14 Kasım 1999 22:00

Deprem vuruyor, devlet uslanmıyor

Marmara Depremi'nin ardından uzmanlar ve halk, rantçı politikaları sorumlu tutarken, devlet büyük bir aymazlıkla, çözüm olarak yıkım politikalarını sunmaya devam etmişti.

Paylaş
Deprem vuruyor, devlet uslanmıyor
Marmara Depremi'nin ardından uzmanlar ve halk, binlerce insanın ölümünden ve verilen kayıplardan, parayı insanın üzerinde tutan ve hiçbir kural tanımayan rantçı liberal politikaları sorumlu tutarken, devlet büyük bir aymazlıkla, çözüm olarak yıkım politikalarını sunmaya devam etmişti.
Yerleşim alanlarını bilimsel çalışmalar yapılmadan belirleyen, bu alanlardaki kamu denetimini yerine getirmeyip, hırsız müteahhitleri teşvik eden devlet, kamu denetimini oluşturmak yerine, özel yapı sigortacılığını getirecek projeler sunmayı tercih etti.
Depremin üzerinden bir hafta geçmeden halkın ihtiyaçlarını karşılayamayan hükümet, "Yapı Denetim ve Sorumluluk Yasa Tasarısı"nı Meclis gündemine taşımıştı. Başta TMMOB olmak üzere pek çok uzman, yapı denetiminin özel sektöre bırakılamayacağını vurgulayarak, tasarıya tepki göstermişlerdi.
Özel sektör sabıkalı
DİE'nin verilerine göre, inşaatların yüzde 95'i özel sektör tarafından yapılırken, özel yatırımlarında denetlenen projelerin yüzde 91'inde tasarım, hesap ve çizim hataları bulunuyor. Beton mukavemetleri projelerde öngörülenden yüzde 40 eksik gerçekleştirilirken, şantiyelerin yüzde 90'ında standart ve yönetmeliklere aykırı beton dökülüyor. Uzmanlar bu verilere dayanarak, ısrarla yapı denetiminin özel sektöre verilmek istenmesini, kamu yararını ve insan yaşamını hiçe sayan, rantçı politikaların somut bir göstergesi olarak değerlendirmişlerdi. TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Tek, tasarının on binlerce yurttaşı Marmara'da enkaz altına gömenler tarafından hazırlandığını söylemişti. Bazı uzmanlar ise kamunun kendini denetlemekten yoksun olduğuna dikkat çekerek, kamunun kendini denetleyecek özel sektör aradığını, ancak Türkiye'de özel sektörün denetlenmesi gereken bir yapıya sahip olduğuna dikkat çekmişlerdi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Yaşar Okuyan'ın 'gelip görün' dediği...
Muzaffer Özkurt
"Babamı gördüm ezilmiş. Sığamıyorum buralara. Sığamıyorum." Düzce'de enkazdan babası çıkartılan bir genç kızın feryatları bunlar. Yerde kendini oradan oraya atarak bağırıyor ve babasının ölümünü kabullenemiyor. Komşuları onu sakinleştirmeye çalışıyor. "Bağırma kızım. Üzülme. Herkes öldü!".
Düzce'nin girişinde yıkık bir binanın önünde de ağlayan ve ağıt yakan bir anne görüyoruz. Hemen önünde battaniyeye sarılmış bir ceset. Oğlunun cesedi. Arada bir battaniyeden oğlunun yüzünü açıyor ve sarılıp öpüyor. Arkasından da feryatları daha bir yükseliyor "Oğlum benim. Güzel oğlum."
Düzce'den Kaynaşlı'ya geçiyoruz. Burada durum daha da kötü. Yıkılmamış ev yok gibi. Burada da insanlar ağlıyor ölülerinin ardından. Çocukları, akrabaları belki de tanımadıkları insanlar için. Yukarıya doğru çıktığımızda yeşillik bir arazide enkazdan çıkartılmış cesetlerin başında 10-15 kişiyi görüyoruz. Ağlıyorlar. Cesetler alelacele battaniyelere ve çarşaflara sarılmış. Kimisinden bir el uzanıyor, soğuk, morarmış yaşlı bir erkek cesedi. Kimisinin ayakları gözüküyor, küçük bir çocuk. Ve bir genç kızın ya da bir annenin uzun saçları. Anahtarlığı belinde ve süeter giymiş bir baba. Düzce, Kaynaşlı kan ağlıyor.
Marmara depreminin ardından yıkılmamış olan evler de böylece yıkıldı. Düzce Devlet Hastanesi önünde bir televizyon kanalına açıklama yaparken görüyoruz Yaşar Okuyan'ı. Daha önce yolda makam arabasıyla dolaşırken de karşılaşmıştık. Arkasında eskortluk yapan polisler ve korumalarıyla. Açıklama yapıyor şuradan şu kadar itfaiye, şu kadar doktor ve ekliyor: "Sağlık bakımından hiçbir eksiğimiz yok. 'Devlet nerede diyenler gelip görsün devleti". Marmara depremi sonrası Kocaeli bölgesine getirilen malzemenin bir kısmı Düzce'ye aktarıldığı için önceki depreme göre daha çabuk hareket ediyor devlet. Okuyan işte bu yüzden "Gelip görün" diyerek caka yapıyor.
Hasar tespiti fiyaskosu
Özellikle 4-5 katlı bütün binalar yıkılmış Düzce'de. Ancak deprem sırasında ilk yıkılan binalar hastaneler, itfaiye ve belediye binası... 17 Ağustos Marmara Depremi'ni yakından hisseden Düzce'de birçok ev yıkılmış, bazıları da hasar görmüştü. Yapılan hasar tespitleri sonucu verilen raporların can kaybını artırmış olması da olayın başka boyutu. Birçok binaya verilen "orta hasarlı" ve "hafif hasarlı" raporlarının ardından, bu binaların sahiplerine 600 milyon lira tamir parası ödenmişti. "Orta ya da hafif hasarlı" denilmesinin anlamı ise, "Bu evlerin taşıyıcıları hasar görmemiştir. Binada yapılacak olan ufak tefek tamiratlarla rahatlıkla oturulur" demektir. Bu da, binanın olası depremlere dayanıklı olduğu anlamına gelir.
Emire uymayan, canını kurtardı
İşte verilen bu "orta hasarlı" raporları ile çadırlardan atılan insanlar evlerine gönderildi. Deprem öncesi devlet bir kez daha göründü insanlara, "Çadırlardan çıkın" diyerek. Yıkılan binaların altında kalan ve çıkan yangınlarda yanarak can veren insanların büyük çoğunluğu da bu şekilde girdi evlerine. Bazıları da devletin "Çadırdan çıkın" demesine rağmen, "devletin bu emrine" uymayarak canlarını kurtardı.
Evet, Yaşar Okuyan'ın dediği gibi gidip gördük Düzce'yi ve devleti gördük. Önlem almayan, bilgilendirmeyen, devlet paralarını bilmem kimlere peşkeş çeken. Doğru dürüst hasar tespit ve depreme dayanıklılık kontrolü yapmadan "Evlerinize girin", daha doğrusu "Mezarlarınıza girin" diyen...
ÖNCEKİ HABER

Düzce'de yaşam savaşı

SONRAKİ HABER

İşkencenin çıkmaz sokağı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...