24 Mart 2017 00:15

Hani biz marjinaldik?

Hani biz marjinaldik?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İktidar-medya ilişkilerinin hiç görülmedik şekilde yozlaştığı ve gazete manşetlerinin bile cumhurbaşkanı veya onun aile bireyleri tarafından belirlendiği bir ülkede yaşıyoruz. Bizimki gibi ülkelerde medya ve siyaset iç içe geçmiştir. Burda kim siyasetçi, kim gazeteci, kim medya patronu, kim medya yöneticisi tam belli değildir. Bir gün siyasetçi olan bir bakasınız ertesi gün gazeteci olur. Hayatını gazetecilikten kazanan birçok insanın asıl hedefi de bir gün parlamentoda bir koltuk sahibi olmaktır. Çok isteyip siyasetçi olamayan kimi gazeteci de zaten yaptığı haberlerle ülke siyasetinde politik aktör olarak rol alır. Bu çember yıllar içinde geliştirilmiş bir çıkar ilişkisi şeklinde döner durur. Bizim gibi ülkelere muz cumhuriyeti denir. Biz kendi muzlarımızı yetiştirir, kendi muzlarımızı yeriz. Demokrasinin beşiği olarak gördüğümüz ülkelerde yaşayanların ise bizimki gibi muz cumhuriyetlerinde yaşananlara bakıp “Vah zavallı az gelişmişlik!” dediklerini düşünürüz. 

Oysa durum hiç de öyle değilmiş. Meğer bizim çarpık demokrasimiz ve çarpık medya-siyaset ilişkisi modelimiz, demokrasinin ana rahmi olan İngiltere’ye bile örnek olmuş. Son günlerde İngiltere’de tartışılan, İngiliz siyaset ve basın camiasında şok etkisi yaratan bir medya-siyaset ilişkisinden bahsediyorum. 

İktidar partisi milletvekili ve eski Maliye Bakanı George Osborne, geçen hafta Londra’da yayınlanan ve halka bedava dağıtılan Evening Standard gazetesinin editörlüğüne atandı. İngiliz basınından öğrendiğimiz kadarıyla, 45 yaşındaki Osborne, bir yandan seçilmiş milletvekilliğine devam edecek ve seçmeninin parlamentodaki temsilcisi olacak, öte yandan Mayıs ayı itibariyle aynı zamanda gazetenin editörlüğünü yürütecek; yayın politikasını ve manşet haberleri belirleyecek. Geçmişte eski maliye bakanı olarak birçok akçeli işe imza atmış olan George Osborne’nun, Londra finans ve inşaat sektörüyle yakın ilişkileri olan Evening Standard gibi bir gazetede maaşlı iş sahibi olması etik açıdan tartışılıyor tabii. Üstelik gazetecilik bu genç politikacının parlamento dışındaki ilk işi değil. Osborne sabah, öğle, akşam ve gece saatlerinde farklı farklı işler yapabilen ve hepsinden yüzbinlerce Sterlin kazanabilen bir kişi olarak tarif ediliyor. Sabah, gazete manşetini belirleyecek, öğleden sonra parlamentoda seçmenleri için çalışacak, haftada bir gün akşamları büyük bir yatırım fonu için danışmanlık yapacak, geceleri de deneyimli bir politikacı olarak konuk olduğu özel konuşma toplantılarından binlerce Sterlin alacak. Bir koltukla 4 karpuz yani. 

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn George Osborne’un gazete editörlüğü işini duyunca “Bu bir şaka herhalde!” demiş. Nitekim İngiliz parlamentosunda şok etkisi yaratan bu gazete editörlüğü hadisesi, eski bakanların yeni görev kabul ederken uyması gereken kurallar çerçevesinde, parlamento etik komitesini de harekete geçmiş. Bu yeni görev medya-siyaset ilişkisinde çıkar çatışması olarak görüldüğünden, muhafazakâr politikacının ya milletvekilliğinden ayrılması ya da gazete editörlüğü görevini reddetmesi gerektiği konuşuluyor. İngiltere tarihinde daha önce de gazetecilik yapmış eski milletvekilleri bulunuyor, ancak iki görevi aynı anda yapan hiç olmamış. 

Lakin Osborne’un gazetecilik hevesi çok eskilere dayanıyor ve ne milletvekilliğinden ne de editörlükten vazgeçecekmiş gibi duruyor. Üniversite öğrenciliği yıllarından beri gazetecilik alanına girmek için uğraşan, ama Times ve Economist gibi büyük medya kurumları tarafından işe alınmayan Osborne, yılmadan gazetecilik hayalinin peşinden koşacak gibi görünüyor. Ayrıca, kendi partisi içinden bu kirli koşuya destek verenler çoğunlukta. Muhafazakâr partinin gelecekteki lideri gibi de görülen bu genç politikacının Evening Standard gazetesinin başına getirilmesi elbette sadece Osborne’nun bireysel çıkar ilişkileriyle alakalı değil. Bu yeni görevlendirme, politika, iş dünyası ve medya sektörü arasında kurulan kirli ilişkilerin iktidar partisine sağlayacağı faydalar için de bir yatırım gibi görülüyor. 

İngiltere’de 200 yıllık geçmişe sahip Evening Standard gazetesi, 2009 yılında daha önce de Independent gazetesini de almış olan ve dünyanın en zengin Ruslarından biri olarak gösterilen Alexander Lebedev ailesine satılmıştı. Lebedevler, gazeteyi ele alır almaz yeni bir iş stratejisiyle onu Londralılara bedava dağıtılmaya başlamış, böylece tirajı ve reklam gelirlerini ikiye katlamışlardı. Ulusal ve uluslararası zengin içeriğiyle her akşam Londralılara bedava dağıtılan gazetenin haberlerinde Muhafazakâr Parti’nin sözcüsü olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. İşçi Partisi’nin başında Tony Blair’i, hükümetin başında da muhafazakârları görmek isteyen bir gazeteden bahsediyoruz. George Osborne’nun Evening Standard editörlüğünü destekleyen tek İşçi Partilinin de zamanında neo-liberal politikaları uygulayan Tony Blair olması kimseyi şaşırtmıyor haliyle. 

Şimdi biz dönüp kendimize bakalım: Hani biz marjinaldik? Hani biz muz cumhuriyetiydik? Gazete editörünü, yazarını-çizerini Ankara’dan bir emirle atayan, muhabirlerin bile neyi yazıp yazamayacağını belirleyen bir iktidarımız var diye övünüyoruz. Elin İngiliz milletvekili doğrudan gazeteye editör oluyor, açıktan açığa haberi, manşeti belirliyor. Çürümede başı çekelim derken yine Batının gerisinde kaldık. Peki, şimdi ne olacak? Bakalım Osborne milletvekilliğinden istifa edip çok isteği gazete editörlüğüne mi geçecek? Yoksa gazete editörlüğünü bırakıp seçmenlerine hizmet etmeye devam mı edecek? Yoksa bir koltukta dört karpuz taşıyan çürümüş muz cumhuriyeti muzlarına mı benzeyecek? Köklü İngiliz demokrasisi bütün bunlara nasıl karşılık verecek? Hep birlikte izleyip göreceğiz. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa