16 Mayıs 2017 01:00

İnsan hayatı

İnsan hayatı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya bir dirhem sevgi de benden…-
   
Ne mi yazacağım bugün? Tabii ki zorlu günlerin içinden çekip çıkardığım konuyu yazacağım

İnsan hayatı’ndan daha önemli ne vardır, söyler misiniz? Yakınlarınızı düşünün… Çocuklarınızı,   kardeşlerinizi, babanızı, annenizi, dostlarınızı, sevdiklerinizi…

Öyleyse size bir “Hayat hikâyesi”, buyurun:

OHAL kapsamında çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararnameyle işten atılan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, “işe iade” talebiyle haftalardır açlık grevindeydi, biliyorsunuz... 

Bu eylem, düpedüz bir “ölüm orucu”ydu, şakası yok!

Geçen hafta cuma günü gazetelerde, Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut’un, açlık grevinde 60 günü aşan bir zamanı geride bırakan bu iki aydınımızın sağlık durumunun kötüye gittiğini belirten açıklamasını okuyunca önce bir durakladım. 

Gülmen ile Özakça’nın sürdürdüğü açlık grevi, demek ki artık bir dönüm noktasına gelmişti! 

Aynı gün, 103 edebiyatçımız, ortak bir bildiriyle yetkililere acil çağrıda bulunmuştu. Kimse bana bir e-posta gönderip de “imzalar mısın?” diye sormadı. Olsun, ben, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevini Ankara’daki Yüksel Caddesi’nde sürdürdüğünü biliyordum. Oraya gidip bu gençlerin elini tutmak ve uzunca bir süre bu elleri bırakmamak geldi içimden. Belki birkaç söz de söyleyebilirdim…

Gittim oraya. Ama Yüksel Caddesi’ne girmek ne haddime? Polis barikat kurmuş, kimseyi sokmuyordu oraya…

“Bak oğlum..” dedim polislerden birine, “ben 82 yaşında bir moruğum, bırak da her zamanki gibi  şu Mülkiyeliler Birliği’nin lokantasına gidip bir öğlen yemeği yiyeyim…”

“Seni bırakırsak başkaları da yemeğe gider…” dedi polis.

“Gitsinler, aç mı kalsın insanlar?” diye söylendim.

“Onları biz aç bırakmıyoruz, kendileri açlık grevine yattılar!” dedi bu sefer.

“Sen neden bahsediyorsun oğul?” diye bir daha şans denedim.

“Yürü amca” dedi yanındaki polis, “yürü, seninle uğraşmayalım...”

Emre itaat etmek istemiyordum. Ama orada dikilip kalmanın da anlamı yoktu, biraz daha oyalanıp uzaklaştım.

Pazar günü gazeteler, “Önceki gece polisin destekçileri gözaltına alması üzerine, dayanışmaya gelenlerin daha da arttığını” yazıyordu.

“Tuh” diye söylendim, “keşke geç saatlere kadar kalaydım orada…”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...