28 Temmuz 2016 08:31

Fenerbahçe, cemaat ve 15 Temmuz darbe girişimi

Fenerbahçe, cemaat ve 15 Temmuz darbe girişimi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önce bir saptama, 27 Mayıs’tan beri pek çok darbe ve darbe girişimine tanık olmuş deneyimli “T.C. yurttaşları” açısından, 15 Temmuz gecesi başlayan darbe girişiminin ilk saatleri bir “tiyatroyu” andırıyordu. Saat 22.00 gibi herkesin ayakta olduğu bir saatte, köprü keserek, Ankara, İstanbul üzerinde 3-5 uçak dolaştırılarak, bütün televizyonlar ve iletişim kanalları açıkken bir darbenin gerçekleştirilemeyeceği en azından darbe deneyimi olan kuşaklar açısından açıktı. Sokağa çıkan vatandaşlar karşısında, ne yapacağını bilemeyen erlerin suratları televizyonlara yansıdığında, bu girişimin başarı şansı olmadığı netleşiyordu. Darbe girişimi bastırılıp, toz duman dağılmaya başladığında, Gülen Cemaatinin etkin rol aldığı bu “gösterinin”, “komedi” değil, bir “trajedi” olduğu da ortaya çıktı. Çoğu sivil 240’tan fazla ölü, yüzlerce yaralıyla, gözü dönmüş bir şekilde meclisin bile bombalandığı, memleket siyasi tarihinin en kanlı darbe girişimine tanıklık etmiştik.

Girişimin üzerinden on günden fazla zaman geçti. Gülen Cemaati ve darbe ile ilişkili olduğu gerekçesiyle, başta ordu, emniyet ve yargı olmak üzere, bütün kamu kuruluşlarında yüzlerce kişi tutuklandı ya da göz altında. Binlerce kişi görevlerinden açığa alındı ve görünen o ki bu sayılar daha da artacak.

Şimdi medyada ve çeşitli platformlarda darbe girişiminin siyasal sonuçları, bu kadar büyük sayıda Cemaat üyesinin kamu kurumlarının en kılcal damarlarına kadar nasıl sızdığı tartışılıyor.  Gazete köşeleri “Kandırıldık” diyenlerin, “Ne kadar safmışız” diyenlerin itirafından geçilmiyor.

Oysa Gülen Cemaati hedefleri doğrultusunda neleri göze alabileceğini, nasıl gözü dönmüş biçimde “vahşileşebileceğini”çok önceleri, hem de siyasi analizcilerin burun kıvırarak baktığı spor alanında göstermişti.

Evet, 3 Temmuz “sözde şike” sürecinden söz ediyorum.

2012 yılının sonbaharında spor yazıları yazmaya başladığım Evrensel’in internet arşivine bakıldığında, 3 Temmuz süreci, Cemaat ve sporda “paralel yapılanma” ile ilgili 10’dan fazla yazının bu köşede yayınlandığını görebilirsiniz.

Bakmayın siz Habertürk’ten Cumhuriyete hemen hemen bütün medya organlarının geçen hafta spor sayfalarında kaleme aldıkları “Fenerbahçeliler ve Aziz Yıldırım haklıymış” türü yazılarına. Söz konusu futbol ve taraftarlık olduğunda “renk körlüğü” ile malul olanlar, futbola soldan baktığını söyleyen “romantik” yazarlar bile, o günlerde ben dahil Gülen Cemaatini işaret eden az sayıda yorumcuyu, “fanatiklik” ile, şikeyi örtbas etmeye girişmekle suçluyordu.

Oysa binlerce Fenerbahçe taraftarı 3 Temmuz 2011’de operasyon haberi duyulduktan kısa bir süre bunun Gülen Cemaatinin Fenerbahçe’ye yönelik bir hareketi olduğuna karar vermişti bile. İlk bir hafta Beşiktaş’taki özel yetkili savcıların ifade aldığı mahkeme binası önünde Cemaat aleyhine sloganlar atan taraftarlar, 10 Temmuz 2011’de binlerce Fenerbahçelinin katıldığı Bağdat Caddesi yürüyüşünde,”yıkılmayan son kale” pankartının arkasında “Cemaat Fenerle başa çıkamaz” sloganlarıyla yürüyordu.

Herkes, “Cemaatin Fenerbahçe ile ne işi olur” derken, Fenerbahçe taraftarı nasıl bu kadar kolay karar verebilmişti?

Oysa, olay basitti, daha önceki Ergenekon, Balyoz, KCK, Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi kumpas davalarında Cemaat yayın organları nasıl tetikçilik yaptıysa, 3 Temmuz’da da aynı tavrı almışlardı. Hatta Cemaatin amiral gemisi Zaman gazetesi Fenerbahçe’nin başına geçmesi gereken yeni başkanın propagandasına bile başlamıştı. Yani kimse “saf” veya “aptal” değildi. “Cemaatin ne işi olur Fenerbahçe” ile diyenlerin büyük çoğunluğu olayı görüyor sadece o günün “güçlüsünün” yanında saf tutuyordu.

“Bu ateş üfleyerek sönmez” diyen Ünal Aysal, 15286 sicil numaralı Kongre Üyesi Zekeriya Öz’ün aslında ne yaptığını bilmeyecek kadar saf mıydı? Mehmet Baransu ile medyaya pozlar veren Trabzonspor başkanı, Baransu’nun kimin adına hareket ettiğini bilmiyor muydu? Şimdilerde Hakan Şükür’ü kongre üyeliğinden atmaya çalışanlar acaba şimdilerde “kaçak” Zekeriya Öz’ü attılar mı? Sorular uzar, gider...

Bir notta, 15 Temmuz darbe girişimcilerinin vahşeti üzerine yazmak gerekiyor.

10 Temmuz 2011’de köprüye yürüyüşe geçen Fenerbahçe taraftarlarına karşı, şimdilerde tutuklu olan o dönemin emniyet amiri “Gerekirse gerçek mermi kullanın” diyordu. Ses kaydı hâlâ internette bulunan bu sahneye o zaman ses çıkartan çok az olmuştu. Fenerbahçe taraftarı Çağlayan’da, Şişli’de sürekli biber gazı ve plastik mermiye maruz kalırken, şiddetin boyutu medyada çok az yer alıyordu.

Oysa yaptıkları, yapacaklarının teminatıydı.

12 Mayıs 2012’yi hatırlayan var mı? O gün Fenerbahçe stadında “İmamın ordusu yıldıramaz bizleri” diye bağıran Fenerbahçe taraftarına yönelik bir katliam girişimi yapıldı. Stat kapıları kapalıyken başta okul açık olmak üzere, kadınların, çocukların da bulunduğu tribünlere atılan gaz bombalarıyla, plastik mermilerle yaratılan karmaşadan bir “facia” çıkartılmaya çalışıldı.

Bu gün Cemaate sallayan gazeteler o gün Fenerbahçeli fanatiklerin çıkarttıkları olaylardan söz ediyordu.

Fenerbahçeli taraftarların haklı olarak “3 Temmuz darbesi” dediği süreç aslında 15 Temmuz 2016’da yaşanacak darbe girişiminin ve Cemaatçilerin sivillere karşı kullanabileceği şiddetin bir habercisiydi anlayana.

Belli ki bu konuyu konuşmaya ve yazmaya daha çok devam edeceğiz. Şimdilik, Aykut Kocaman’ın, o dönemin simgesi haline gelen,”Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”sözüyle bu haftaya noktayı koyalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...