15 Haziran 2017 00:30

Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki?

Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir haftadır memleket ahalisi olarak Arda Turan ile yatıyoruz Arda Turan ile kalkıyoruz.

Artık spor ile ilgisi asgari seviyede olanlar bile olanı biteni biliyor.

2016’da milli takımda başlayan prim tartışması, geçen hafta Arda’nın Gazeteci Bilal Meşe’ye saldırmasıyla yeni bir boyut kazandı.
Saldırı sonrası milli takımı bıraktığını açıklayan Arda, pişman olmadığını “Kendisine, ailesine, şerefine yönelik medyadan gelen saldırılardan hesap sorduğunu” söylüyordu.

Kuşkusuz, bu olayın perde arkasını, siyasal odaklara dayanarak TFF içinde dönen iktidar oyunlarını, Demirören-Terim ikilisinin futbolu getirdiği noktayı ilerleyen günlerde daha çok tartışacağız.

Asıl ilginç olan nokta ise medya dahil futbolun hemen bütün bileşenlerinin, Arda’nın davranışını kınama yarışına girmesiydi.
Oysa bu sütunda defalarca dile getirildiği gibi futbol toplumun bir aynasıdır.

Toplumda var olan siyasal, sosyolojik, kültürel dinamiklerin futbolu etkilememesi beklenemez.

Oysa son dönemlerde bu toplumda en çok duyduğumuz kelamlardan biri “hesabını soracağım/soracağız” değil mi?

Her konuda, kendisine uymayan her düşüncede, kendine göre “hesap sormaya” hazır geniş bir kitle var.

Uzağa gitmeyin, daha lig bitmeden kısa bir süre önce Başakşehir’li futbolcular yine kendi tarzlarıyla gazetecilerden hesap sormamış mıydı?

Demirören federasyonu kamuoyunun gözüne baka baka, bir kısım futbolcuyu koruyup, cezalarda indirime gitmemiş miydi?

Peki, o hesap soran futbolcuların bir kısmı bu milli takımın kadrosunda değil miydi?

Siz o futbolcuların yaptıklarını geçiştirirseniz, yarın başkaları kafasına göre hesap sormaya devam etmez mi?

Sorular devam eder.

Okuduğunu anlama konusunda ciddi sorunlar yaşayan bir toplum olduğumuz için altını bir kez daha çizelim. Arda’nın davranışı asla onaylanamaz ama büyük bir kesimin “ikiyüzlülük” içinde kınama yarışına girmesindeki ironiyi de görmezden gelmeyelim.

***

İki hafta evvel bu köşede  “Şampiyonluklara seviniyor musunuz?” başlığı altında Nuriye ve Semih öğretmenlerin açlık grevine ve tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çekmeye çalışan bir yazı yazmıştım. Aslında kendilerine yönelik bir ifade olmamasına rağmen Beşiktaş’ın Halkın Takımı ve Beleştepe taraftar gruplarından yazı için açıklamalar geldi. 

Olabilir yanlış anlaşılma olmuştur diye geçen hafta, bu açıklamaları köşemde yayınlayıp, yanıt verecektim. Ancak, bu sene artık “olağanlaşan” bazı nedenlerle, köşemi yazamadım. Bu haftaya kaldı. Buna rağmen Halkın Takımı grubu sosyal medyada “yalancılar” ve “hesabını soracağız” kelamlarının geçtiği kendilerine göre bir kampanya başlattılar. Bir açıklamadan ziyade bildiri tadında olan ve Marx’tan alıntıyla başlayıp, “Allah affeder Çarşı affetmez” gibi bir kafa karışıklığıyla biten metne yönelik artık bir şeyler yazmanın anlamı yok.  Demek ki, Arda’yı tek başına günah keçisi yapmamak lazım. Madem af yok, madem “hesap sorulacak” boynumuz kıldan ince bekleyeceğiz…

Beleştepe taraftar grubuna ise öncelikle üsluplarından dolayı teşekkür ederim.

Beleştepe grubundan arkadaşlar, “Bugün Evrensel gazetesindeki yazınızı okuduğumuzda tüm iyi niyetimizle yazının amacının Nuriye ve Semih hocaların eylemlerine karşı duyarsızlığa bir vurgu yapmak olduğunu düşündük. Bu fikre ulaşmak için gerçekten çok uğraştık çünkü yazının içeriğine bakınca amacınız daha çok Beşiktaş ve Beşiktaş taraftarına yersiz ve hadsiz bir şekilde saldırmak olduğunu düşünüyoruz. Evet saldırmaktır, satır aralarına baktığımızda tırnak içine alarak “Demirören” liginde diyerek aklınızca Beşiktaş’ın şampiyonluğuna halel mi getireceğinizi zannediyorsunuz” demişler açıklamalarında.

Değerli arkadaşlar, satır arası okumadan, “iyi niyetinizle” baktığınızda gördüğünüz şey doğrudur.

Söz konusu yazıda, sportif başarıların, siyasal ve toplumsal gündemi unutturmaması için, tıpkı Soma faciası sonrasında, tıpkı Aladağ yangını sonrasında, tıpkı Berkin Elvan, Uğur Kurt cinayetleri sonrasında olduğu gibi genel duyarsızlığa bir vurgu yapılmaya çalışılmıştır. Evrensel’in internet sayfasında bu konularda yazdığım külliyat durmaktadır. Açıklama gönderdiğiniz yazı da bunlardan farklı değildir. 

Bu kanıya vardığınız “Demirören ligi” tanımlaması ise benim çok uzun zamandır kullandığım bir kavramdır. Demirören’in futbolu yönetemediğini, kurulların kurallar üzerinden değil Demirören üzerinden alındığını neredeyse dört yıldır yazıyorum. 

Geçen hafta istifa eden TFF Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Aşçıoğlu’nun, istifa mektubunu okursanız ne demek istediğimi daha net anlarsınız.
Kaldı ki “Yıldırım Demirören yeter” diyen bir camianın parçası olarak, Beşiktaş’ı yönetme liyakatinde görmediğiniz Demirören’in TFF’yi başarıyla yönettiğini düşünmüyorsunuzdur herhalde.

Son olarak “Gezi davasında darbe ile suçlanan bir taraftar grubu için aynı hassasiyeti göstermiş miydiniz?” diye sormuşsunuz.

Keşke Evrensel’de o dönem yazdığım yazılara baksaydınız bu açıklamayı kaleme almadan. Hepsi Evrensel’in internet sitesinde duruyor. Birçok yazıdan sadece 19 Haziran 2013’de basılan “Bütün Taraftarlar Çarşı’ya Yapılan Baskıya Karşı” başlıklı köşemi okumanızı öneririm. Sanırım sorunuzun yanıtını orada bulacaksınız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...