06 Aralık 2016 00:56

Kabalığın panzehiri

Kabalığın panzehiri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nedenini baştan anlayamadım: Son günlerde birçok gazete ve dergi, benden “Mozart” üzerine yazı istedi. Ama asıl ilginç bulduğum, müzikle ilgisi olmayan bir derneğin de Mozart üzerine konuşma yapmamı istemesiydi. 

Sonunda, “Mozart’lı bir hafta” geçirmemizin nedenini buldum: 5 Aralık, Mozart’ın ölüm günüdür! Evet, Mozart, 1791 yılının 5 Aralık günü yaşamdan ayrılmıştı. 

Kabalıkların, hem de çok yönlü kabalıkların hüküm sürdüğü bir dönemde yaşadığımıza göre, “inceliklerin efendisi” olan Mozart’ı anmaktan, özlemle anmaktan daha yerinde ne olabilir?
Çağımızın ısrarlı bir hümanisti ve anti-nükleer aktivisti olan Albert Schweizer, Mozart’ı şöyle tanımlamıştır: 

Bütün dâhîler göklere uzanmış, Mozart ise gökten inmiştir.

Mozart’ın yaratıcılığını belirleyen nitelikler, kültür tarihinde pek görülmeyen cinstendir: O, müzik sanatında “klasik” kavramını bütün yönleriyle temsil etmiştir. (Burada “klasik” kavramını özetle tanımlayayım: Sanat alanında klasik, tarihsel akımların bireşimini, örnek bir uluslararası mükemmelliği, üslup ve biçim özdeşliğini, aydınlık anlatımı ve dengeyi içerir.)   

Fransız Devrimi’nden 33 yıl önce doğmuştur Mozart, devrimden iki yıl sonra da ölmüştür. Bu demektir ki, 35 yıllık yaşamında, 18. Yüzyıl Aydınlanması’nın Avrupa’yı saran havasını yoğun biçimde solumuştur. Eserlerinde Alman, İtalyan ve Fransız stillerinden yararlanarak tarihte “uluslararası bireşim”e ulaşmış ilk besteci de odur.       

Çağımızın ünlü müzikbilimcisi Curt Sachs’ın tanımıyla Mozart’ın müziği şu özellikleri içerir:

“Anlam, doğallık ve nitelik uğruna biçim güzelliği bir yana itilmediği gibi, doğaya yakınlık da duyusal bir göz boyamacılık, ya da seçkinlik uğruna harcanmamıştır. Mozart, komik opera türüne ciddi operanın ağırlığını ve zenginliğini vermekten çekinmemiştir. Çalgılara insan sesinin soluğunu öylesine sindirmiştir ki, senfonilerinin ağır bölümleri opera aryaları gibidir; senfonilerinin hızlı bölümleri ise opera finallerine benzer. Güzellikle niteliği, sahneyle müziği, hüzün ile gülmeceyi, çalgılarla insan seslerini, melodiyle çokseslilik tekniklerini birleştirmiş olan Mozart, müzik tarihinin mutlu çağında deyiş terazisinin kefelerini tam dengede tutmak için yaratılmıştır sanki.” 

1781 Yılında Mozart, hizmetinde çalıştığı Salzburg Başpiskoposu ile kavgalaşmış, müzik tarihinde ilk olarak soyluların egemenliğini kıran müzikçi olmuştur. Bilindiği gibi, feodal efendilerin gözünde müzikçi, bir “saray hizmetlisi”ydi. Müzik tarihçilerine göre, Mozart’ın Salzburg sarayını terk etmesi, müzikçinin tarihteki ilk bağımsızlık bildirisi niteliğindedir. Başpiskoposun Mozart’a “Kendini beğenmiş rezil!” diye bağırması üzerine besteci ona, “Sen de burnu Kafdağında bir papazsın!” diye karşılık vermiş, kapıyı çarpıp çıkmıştır. İşte o kadar. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...