Bugün 23 Nisan…

Fotoğraf: Emir Bozkurt

Demiryollarına takılırmış kelepçe misali, kestane fişeği denirmiş… İçindeki barut patlar, çıkan ses makiniste uyarı verirmiş… İleride bir şeyler var gibisinden… Durman ya da makas değiştirmen gerekiyor gibisinden… Duyardım ben de çocukluğumda çokça yaptığım şehirler arası tren yolculuklarında… aniden patlayan sesler çocuk merakımı da uyarırdı, makinistle beraber…   

Bir de şenlik fişeği gibi kullanılanı varmış kestane fişeğinin… havai fişek misali…

Nasıl büyük bir sanat, kelimeyi her iki anlamıyla duyup kullanmak hem de çocuklar için hem de bir 23 Nisan günü…

Sevgi Duvarı kitabında görmüştüm Can Yücel’in o şiirini… Bi de bigün baktım gökyüzüne bi bayram gecesi / Bi kestane fişeği açmış yedi rengimden / Yağıyorum çocukların üstüne…

23 Nisan 1971’de kaleme almış Can Baba… Çocuk Bayramı’nda Ulusal Egemen Cumhuriyet’in…

1996’daki bir söyleşisinde “Bende sevgiyle öfkenin yan yana gelmesi eğilimi vardır. Öfkenin sevgiden ayrılmayacağı bir anlayış içindeyim ben…” diyor Can Yücel, aynı şiirin ilk dizelerinde yazdığı gibi…

“Öyle parçalandım ki ömrümde / Sevgiyle öfke arasında, / Sevgimi öfke vurdu / Öfkemi sevgi kaçırdı / İçim parçalandı arada… 

Kestane fişeği, parçalanmış bir Can’ın sevgisinin kaçırdığı öfkesinin vurduğu sevgi olsa gerek, içini parçalayarak bir bayram gecesi çocukların üzerine yağan… Ve evet bugün 23 Nisan… ve evet neşe doluyor insan… ve evet sevgiyle öfke arasında bir yerlerde…

*

Küçükken 23 Nisan’ın en sevdiğim yanlarından biri, tüm dünya ülkelerinden Türkiye’ye gelen çocukları ekrandan seyretmekti… Halit Kıvanç sunardı hatırlarsınız... Çok zengin, çok farklı, çok renkli gelirdi bana bu resim… Tabii bir de farklı bir resim var… Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in 10 Haziran 2021 tarihinde, sanıyorum bu konudaki en son raporlarında büyük uygarlığımızın çizdiği bu acımasız resim ortaya konmuş. Kayıt dışılığın yoğun olduğu alanda verilerin hep eksik olduğu akılda tutulursa resmin daha da karanlık olduğu açıkça görülebilir.  

Rapora göre dünyada 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek çocuğu olmak üzere toplam 160 milyon çocuk, diğer bir deyişle her 10 çocuktan biri, halihazırda çocuk işçi olarak çalışıyor. Bu çocukların yaklaşık yarısı sağlıklarını ve gelişimlerini etkileyen tehlikeli işlerde çalışıyor ve sayıları da 79 milyonu buluyor. 79 milyon çocuk tehlikeli işlerde çalışıyor.

Çocuk işçi olarak çalışan çocukların sayısı son dört yılda 8.4 milyon artmış durumda. Çocukların sağlığına, güvenliğine veya ahlakına zarar verebilecek işler olarak tanımlanan tehlikeli işlerde çalışan 5 ila 17 yaşlarındaki çocukların sayısı ise 2016’dan 2020’ye 6.5 milyon artmış. COVID-19 salgınının etkileri nedeniyle de 9 milyon çocuğun daha risk altında olduğu tespit ediliyor. Yani gidişat da pek parlak değil.  

Çocuk işçiliğinin dağılımına bakıldığında; Afrika’nın kara kuru kuzularının başı çektiği görülüyor, 92 milyon çocuk, diğer bir deyişle her beş çocuktan biri. İkinci sırada Asya’nın küçük işçileri, 49 milyon çocuk, tüm çocukların %5.6’sı. Amerika Kıtasında 8.3 milyon, Avrupa ve Orta Asya 8.3 milyon ve Arap Ülkelerinde 2.4 milyon çocuk...

Ağırlıkla tarımda çalışıyor çocuklar; dünyadaki çocuk işçilerin yüzde 70’i ve mutlak sayı olarak 112 milyon. Hizmet sektöründe 31.4 milyon, sanayi de ise 16.5 milyon çocuk işçi var. 5 ila 11 yaş arasındaki çocuklar, çocuk işçilerin en büyük kısmını, aynı zamanda tehlikeli işlerde çalışanların da büyük kısmını oluşturuyor. Çocuk işçilerin %48’i 5-11 yaş grubunda, %28’i 12-14 yaş grubunda ve %25’i de 15-17 yaş grubunda bulunuyor.

Çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu OECD ülkelerinden biri olan Türkiye’de çocuk işçiliği üzerine yapılan çalışmaların çoğu, tarım ve kentsel enformel sektörleri bu sorunun en görünür olduğu iki alan olarak ortaya koyuyor. Tarımda çocuk emeği kullanımı, pamuk, tütün, çay gibi ürünlerin üretiminde yoğunlaşırken, kentsel alanlarda çalışan çocuklar çöp kutularından geri dönüştürülebilecek atık malzemeleri topluyorlar.

Diğer yandan ILO'nun sunduğu kanıtlar, çocuk işçiler arasında göçmen çocukların daha uzun saatler çalıştığını, daha az ücret aldığını, okula daha az gittiğini ve yerel çocuklara kıyasla işte daha yüksek ölüm oranlarıyla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Önemli sayıda çocuk göçmen işçi olmasına rağmen, çocuk göçmenler göç, çocuk koruma ve çocuk işçiliği hakkındaki tartışmalarda büyük ölçüde görünmez kalıyor. Bu konuda World Vision’un Mayıs 2024 tarihli Türkiye üzerine bir raporu var. Rapor Türkiye’de Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis ve Hatay gibi Suriyeli göçmen çocuk işçilerin yoğun olduğu illere odaklanmış. Bulgular bu yazı çerçevesinde ele alamayacağımız ölçüde detaylı ve önemli. Ama bana en çarpıcı gelen bulgulardan birini aşağıdaki tablo özetliyor. Arkadaşlarınız çok olsun çocuklar…  Yağsınlar üzerinize bir bayram günü kestane fişeği misali…
 

World Vision Türkiye Raporundan alınmıştır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
30 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et