02 Şubat 2015 00:59

'Bu seçim kimseyi memnun etmeyecek'

Oyuncu Levent Üzümcü, 2015 genel seçimlerinin ortaya çıkaracağı sonucun hiçbir kimseyi ve hiçbir partiyi memnun etmeyeceği görüşünde. 'Solcuların birbirini sevmeme lüksünü anlamıyorum' diyen sanatçı, HDP ve CHP arasındaki bir seçim ittifakını da çok olası görmediğini söyledi. Levent Üzümcü ile 2015 seçimlerini konuştuk.

Paylaş

DOSYA: Seçime doğru nasıl bir birlik?

Ayşen GÜVEN

Oyuncu Levent Üzümcü, 2015 genel seçimlerinin ortaya çıkaracağı sonucun hiçbir kimseyi ve hiçbir partiyi memnun etmeyeceği görüşünde. “Solcuların birbirini sevmeme lüksünü ben anlamıyorum” diyen sanatçı, HDP ve CHP arasındaki bir seçim ittifakını da çok olası görmediğini söyledi. Levent Üzümcü ile 2015 seçimlerini konuştuk.

En son sorulacak soruyla başlayalım; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin tek başına iktidar olma hali sürer mi? Bir öngörü sorusu diyelim…
Doğrusu bilemiyorum ne olacağını. Sonuçları görülmüş, referandumlar, seçimler var. Bu konuda fal bakamam elbette. Ama şunu söyleyebilirim; bu seçimin sonucunda hiç kimse, hiçbir parti memnun olmayacak.

Biraz karamsar mısınız?
Hayır, genel bir bakış değil bu. Sadece bu seçimler için gidişat bana bunu düşündürüyor.

Kültür-sanat hayatımız açısından Türkiye nasıl bir atmosferde seçimlere giriyor?
Aslına bakarsanız iktidar, kültür-sanat hayatını bir silah gibi kullanıyor. Sürekli manipülasyon yaparak, sanat ve sanatçıdan hoşlanmayan insanların ekmeğine yağ sürüyorlar. Heykele tükürerek,  opera-bale,  DT ve ŞT gibi 100 yıllık kurumları siyasetlerine malzeme yaparak itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ve siz bu insanlara kim olduklarını söylediğinizde ya da eleştirdiğinizde, karşı koyduğunuzda yine “hoşlanmayanlara” göz kırparak hedef gösteriliyorsunuz. Hakarete uğruyorsunuz. Oysa her şeyin ve sanat yapmanın da bu kadar zorlu olduğu bir coğrafyada halkın karşısında sanatı ve sanat yapanları itibarsızlaştırmanın kime ne faydası olur ki?

Öte yandan AKP’nin kendi aydınlarını oluşturma çabası olarak görülen bir sürü gelişme de oldu. Özellikle son dönemde Gezi direnişine katılan isimlerden siyasete hiç değmemiş olanlara kadar farklı yerlerde duruyor gibi gözüken isimler hükümete yakınlaşan açıklamalar yaptı. Hatta kimileri baya baya televizyonlarda hükümet temsilcisi gibi konuşur oldular. Onlara ne diyorsunuz?
Sadece sanatın içerisinde yok bu eksen kayması. Bu sadece bir  takım sanatla uğraşan müzisyenlere, şarkıcılara, aktörlere, aktristlere tahvil edilebilecek bir durum değil. Sonuçta bu ekonomik bir çıkar ilişkisi. Bu da sadece benimle yürüyen, benimle olanlara kazandırırım biçiminde işliyor. Bu saadet zincirinin ya bir parçası olacaksınız ya da bu korkunç çarkın dişlisi olamayacaksınız. Hem bu korkunç çarkın dişlisi ol hem bu çarkı beğenmeden daha kaypak bir zemin olamaz. Gezi direnişinde parkta oluyorsun sonra direnişe katılan kimi meslektaşların uyuşturucudan sağda solda karakola çekiliyor. Sen de para kazanamayacağım, iş bulamayacağım derdine düşüp yer değiştireceksin. Oysa tarih bunları hep kaydediyor bir yerde. Yahu sen bu kadar çaresiz misin? Sen kendi ülkenden göç etmek, savaştan kaçmak zorunda kalan, bu ülkeye sığınmış bir Êzidi misin yoksa Suriyeli göçmen misin? İki ayağının üzerinde durmak çok mu zor? Bir tek adımız var bizlerin koruyacağı.

