13 Ocak 2017 00:48

Erdoğanlanmak

Erdoğanlanmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Avrupa Birliği’nin kamuoyu araştırmalarını yansıtan Eurobarometre, 2005 yılında aday ülkeleri de kapsayan ve haliyle Türkiye’yi de içine alan bir “Sosyal değerler, bilim ve teknoloji” araştırması yapmıştı. Araştırma sonuçlarına göre, AB üyesi ve aday ülkeler arasında “tanrı”nın varlığına en çok inanan ülkenin Türkiye olduğu ortaya çıkmıştı. AB düzleminde tanrının varlığına inanan Türklerin oranı yüzde 95’ti. Avrupa Birliği’nde genel olarak tanrının varlığına inanma ortalaması yüzde 52 idi. Tanrının varlığına en az inanan üç ülke ise yüzde 16’yla Estonya, yüzde 19’la Çek Cumhuriyeti ve yüzde 23’le İsveç olarak belirlenmişti.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka önemli konu, Türklerin politika ve güncel olaylara karşı ilgisizliğiydi. Türkiye’de politikayla ilgilendiğini ifade edenlerin oranı yüzde 54’te kalırken, bu oranla Türkiye siyasete ilgi açısından 32 ülke arasında 31. sırada yer alıyordu. Politika ve güncel olaylarla ilgilenme sıralamasında ilk üç ülke Hollanda, Danimarka ve İsveç olarak belirlenmişti. Siyasete ilgi konusunda Portekiz, Türkiye ve Bulgaristan son üç sıradaydı.

Türkler politikaya ve güncel olaylara karşı ilgisiz olabilirlerdi, ancak bu konularda iyi bilgilendirildiklerini de düşünmüyorlardı. Türklerin yüzde 58’i politik ve güncel olaylar konusunda iyi bilgilendirilmediklerini beyan etmişlerdi. Politikaya yönelik ilgisizliğe karşın, Türkler, önemli hükümet kararlarında halka söz verilmesinin çok önemli olacağını düşünen ulus olarak dikkat çekiyordu. Ancak Türklerin demokratik katılım veya bilgiye ulaşmak için özel bir çabaları ve talepleri de yoktu. Bunca gazeteci ve muhalif politikacı yok yere hapse atılırken, toplumdan ciddi bir tepki gelmiyor oluşundan da belli değil mi bu?

Türkiye bir çelişkiler ülkesi.

Kadercilik ve cahillik kol kola girmiş, sanki bu topraklarda yaşayan insanların varoluşuyla dalga geçiyor.

Yalanların efendisi olmuş politikacılar, halkın inançlarıyla, günlük çıkarlarını sömürerek egemenliklerini, dünyalıklarını büyütmenin yeni yollarını keşfediyor.

Çıkarcı siyaset için kaderci, cahil ve bilgisiz bırakılmış bir halk kitlesinden daha elverişli ne olabilir? Hele de bu kitle ev, araba, beyaz eşya, okul taksiti gibi gündelik dertlerle boğuşurken gelecek güzel günlere inandırılmışsa.

Bilginin olmadığı ve bilgiye karşı ısrarlı talebin de olmadığı bu ülkede,  Millet Meclisi çatısı altında “Erdoğanlanmak” için yapılan anayasa değişikliği görüşmeleri adeta bir dış haber veya belgesel film kıvamında izleniyor. Bize hem yakın hem de uzak. Bir şeyler oluyor ülkede, ama tam olarak bizimle alakalı mı değil mi bilmiyoruz. Öylesine izliyoruz. Bazılarımız izlemiyor bile.

“Erdoğanlanmak” diyorum, çünkü anayasa değişikliğiyle asıl yapılmaya çalışılanın zoraki bir başkanlık sistemini halka dayatmak olduğu ayan beyan ortada. Meclisteki iktidar partisi üyeleri cebren ve hile ile yalan ve dolan ile bir millete tek adam iktidarını dayatıyor ve o millet resmen uyuyor, uyutuluyor.

