13 Eylül 2015 04:45

1900’lerden bu yana Nişan alll! Yaz!

Paylaş

Hakan GÜNGÖR

Durmuyorlar, kin kusuyorlar. Parti binaları yakılıyor, gazeteler basılıyor, devam ediyorlar. Sonunu belki hesaplıyorlar, belki neler olabileceğinin farkında bile değiller. “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” demişler ama arşiv nisyanı değil, isyanı bilir.

Geçtiğimiz haftaya ölümler ve çatışmalar, parti binası yakma hadiseleri ile birlikte Hürriyet gazetesine yapılan saldırılar damga vurdu. Saldırılar hiç şüphe yok ki planlıydı, gazetenin genel yayın yönetmeni Sedat Ergin, “40 yıllık gazeteciyim, ilk kez can güvenliğimin olmadığını hissettim ve ilk kez korkup kaçtım” dedi. Ancak malum medyada hedef gösteren yazılar yazılmaya devam ediliyordu. Sosyal medyada ise 6-7 Eylül olaylarının fitilini ateşleyen, İstanbul Ekspres gazetesinin manşeti paylaşıldı pek çok kişi tarafından. “Atamızın evi bomba ile hasara uğradı” cümlesi ile verilmişti sözde haber. Araştırıp soruşturulmayan, maksadı belli bu başlık azınlıklara ait binlerce mekanın talanına, linç girişimlerine, sayısı hala tartışmalı olan ölümlere neden olmuştu. Kuşkusuz mesele yalnızca atılan bu başlık ve provokatif haber değildi. Olayın ardından Demokrat Parti’nin öncülüğünde organize bir durum söz konusuydu. Üstelik bu acı olay, bu topraklarda ne ilk, ne de sondu.

VOLKAN’IN KIVILCIMI VE 31 MART

1909 yılı toplumsal gerginliğin hat safhada olduğu bir dönemdi. Birtakım çevreler, şeriatın tam manasıyla uygulanmadığını öne sürüyordu. İttihat Terakki’nin baskıları da ortamı giderek geriyordu. Bu gerginlik 31 Mart olaylarına neden olacaktı. Derviş Vahdeti’nin çıkardığı Volkan gazetesi, Tevfik Çavdar’ın “Türkiye’nin Demokrasi Tarihi” kitabında belirttiği üzere “Büyük kalkışmanın düzenleyicisi, en azından kışkırtıcısı”ydı. Ordu içinde de gerginlik vardı. Alaylı subaylarla okullu olanlar arasında sürtüşme giderek artıyordu. 12 Mart 1909’da Rıza Nur’un İkdam’da yayımlanan “Görüyorum ki iş fenaya gidiyor” yazısı geniş yankı buldu. 3 Nisan’da Derviş Vahdeti’nin İttihadı Muhammedi Cemiyeti merkezinin açılışı nedeniyle Ayasofya Camii’nde bir mevlüt okutuldu. Camii’den cemiyet binasına binlerce kişi yürüdü. Çok geçmeden 31 Mart ayaklanması baş gösterdi. Hedef şeriatı eksiksiz uygulanır hale getirmekti. İş mebusların öldürülmesine kadar vardı. Öyle ki bazı mebuslar can güvenlikleri olmadığı nedeniyle meclise gitmedi. Derviş Vahdeti ile Volkan ise, bu büyük ve kanlı organizasyonun sac ayaklarından biri olarak tarihteki yerini aldı. 

1945 yılına gelindiğinde ise bir yazı başka bir yayın organını hedef gösterecek, yaşanan olay basın tarihine kara bir leke olarak geçecekti.

“KALKIN EY EHLİ VATAN”DAN TAN BASKININA

Tan gazetesi, Sabiha ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılıyordu. 1945 yılı, demokrasi tarihi açısından kritik bir dönemeçti. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan bir bildiri yayımlayarak CHP’den ayrılmıştı. Serteller o günlerde “Görüşler” isimli bir dergi çıkarmaya karar verdi. İlk sayının kapağında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Tevfik Rüştü Aras’ın resimleri vardı. Hıfzı Topuz, “Türk Basın Tarihi”nde bu gelişmelerle birlikte “sağ kanatta ve CHP’nin o zamanki yönetici çevrelerinde kıyamet koptuğunu” belirtiyor. Gerginlik zirvedeyken, Tanin gazetesinde Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Kalkın ey ehli vatan” başlıklı yazısı yayımlandı. Yazıda Yalçın, “Mücadele başlıyor. Ve başlamak lazım. Çünkü en azgın ve insafsız bir propaganda zehri dökmesine müsaade edemeyiz… Bunları susturmak için cevap vermek hükümete düşmez. Söz, eli kalem tutan gazetecilerin ve hür vatandaşlarındır” diyordu. Yazı büyük etki yarattı. Kışkırtıcılar yine devredeydi. 4 Aralık’ta yaklaşık 10 bin kişi Tan gazetesine yürüdü. Kalabalık, gazeteyi bastı ve matbaayı kullanılamaz hale getirdi.

AHMET TANER KIŞLALI’YI KİM HEDEF GÖSTERDİ

Ne yazık ki, verilebilecek örnekler bunlarla sınırlı değil. Madımak Katliamı kuşkusuz organize bir linç girişimiydi. Yerel basındaki kimi yayınlar da bunun parçasıydı. Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde yer alacak ekibe dair yerel bir gazete olan Hakikat, “Müslüman mahallesinde salyangoz sattılar” başlığını atmamış mıydı? Akit, 1999’da Ahmet Taner Kışlalı’nın fotoğrafını üzerine çarpı koyarak, “Zorba Kemalist gemi azıya aldı” dememiş miydi? Kışlalı haberden birkaç ay sonra öldürülmedi mi? O dönem Vakit adıyla çıkan aynı yayın, 2006 yılında “İşte o üyeler” manşetiyle, öğretmenlerin türban takamayacağı yönünde karar veren Danıştay üyelerinin fotoğraflarını vermemiş miydi? Hemen ardından Alparslan Arslan silahlı saldırı düzenleyerek Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürüp dört üyeyi yaralamadı mı? Yalnızca bunlar değil tabii. Bugün saldırıların mağduru olan Hürriyet, 1999’da “Vay şerefsiz” başlığı atarak Ahmet Kaya’nın manevi linçine ortak olmamış mıydı?

Kimileri hala partileri, gazeteleri, gazetecileri hedef gösteriyorlar. Yüz küsur yıldır yaptıkları gibi, “Nişan al” emrine uyuyorlar, sonra da köşe tetikçiliği yapıyorlar. İstedikleri şekilde hedefi 12’den vuruyorlar mı bilmem ama demokrasiyi tam kalbinden vuruyorlar... 

ÖNCEKİ HABER

Kim bu 90’lı genç Kürtler?

SONRAKİ HABER

Kadın bedeni üzerinden haber/habercilik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...