AKP’nin dört başı mamur iktidarı karşısında seçenek ne olmalı? Sizin nasıl bir siyasi birlik beklentiniz var?
Hiç bir siyasi, çözüm ve seçenek öngöremiyorum ben. Çünkü böyle bir yelpaze Türkiye’de açılamıyor. Bugün anladığım kadarıyla solun içerisinde, CHP’yi sol görmeyen bir sürü siyaset de var. Cumhuriyet Dönemi’nin bütün arazları oraya fatura ediliyor. TKP bile kendi içinde bölündü. Şeriatçı ve laik Kürtler var. Onlar da kendi içinde ayrılıklar barındırıyor. Sonuçta bu kadar liğme liğme bölünmüşlüğün ortasında nasıl bir birlik çıkabilir? AKP’nin ise öyle veya böyle hala ciddi bir oy çokluğu var ortada. Ve şöyle söyleyen bir iktidar partisi var karşımızda; ‘ben sana yol yaptım, köprü yaptım, İzmir-İstanbul yolunu 3.5 saate indirdim susacaksın!”. Böyle bir şey olabilir mi, bu ne demektir! Birinci elden bu ülkenin halkı birbirine düşman ediliyor. Biz herkes için ama herkes için daha iyi bir dünya isterken bu kadar halkı kamplara bölmek kimin çıkarına? Bu çok açık.  Böyle bir sistem içerisinde sen kendini cumhur olarak görüyor musun? Görenler ve görmeyenler olarak keskin biçimde ikiye ayırıyorlar halkı.

DÜŞMANIMIZIN ORTAK OLMASI BİZİ HERKESLE DOST YAPMAZ

CHP 2015 seçim kampanyasına “Umuda Yolculuk” başlığını attı. Gezi’de kaybettiklerimizin ailelerinden cemaat kökenli eski AKP’lilere de vekillik teklif edeceği gibi söylentiler dolaşıyor. CHP 2015 için umut vaat ediyor mu?
Ben onlarda umut olmanın çabasını görüyorum. Fakat düşmanımızın ortak olması bizi herkesle dost yapmaz ki! Bu rejimini dayatan parti her türlü kötülüğü yaptı da cemaat hiçbir şey yapmadı mı? Böyle mi görülüyor. İstersen bunu Nedim Şener ve Ahmet Şık’a soralım. Hanefi Avcı niye içeri atıldı. Kusura bakmasınlar hepsinin adını aynı yerde kullandım ama. Ergenekon operasyonu ne oldu sahi? Bunların yanıtı yok. Öte yandan CHP’nin bence bu seçimlerde adaylıklarla ilgili yaptığı en iyi manevra Berkin’in annesini milletvekili adayı olarak gösterme girişimdir. Çünkü devlet eliyle, hayatları mahvolan bu insanlara dokunulmazlık zırhı kazandırarak, kendilerini yuhalatanlara kendilerini yuhalatanların gözlerinin içine baka baka onlar hakkında ne düşündüklerini söyleyebilme özgürlüğünü vermiştir ya da verecektir. Yani Gezi ailelerini kapsamaları ya da başkaca muhalefet kesimlerini kapsamaları çok önemli. Ama konuşulan o diğer cemaatçi isimlerle olmaz. Mecliste Berkin’in babasıyla, onları yuhalatanların bir paçası olan insanları yan yana mı oturtacaksınız? Eğer böyleyse CHP içinde onayladığım bir şey yok. Yine de başka hangi siyaset Gezi ailelerine siyaset yolu açıyor ya da başkaca muhalefet odaklarını meclise taşımaya aday? Bunların da az şey olduğunu düşünmüyorum. Gezi’de polis barikatının karşısında kitlenin en önünde dimdik duran CHP’li vekillerin de hakkını vermeliyiz.

