10 Ocak 2002 22:00

Tahran diplomatik baskı altında

Tahran diplomatik baskı altında ABD tarafından "teröre destek vermek" ile itham edilen İran, Ortadoğu'da yaşanan son gelişmelerin ardından hedef tahtasına konuluyor. Amerikan yönetimi, İran'ın "Batı Afganistan'daki sınır bölgelerinde siyasi ve askeri nüfuz sahibi olmaya çalıştığını" ileri sürerek, bu çabanın, "Kabil'deki geçici hükümetin otoritesine meydan okumak ve Washington'un uzun vadeli hedeflerini tehdit etmek" anlamına geldiğini bildirdi. New York Times gazetesi tarafından geniş bir haberle duyurulan Amerikan suçlamalarının zamanlaması ilginç olarak değerlendiriliyor. Gözlemciler, İran'a yönelik bu suçlamaların, Filistin'deki Hamas ve İslami Cihad örgütlerinin eylemlerini tırmandırdığı bir sürece denk gelmesine dikkat çekiyorlar. Her iki örgüt de İran tarafından destekleniyor ve İsrail yönetimi, kendisini tanımayan İran'dan sık sık "şikayetçi" oluyor.

El Kaide'yi saklıyormuş New York Times'a konuşan bir Pentagon yetkilisi, İran'ın "Afganistan'ın bir İslam devleti olarak kalmasını ve Türkiye gibi laik olmamasını arzuladığını" söyledi. CIA ise, İran'ın "Afganistan'dan kaçan az sayıda El Kaide üyesine sığınak olduğunu" iddia etti. Oysa bilindiği gibi İran yönetimi, Taliban ve El Kaide'yle neredeyse kanlı-bıçaklı düşman durumunda. Usame Bin Ladin'i "CIA ajanı" olarak niteleyen İranlı mollaların, Taliban rejimi döneminde Afganistan'da nüfuz sağlama çabaları, hep engellenmişti. Hatta Taliban, İranlı dört diplomatı öldürmüş ve bu nedenle bölgesel bir savaşın eşiğine gelinmişti.

Ajanlık suçlaması Amerikan suçlamalarına göre, Afganistan'ın kuzeybatısındaki Herat şehri civarında "İran ajanları" bulunuyor. Bu ajanlar, kabile liderlerini tehdit veya rüşvet yoluyla yanlarına çekerek, Amerikan işgalinin "altını oyma" faaliyeti yürütüyorlar. Üst düzey bir Amerikan askeri yetkilisi, İran'ın "zarar vermeye çalıştığını" dile getirerek, "Durumu dikkatle gözlüyoruz" şeklinde konuştu. Afganistan'da kurulan Batı destekli geçici hükümette, İran'a yakınlığıyla tanınan İsmail Han adlı savaş ağası da yer alıyor. Herat şehri, Han'a bağlı adamların denetiminde. Han, şu anda oğlu Vais Sadık'ı da hükümete sokmaya çalışıyor. Herat'ın eski valisi olan İsmail Han, Tacik kökenli bir Şii. 1990'larda Herat'a doğru ilerleyen Taliban kuvvetlerine karşı direnmeyen Han, 50 kamyonluk bir konvoyla İran'a kaçmıştı. Daha sonra geri döndü ve hapse atıldı. Ancak Mart 2000'de kaçmayı başararak, yeniden İran'a gitti. Taliban rejiminin yıkılmasından sonra Han, hızla Herat'taki iktidarını yeniden oluşturdu ve Tahran'ın Afganistan içindeki sesi haline geldi. Kasım ayında verdiği bir demeçte, "İran, en iyi İslami ülke modelidir. İran'ın politikasını onaylıyoruz" diyordu.

Aktif rol talebi İran yönetimi, sınır komşusu olan Afganistan'ın "yeniden yapılandırılması"nda da aktif rol isteyerek, ülkede İran karşıtı bir iktidar oluşmasını önlemek istiyor. Son olarak, hafta içinde başkent Tahran'da BM destekli bir konferans düzenlendi. Konferansa katılan Afgan işadamları ve akademisyenler, ülkenin sağlık, eğitim ve sosyal kalkınma sorunlarını ele aldılar. Afgan mülteciler sorunu da, İran lehine çözülmeye başladı. BM verilerine göre, onbinlerce mülteci, İran'dan Herat'a döndü. 100 bin kadarı ise, halen İran sınırındaki dev kampta kalıyor. Yardım örgütleri, 400 bin nüfuslu Herat'ın aç halkına gıda dağıtarak göçü önlemeye çalışıyorlar. ABD'nin İran'ın hamleleri karşısında harekete geçmesi durumunda, bu mülteciler bir araç olarak kullanılabilecek. Amerikan yönetiminin Herat'ta gıda dağıtımını engellemesi, yüzbinlerce insanın tekrar İran'a doğru hareket etmesiyle sonuçlanabilir. İran hükümeti, Afganistan'a yönelik Batı saldırısına örtülü destek vermiş ve bu tutumuyla Washington'dan övgü almıştı. Ancak Afganistan'daki nüfuzunu genişletme isteği, ABD'li yöneticilere İran'ın "teröristliğini" hatırlatmış görünüyor. Yetkililer, Tahran'ın Hamas, İslami Cihad ve Lübnan'daki Hizbullah'ı desteklediğini yeniden vurgulamaya başladı.

Türkiye de endişeli Diğer yandan, ABD'nin bölgedeki "sadık müttefiki" olan Türkiye de, İran'ın bölgedeki etkisini artırmasından endişe duyduğunu belli ediyor. Ankara'daki gözlemciler, Washington ile Tahran arasında "anti-terör" temelleri üzerinde bir uzlaşma doğmasından "kaygılı" olunduğunu haber veriyorlar. İran'ın "düşman" olarak kalması gerektiğini öne süren çevreler arasında en önemlisi, generaller. Askeri yetkililer, Irak'a yönelik muhtemel bir Amerikan saldırısının da, İran'ın bölgedeki etkisini artıracağına dikkat çekiyorlar. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Irak'a saldırılmasına karşı çıkarken, "İran'ın nüfuzunun artmasına izin verilmemesi gerektiğini" önemli bir neden olarak dile getirmişti. Kıvrıkoğlu, kitle imha silahlarına sahip olmanın, saldırı için yeterli neden olamayacağını vurguladıktan sonra; Ermenistan, İran ve Suriye'nin de bu silahlara sahip olduğunu söyleyerek, bu ülkeleri Amerika'ya hedef göstermişti.

Evrensel'i Takip Et