06 Mart 2018 00:50

Kocakurt

Kocakurt

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kırk küsur yıl önceleriydi: 12 Mart 1971 darbesi döneminde Ankara ve İstanbul’un hem askerî hem sivil cezaevlerinde biraz hapis yattım. Ayrıca, cezaevlerinde artık yer kalmadığı için, bazı askerî binaların cezaevine çevrildiği birtakım izbe yerlerde de kalmıştım. Sonunda Ankara’nın eski ve köklü sivil cezaevi olan “Ulucanlar”a tıktılar beni. Yattığım koğuş, her çeşit suçluyu kapsıyordu; ama orada “Siyasî” denen tek tutuklu bendim. 

Koğuşumuzda, Kocakurt adlı ilginç bir mahkûm vardı, dolandırıcılıktan yatıyordu… Orta yaşta, ağzı iyi lâf yapan, kellifelli bir adamdı. Anlattıklarına bakılırsa 1950’li yıllarda o, oturduğu gecekondu mahallesinde, partisinin ocak başkanlığını, sonra da bucak başkanlığını yapmıştı. 

Kocakurt, başından geçen ilginç olayları anlatır-ken onu hayretle dinliyor, böylelikle ülkemizin yakın zamandaki siyasal tarihini de gözden geçirmiş oluyordum. Bu adamın kişiliğinde asıl dikkatimi çeken, onun çeşitli toplum katlarında dolandırıcılığını rahatlıkla uygulamasıydı: Bir yandan, İstanbul’un Nişantaşı semtindeki sosyete hanımlarına sözde Hilton Oteli’nde yapılacak sahte defile davetiyesini satarken, bir yandan da sıtmadan helâk olmuş köylümüze, “sivrisinek ilacı” adı altında DDT koklatılmış su şişelerini kakalıyordu.  

Kocakurt’un serüvenleri bana, ünlü Rus yazarı Nikolay Gogol’ün (1809-1852) “Ölü Canlar” adlı romanını hatırlatmıştı: Romanın kahramanı Çiçikov, 19. Yüzyılın ilk yarısında, elindeki sahte belgeler üzerinden toprak kölelerini satmak için Rusya’daki derebeylerin mâlikânelerini dolaşıyor, geniş toprak sahiplerine büyük bir tafrayla köle satışı yapıyordu. Bu yoldan Gogol, Rusya’nın o dönemdeki feodal yapısını ayrıntılarıyla gözler önüne seriyordu. 

Acaba ben de Kocakurt’un serüvenlerinden oluşan bir roman yazsam ülkemizin toplumsal görünümünü birçok yönden yansıtabilir miydim? Hapisten çıkar çıkmaz bu işe verdim kendimi. Şansım yaver gitti: Bu sırada Milliyet Gazetesi bir roman yarışması düzenlemişti. Sıkıca çalışarak “Kocakurt” adlı romanımı bitirdim ve gazeteye gönderdim. Unutmuyorum, dereceye giren bu romanımın telif ücretiyle Fazıl’a yine “elden düşme”, ama evdekinden daha iyi bir piyano almıştım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...