Birleşik Haziran Hareketi sizin için en ifade ediyor?
Ne kadar iyi niyetli bir girişim olursa olsun nerede varsınız diye sormalı. Kahramanmaraş’ta, Trabzon’da Elazığ’da, Isparta’da, Yozgat’ta, Rize’de var mısınız? BBH, Hakkari’de, Konya’da var mı mesela? Varsa yüzdesi kaç? Oralardaki yani Anadolu’daki vaziyetleri İstanbul’daki karşılıkları olacak. Çünkü İstanbul bütün bir memleketin toplamı. O yüzden gerçekçi olmalıyız diyorum.

HDP’de seçim startını verdi. Ve güçlü bir birliktelikle barajı aşmaya hazırlanıyor. Sizin için HDP nasıl bir seçenek?
Ben bir aidiyet duygusu hissetmiyorum HDP’ye. Türkiye’yi kavrayan bir siyaset yapmıyorlar bence. Milliyetçilik üzerinden yapılan hiçbir siyasetin de uzun vadeli olacağını düşünmüyorum. Öte taraftan bence HDP’nin en büyük özelliği laik bir parti olması. Bölgede hem de güçlü bir feodal yapıya rağmen geniş bir halk kitlesine hitap eden, eş başkanlığı kuran, çok önemli demokratik adımlar atan bir parti. Orası için değişimin anahtarı olmuş bir siyaset.

SOLCULARIN BİRBİRİNİ SEVMEME LÜKSÜNÜ ANLAMIYORUM

Kürt hareketinden HDP, ÖDP ve EMEP başta olmak üzere demokratik güçlerin en geniş birliğinin sağlanması yönünde çağrıları oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, bir buluşma olur mu?
Bence bu siyasetlerin birleşme zorunluluğu yok. Ellerinde hiçbir siyasal temsil gücü yokken. Şimdi bu kadar ayrışırken mecliste nasıl yan yana gelecekler? Bunu yapabilecek bir ufuk görmüyorum ben. Solun kendi içindeki kötü alışkanlıkları onun bir araya gelmesi önündeki en büyük engel. Bu kadar birleşmeden, eşitlikten bahsedenlerin dindeki mezhepler gibi ayrılıyor olması da anlaşılır gibi değil. Sonuçta, bir tane sağ iki tane partisi var Mecliste. Bir de dönün sola bakın. Solcuların birbirini sevmeme lüksünü ben anlamıyorum.

HDP VE CHP İTTİFAKININ OLABİLECEĞİNİ ÇOK DÜŞÜNMÜYORUM

HDP ve CHP’nin ittifakı da her seçim dönemi bir şekilde gündeme geliyor. Bu konuda ne söylersiniz?
Olabileceğini çok düşünmüyorum. Buna dair verebileceğim en iyi örnek; bugün Kürt siyasi hareketi, rejimini dayatan partiyle  kendi istek ve çıkarları doğrultusunda son derece tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Bu oyunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak için kapalı kapılar ardında Kürt siyasetçilere verilen sözlerin kameralar önünde inkar ediliyor olmasını gösterebiliriz. Her ne kadar Kürt siyasetçiler hükümetin kendilerine vermiş olduğu sözleri ve vaatleri kameralar önünde son derce açık bir şekilde dile getiriyor olsalar da bu durum son derece güvenilmez. Bunun en önemli göstergesi de on dakika önce kapalı kapılar ardında kendilerine her türlü vaadi sunan siyasetçilerin kameralara karşı ne söyledikleridir. Zannetmiyorum ki CHP sırf oy alabilmek için tutamayacağı sözler versin. Bu atmosferde iki partinin de bunu da kaldırabileceğini sanmıyorum.

Yarın: Ekoloji Meclisi üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün

ÖNCEKİ HABER

Yolsuzluk haberlerine ‘soruşturma’ yağmuru

SONRAKİ HABER

İfade özgürlüğü ‘vız’ geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa