10 Mayıs 2015 04:42

Bir toplumun anti-faşist temelde yeniden inşası

Paylaş

Okay DEPREM*

Eski Sovyet coğrafyasında bugünden, çok değil sadece 1.5 yıl öncesine kadar özellikle insanlar arasındaki gündelik sohbetlerde ne zamanki Rusya ve Ukrayna aynı anda ‘milliyetçilik, ırkçılık faşizm, vs.’ gibi olgular etrafında gündeme gelse; ilk etapta akla Rusya Federasyonu (RF) gelirdi. Çünkü gerçekten de, Kiev sivil faşist darbesi ve ardından gelen iç savaş öncesi dünün Ukrayna’sı göreli ne denli sessiz, sakin, uyumlu bir toplum görüntüsü veriyorduysa; düne kadar Rusya toplumu ise neredeyse tam tersi biçimde, bilhassa belirli merkezi yerleşim birimlerinde geçerli olmak üzere; aşırı milliyetçi akımların, ırkçı hareketlerin ayyuka çıktığı, tavan yaptığı; Ruslar ile geri kalan milliyetler ve etnik azınlıklar arasındaki önyargı, mesafe ve hatta kimi zaman nefretin belki tarihte hiç olmadığı kadar had safhada olduğu bir toplumsal yapı görünümü veriyordu. 

İşte ne olduysa; birbirlerine her açıdan en yakın konumdaki bu iki topluma egemen olan söz konusu tam tersi yöndeki hava, adeta bir tılsımla çok kısa bir zaman içinde darmadağın oldu ve zamanla tam anlamıyla tersine dönmeye başladı. Bu bağlamda, Ukrayna’da iktidarı gasp eden Neonazi ve faşist sürülerin toplumu giderek aşırı milliyetçi-ırkçı bir çizgiye çekme yönündeki gayretlerinin ve ülkenin de gerçek anlamda aşırı sağa doğru adım adım sürüklenme öyküsünün kilometre taşları geniş kitlelerce genel hatlarınca zaten biliniyordu. Ancak Donbass’tan başlamak üzere Rus dünyasının, özellikle de Rusya toplumunun son 1-1.5 yıl sürecinde yaşadığı ideolojik–politik kırılma ve dönüşüm süreci gözlerden bir nevi ırak kaldı ve fazla üzerinde durulup tartışılmadı açıkçası. 

DÜNE KADAR ANTİ-FAŞİZM DAHA ÇOK SEMBOLİKTİ

Rusya, SSCB döneminin hukuki ve fiili esas mirasçısı olmasına rağmen, asıl olarak Vladimir Putin’in başkanlık koltuğuna oturmasının ardından, yani son 15 sene zarfında eski devre, özel olarak da Büyük Anayurt Savaşı’na dair (İkinci Cihan Harbi) pek çok ideolojik ve siyasal simgeyi yeniden tedavüle sokmuştu. Bir yerde Nazi işgaline karşı anti-faşist duygular yeniden ve kolektif olarak uyandırılmaya çalışılıyor gözükürken; sokaktaki hava bambaşka olduğundan bu durum karşılığını ancak yıldan yıla 9 Mayıslar başta olmak üzere, bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda sembolik ulusal ve tarihi bayramlar civarındaki günlerde oluşan kitlesel haleti ruhiyede bulurdu daha ziyade. Ta ki, Donbass Ukrayna Ordusu tarafından işgal edilmeye başlayana ve kitlesel faşist terör bölgeye yayılana kadar…

Eski Donetsk ve Lugansk eyaletlerinin halkının etnik olarak en az yarısını Rusların oluşturduğu ve dahası, konuşma dili ve kendini ait hissettiği üst kimlik de dikkate alındığında bölge halkı temel olarak “Rus”tu. Haliyle de Rusya tarafından bakınca, kendilerinin tabii, tarihi ve organik bir parçası; doğal vatandaşları ve yine kendi tabirleriyle “soydaşlarıydı”. Keza tam da sınır bölgesi olduğu içindir ki, özellikle yakın Rus eyaletleri başta gelmek üzere Rusya Federasyonu’nun hemen hemen her yerinde herkesin Donbass’ta akrabaları vardı. 

