara ilişkin soruşturması, “terör örgütü propagandası” suçu kapsamında yürütülecek.
KAPLAN: AÇILMAZSA HABER OLUR!
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz BDP’nin hukukçu milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Hasip Kaplan, 1991 yılından bugüne kadar, partilerinin bütün kongrelerine soruşturma açıldığını hatırlatarak, “Artık bu soruşturmaların haber değeri kalmamıştır. Ne zaman ki, soruşturma açmaz, Anayasanın 90’ıncı maddesine uyar, uluslararası sözleşmeleri ve AİHM’yi dikkate alırsa o zaman belki haber değeri olur” biçiminde ironik bir yanıtla sözlerine başladı.
Bugüne kadar HEP DEP, ÖZDEP ve HADEP’in de aralarında bulunduğu bütün parti kapatma davalarında Türkiye’nin AİHM’de mahkum olduğuna dikkat çeken BDP Milletvekili Hasip Kaplan, son BDP kongresinin son derece disiplinli, ulusal ve uluslararası bir forum niteliğinde olduğunu belirterek, “Parti projeleri ve düşüncelerinin açıklanması, demokratik siyasetin en doğal gereğidir. Bu yönüyle bakıldığı zaman, Deniz Feneri’nde kaplumbağa hızıyla BDP’ye gelince jet hızıyla çalışan yargıyı da kutlamak gerekiyor” diye konuştu.
Kaplan, soruşturmaya kaynaklık eden süreci tahlil ederken de, şu değerlendirmeler de bulundu: “12 Eylül anayasasının mevzuatının, AKP’nin TMK’sının Türkiye’yi konuşulamaz, sorunları tartışılamaz bir noktaya çekme gayretleri, bir yandan siyasi soruşturmalarla tutuklamalar, bir yanda parti kapatmalar bugüne kadar gelen çatışmaların sürmesinin ana nedenlerinden biridir. Bu açıdan bakıldığı zaman hukuk adına, hukuksuzluğun, baskının, engellemenin siyasi bir proje olarak, siyasi saiklerle yürütüldüğü de, ortadadır. Bu tür soruşturmalarla partimizin mücadelesinin önü kesilemeyecektir. Parti kapatılmalarla eğer engellenmiş olsaydık, her seçimde daha güçlenmiş olarak çıkmazdık.”
TAŞ: ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN İŞARETİ
BDP Kongresi’nde Arda Turan’ın sözlerine atıf yaparak alkış toplayan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş da, soruşturmayı, çözümsüzlük politikalarının derinleşeceğinin bir işareti olarak değerlendirdi: “Bir siyasi partinin kongresine dönük bu yaklaşımı antidemokratik bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Partilerin anayasaya göre siyaset yapma hakkı vardır. Her partinin görüşlerini kongresinde ortaya koyması en doğal hakkıdır. Bu aslında Kürt sorununun çözümsüzlüğüne ilişkin tutumun daha da derinleşeceğine dair bir işarettir.”
GÜRKAN: TASFİYE KONSEPTİ
BDP kongresine katılarak bir konuşma yapmış olan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, kongre için açılan soruşturmanın son dönemde Kürt hareketine karşı yürütülen konseptten ayrı düşünmenin mümkün olmadığını söyledi. Gürkan, “Milletvekillerinin, milletvekillikleri düşürülerek, tutukluluk halleri devam ettirilerek, BDP’nin siyaset yapmasının önü kesilmek isteniyor. BDP kongresine açılmış olan soruşturmayı da Kürt siyasi hareketinin tasfiyesine yönelik hükümetin politikalarının devamı diye görmek gerekir. Şayet AKP demokrasiden yana olduğunu iddia ediyorsa hızla siyasetin önündeki engellerin kaldırılması yönünde gerekli tedbirleri alır.” (İstanbul/EVRENSEL)
SAYMAN: 90’INCI MADDE GÖZARDI EDİLMİŞTİR
Prof. Dr. Yücel Sayman da, soruşturmayı, özgürlüklere dair yürütülen tartışmaların yargıyı olumlu anlamda etkilemediğinin bir göstergesi olarak değerlendirdi. Hukukçu Sayman, şunları söyledi: “Bu şaşırtmayan, öngörülebilir ve beklenebilir bir uygulama. Anlaşılıyor ki, son bir iki yıldır, Türkiye’de yürütülen insan hakları ve özgürlüklere ilişkin görüşler, yorumlar, yargıyı hiç etkilememiş. Hâlâ var olan yasaların en dar yorumuyla ve özgürlükleri yok edici yönde kullanıldığını gösteriyor. Ve hâlâ Yargıtayın da şimdiye kadar verdiği benzer kararlar dikkate alınırsa görülecektir ki, savcılar ve yargıçlar, özgürlüklerin kullanımına karşı ‘devleti koruma’ işlevini sürdürme anlayışındalar. Yargı ve özellikle yargıçlar özgürlüklerin kullanımının güvencesi olmak yerine ‘devlet güvenliğinin’ bekçileri olmayı tercih ediyorlar. Bu uygulamada Anayasanın 90’ıncı maddesi göz ardı edilmiştir ve bu anlayışla Türkiye’de demokrasi ve özgürlüğün yerleşmesi mümkün değildir.”
Evrensel'i Takip Et