Milletin siyasette ve güncel olaylara ilişkin ilgisi az, bilgisi de o kadar çarpıtılmış, tek yönlü ve yanlış haberlerden oluşuyor ki, seçmenin olan bitene demokratik katılımı ancak “Vardır büyüklerimizin bir bildiği” seviyesinde. Kaderde varsa Erdoğanlanmak, neye yarar debelenmek. O yüzden Meclisteki anayasa değişikliği oylamaları adeta National Geographic kanalındaki kurdun kuzuyu yemesi belgeseli gibi izleniyor. Halk kendi gücünün farkında değil.

Dayak yiyenler ana muhalefet partisi üyeleri. İktidar göz göre göre milleti Erdoğanlama yolunda her türlü girişimi sırayla ve ısrarla gerçekleştirirken kafasını kuma gömen ana muhalefetin seçilmiş vekilleri. Meclisteki ikinci büyük muhalefet partisinin neredeyse tüm üyelerini hapse atan, usulsüz oylamalarda iktidarı destekleyen ana muhalefet. Ana muhalefet partisi üyeleri Meclisteki Erdoğanlanma oturumlarında fiilen dayak yiyor. Göz göre göre, sosyal medyadan göstere göstere. Muhalefetsizlikten ve denetimsizlikten gözü dönmüş iktidar partisi üyeleri ise, artık gemi azıya almış, “Biz yaptık oldu” söylemiyle her türlü usulsüzlüğü resmileştirmişler. Nasıl olsa yapabiliyorlar. Nasıl olsa “bir dakika!” diyebilen yok. Rezaletin son perdesi.

Bilgisizlik, ilgisizlik, kadercilik, bireysel çıkarlar ve müşterici ilişkiler üzerine kurulu politikalar; denetlenebilir, dürüst ve ahlaklı olana değil, tanrı seviyesinde tapınacak baskıcı lidere duyulan tutku; güçsüz muhalefet, güçsüz basın, satılmış iş dünyası, yalaka gazeteciler ve ferasetsiz siyasetçiler bir araya gelince ortaya çıkan tablo şu: “Erdoğanlanmak” yolunda Mecliste birbirlerini tokatlayan, ağır küfürlerle birbirlerine bağıran, oturumlarda muhaliflerine saksı fırlatan vekiller parodisi. Artık kaderciliği bırakıp biz bunları hak edecek ne yaptık diye düşünmenin zamanıdır.

Bu arada büyük şehirlerin sokaklarında bombalı, silahlı eylemlerle insanlar öldürülüyor.

İnsanların can güvenliğini sağlayacak güçlü bir devlet yok.

Hak, hukuk ve adalet muktedirin elinde oyuncak olmuş.

Üniversitelerdeki namuslu ve değerli akademisyenler ihraç edilerek öğrenciler cezalandırılıyor.

Halka doğru ve önemli bilgileri aktarması beklenen gazeteciler hapiste.

Sansürün en sofistike yöntemleri bulunuyor ve uygulanıyor.

Korku politikalarıyla alternatifsizlik, çaresizlik havası yaratılıyor.

Gelecek nesilleri bugünkünden daha ağır şekilde kaderci yapacak bir eğitim sistemi yerleştiriliyor.

Düşünmek, sorgulamak, analiz yapmak, eleştirmek ve hesap sormak vatan hainliği olmuş.

Ülkenin sınır ötesinde giriştiği savaştan her gün cenazeler gelmeye devam ediyor.

Mecliste en güçlü muhalefeti yapan parti HDP’nin tüm başkanları ve birçok milletvekili yasa dışı şekilde hapiste tutuluyor.

Doların fiyatı her anayasa maddesinin kabulünden sonra 1 lira daha yükseliyor.

Kaos kapıda.

Bu millet her ne kadar siyasete karşı ilgisiz ve kaderci olsa da, tek parti, tek liderin faturasını yine bu millet, özellikle de gelecek nesiller ödeyecek. “Erdoğanlanmak” da olumsuz bir fiil olarak siyaset sözlüğümüzde yerini alacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...