İşte ne zamanki Rusya toplumu, olan biteni televizyonlardan sıcağı sıcağına seyretmeye, gazete ve dergilerden okumaya, akraba ve tanıdıklarından duymaya, telefonlardan işitmeye başladı; işte o zaman şöyle derin ve bir o kadar da kaçınılmaz bir ikilem ile karşı karşıya kaldı: Başta Moskova, Petersburg olmak üzere RF’nin merkezi Avrupa şehirleri ve bunların çeperlerinde; Orta Asya ve Kafkaslardaki eski Sovyet cumhuriyetleri kökenliler ile Ortadoğulu ve Afrikalı çok farklı kesim ve gruplara yönelik faşizan uygulamalar, ırkçı-barbar saldırılar, ve de genel olarak “ev sahibi” Rus nüfusun gündelik hayatta söz konusu yabancılara dönük uyguladığı her türden ayrımcı, mesafe koyucu, dışlayıcı, küçük ve hor görücü davranış, yaklaşım ve iletişim biçimlerinin hemen hemen aynısı hatta savaş koşullarında ‘katmerlisi’, aradan yıllar geçtikten sonra bu sefer Ukrayna’da hortlamış ve Ukrayna milliyetçileri tarafından Rus azınlığa ve Donbass halkına karşı uygulanmaya başlandı. Dahası RF’de gene yıllardır; açıktan şiddetin ve günlük faşizan terörün tatbik edildiği Slav kökenli olmayan azınlıklara yapılanlar kadar olmasa da Ukraynalılar da; her daim aşağılama, küçük görülme, alay edilme ve dalga geçilme durumlarıyla yüz yüze kalırlardı. Tam da bu noktada bir an için roller değişmiş oldu. Bu sefer Ukrayna aşırı milliyetçi grupları ile Nazi özentisi güruhlar, Ruslara karşı aynı doğrultuda hareket etmeye girişmişlerdi. 

KONTR-FAŞİZM DEĞİL ANCAK ANTİ-FAŞİZM

İşte bu hayati ve kritik anda ve süreçte, Rusya toplumunun yaşamaya başladığı dilemma açısından, Sonradan Marx ve Engels’in materyalist bir temelde yorumlayacakları Hegel Diyalektiği’ndeki şu evrensel ilke çalışmaya başladı: Doğada ve toplumdaki her olgu ve fenomen, kendi gelişimi esnasında karşıtını da beraberinde geliştirir. Teröre karşı yine onun yöntemleriyle karşı konulmasının, mücadele edilmesinin adı olan anti-terörün benzeri, faşizm karşısında alınacak tutum, pozisyon açısından söylenemez. Yani faşizme karşı tıpkı onun yol ve yöntemleriyle savaşmaya başlanıldığında, zaman içinde olur olmaz onun karakterine bürünmüş olunur ve yepyeni ikinci bir faşizm belirir. Tam da bundan dolayı literatürde ‘Kontr-Faşizm’ diye bir kavram bulunmaz. Dolayıyla faşizm, ırkçılık ve aşırı milliyetçiliğin karşıtı ve reddinin ismi: Anti-faşizmdir. Tam da bundan dolayı Rusya toplumu 2014’ün başlarından itibaren, biraz da gayri ihtiyarı ve yarı-bilinçli olarak, faşizme karşı duruşun kontr-faşizm ile değil anti-faşizm ile yapılacağını duyumsamaya başladı. Ve de, uzun bir zaman sonra ister istemez yeniden ve adım adım anti-faşist hatta doğru kaymaya, anti-faşist his, tepki ve bilinç biçimleri ile donanmaya başladı. Sadece 8-9 Mayıslarda, 23 Şubatta, kent ve bölgelerin Alman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümlerinde ve olabildiğince sembolik olarak değil; ancak hakiki ve sürekli suretle, normal durumda da, hayatın olağan akışında giderayak anti-faşist kodlarda yeniden kuşanacağı bir kanala girmek durumunda kaldı. 

RUSYA ANTİ-FAŞİST GELENEĞİNİ YENİDEN KEŞFEDİYOR

İşte tüm bunlardan dolayı, Rusya kentlerinde son dönemde, geçen yıldan itibaren ivmesi artacak şekilde anti-faşist simge, semboller adeta her yere yayılmış durumda. Rostov’un, Kursk’un, Tula’nın, Belgorod’un, Krasnodar’ın sokaklarında aylardır sayısız insan georgiyevskiye lentoçki / guvardiyanskiye lenti (Çarlık döneminden gelen ve imparatorluğun kaderi ile bütünleşen birkaç savaşı sarı ve siyah renklerle simgeleyen ancak 2. Dünya Savaşı sırasında ufak bir modifikasyon ile bu sefer anti-faşist ve yurtsever savaş ve mücadelenin ana sembollerinden birisi haline gelecek olan kumaş şerit / kordon) ile dolaşıyor. Araba, taksi ve toplu taşım araçlarında aylardır anti-faşist bayrak, flama ve renkler hâkim. Gene uzun süredir, Rusya’nın görsel ve yazılı basınında hiç olmadığı kadar, ve sadece savaş konjonktürüne de bağlı kalmayarak, faşizm - anti-faşizm tartışmaları yapılıyor. Devlet kadroları, Kremlin bile buna bakarak kendini yeniden organize etmek durumunda kalıyor. Kısacası ufacık Donbass bölgesinde yükselen halkçı, anti-faşist bayrak adeta tüm Rusya’yı sarıp sarmalayarak, Alman-Faşizmi’nin yenilgiye uğratılışının 70. yıl dönümünün kutlandığı bu anlamlı günlerde, tarihinde ve adeta toplumsal genlerinde büyük bir faşizm karşıtı damar olan bir ülkeyi, bir halkı adeta yeniden diriltip bu temelde inşa ediyor… 

 * odeprem@mail.ru 

ÖNCEKİ HABER

Ferzad’dan Xosrowanî’ye büyüyen isyan

SONRAKİ HABER

Yirmi yedi metre karede yirmi yedi bin yıl

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa