17 Mart 2017 01:00

Politik mizahta çağ atladık

Politik mizahta çağ atladık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üzerinde yaşadığımız topraklarda II. Abdülhamit döneminde bile karikatürle politik mizah yapılabilmiş, basında en despotik sultanlarla bile dalga geçilebilmiştir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde bir yandan karikatür sanatı gelişirken, bir yandan da 1940’larda Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz, Şerif Hulusi gibi politik mizah edebiyatına baş koymuş yazarlar sayesinde, “Halk için mizah” anlayışıyla çeşitli yayınlar çıkabilmiştir. Ondan sonrası zaten her gazetenin birinci sayfasında bir politik karikatür, ayrıca türlü çeşitli mizah ekleriyle desteklenen kahkahası bol, hiciv derecesi yüksek bir politik mizah bilinci.1980 darbesinden sonra bile askerlere karşı en güçlü eleştirinin yine bir mizah dergisi olan Gırgır tarafından yapıldığı bilinir. Kısacası, politik mizahın Türkiye siyasi hayatında önemi büyüktür. Oysa bugün, 21. yüzyıl Türkiyesi’nde, eleştiriye ve gülmeye tahammülsüz, mizahçıları mahpushanelere atan bir iktidar var.Bizim Evrensel gazetesi hariç, birinci sayfasında politik mizah yapılabilen gazete kalmadı gibi. Cumhuriyet Gazetesinin emektar karikatüristi Musa Kart kasım 2016’dan beri cezaevinde. Milliyet’te yıllarca politik karikatür çizmiş olan Haslet Soyöz kızakta. Diğer gazetelerin birinci sayfalarında karikatüre yer yok. Mizah dergilerinin tirajları düşüyor, mizahçılar birer birer yıllardır çalıştıkları yayınlardan ayrılıyorlar. Çünkü Türkiye’de siyasal iktidarın eleştiriye sıfır tolerans anlayışı politik mizah için ayrılan alanı gidererek daraltıyor ve işi zorlaştırıyor. 

GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE

Ama öte yandan, ülkemiz bu hazımsız, toleranssız politik aktörler sayesinde bir yandan da politik mizahta çağ atlamış durumda. Mesela şu son Hollanda krizini ele alalım. Kendi yarattıkları diplomatik kriz ve skandalla başa çıkmaya çalışırken iyiden iyiye komik duruma düşen AKP’li politikacılarla, onların izinden giden “öfkeli” AKPgillerin kamusal alanda çizdikleri tablo, başlı başına bir politik mizah değil mi?İşte size her biri politik karikatür niteliğini taşıyan birkaç örnek. 

- Hollanda’yı Fransa bayrağıyla protesto edenler,

- Hollanda’nın Rotterdam kentini ABD’nin New York eyaletindeki Rotterdam kasabasıyla karıştıranlar,

- Hollanda’nın Orange (turuncu) hanedanı var diye,  bugünkü Hollanda hükümetini protesto etmek için sokaklarda bıçakla portakal kesenler; kestikleri portakalların suyunu (kan içer gibi) içenler,

- Hollanda sokaklarında “Tayyip öl de ölelim” şeklinde sloganlar atarak kendi yarattıkları diplomatik skandalı “Avrupa’daki şu çılgın Türkler” kıvamına getirenler,

- Soyadı Hollande olduğundan olsa gerek, kriz nedeniyle sosyal medyada Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a çemkirenler,

- Hollanda’yı protesto etmek ve kendince Hollanda hükümetine ültimatom vermek için Montofon ineğini 72 saat içinde keseceğini söyleyenler, 

- 40 kadar Holstein cinsi Hollanda büyükbaş hayvanı sınır dışı eden ve “eğer Hollandalılar bu hayvanları geri almazlarsa, hepsini keseceğiz,” diyen kırmızı et üreticileri,

- Ve tabii gazete köşelerinde ve TV programlarında bütün bu saçmalıkları normalleştirerek kendilerini ve Türkiye vatandaşlarını küçük düşüren bazı cahil gazeteciler. 

Allahım, sen aklımızı koru. Ülkede siyasi gündem bu derece komikleşmişken, mizahçılar ne yapsın? AKP Türkiye’si politik reel mizahta çağ atladı, siyaset sahnesinde olan bitene ve düştüğümüz zavallı hallere gülmekten geberiyoruz. 

KRİZİN BASIN AYAĞI

Gördüğüm kadarıyla Hollanda krizi basında iki şekilde yer alabildi: “Mağdurluk çerçevelemesi” ve “Haklılık çerçevelemesi.” Hollanda’yı protesto eden büyük Türk medyasına bakılırsa, Türkiye ve hükümetin bakanları referandum propagandası yapmak için Hollanda’ya alınmadıkları için “mağdur.” Yasağa rağmen, Türk bakanların Almanya üzerinden kara yoluyla ve Hollanda polisini şaşırtacak yöntemlerle gizlice giriş yapmaları da “haklı.” Özellikle televizyon programı “Tacirler Yatırım” tarafından finanse edilen Ahmet Hakan gibi gazetecilerin yırtınırcasına konuklarına kabul ettirmeye çalıştıkları şey bu: “Tamam, yasal olarak doğru değil belki, ama biz yine de hem haklıyız, hem de mağduruz kardeşim.” Biliyorsunuz, AKP Türkiyesi’nde basın mottosu: En kabadayı olan en iyi gazetecidir. Böyle “karrrdeşim”lerle filan diplomasi tartışıyoruz. Ergun Balcıların, Mehmet Ali Birandların kemikleri sızlıyordur herhalde. Ülkede doğru düzgün dış haberci de, diplomasi muhabiri de kalmadı ki. 

Bu haklılık ve mağdurluk çerçevelemelerinin elbette diplomatik uygulama ve teamüllerde yeri yok. Ama olsun, biz siyaseti karikatürize ederek yaşamıyor muyuz? Biz Avusturya kapılarına kadar at üzerinde dayanmış bir neslin evlatları değil miyiz? Bizim milyonlarca vatandaşımız Avrupa’da yaşayıp çalışmıyor mu? Biz Almanya’dan Hollanda’ya silahlı korumalarımız ve çok sayıda Mercedes araç eşliğinde kaçak giriş yapacak kadar zeki değil miyiz? Biz oradan dönmeye değil, ölmeye de gideriz gerekirse. Ha, bizim ülkemizdeki mevcut yasalar seçim dönemlerinde dış ülkelerde seçim propagandası yapmayı yasaklıyormuş… Olsun. Orası Hollanda. Biz başkasının hükümdarlık alanında istediğimiz haltı yer, gerekirse kendi koyduğumuz yasayı da çiğneriz. Şimdi bize sınır engeli koyan, o kendi kafelerinde özgürce marihuana içtiren Hollanda düşünsün!?? El mi yaman, bey mi yaman?.. İşte politik mizahta çağ böyle atlanır.

Kendi demokrasimize ve kendi koyduğumuz yasalara bile saygımız yokken, elin Hollandalısından kendimize uygun demokrasi ve özgürlük talep etmek, bulamayınca da her yere pislemek, ana akım medyada bolca gördüğümüz şuursuz bir söylemdi son bir hafta içinde. Dediğim gibi, ülkemizde karikatür sanatı geriliyor, karikatüristler işsiz kalıyor olabilir; ama sağ olsun, siyaset sahnemizin güncel aktörleri politik mizah ihtiyacımızı fazlasıyla karşılıyorlar zaten. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa