18 Haziran 2016 00:13

Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’

Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftaki yazımda, hangi düzeyde olursa olsun öğrenci konumundaki çocukların, gençlerin kendilerine sunulan çok seçenekli soruları yanıtlayarak aldıkları puanlarla aslında kısıtlı olan seçenekler arasından bir okul seçtiklerini yazmıştım. Tabii ironiydi bu… Çok seçenekli veya çoktan seçmeli olarak adlandırılan soru tipi “Doğru, bunlardan biridir. Tartışma! Sorgulama! Seç birini!” mesajını içerir. Hatta ben bazen kelime oyunuyla şakasını yaparım: “Size, doğru yanıtını çoktaaan seçtiğim sorular hazırladım” derim öğrencilere. Halbuki onlar bir diğer seçeneği veya başka bir seçeneği de hak ediyorlardır. Geçen hafta, ayrıca, yazımı “Bu paylaşım savaşlarında, ne oluyorsa çocuklara oluyor. Birilerinin emellerine kurban gidiyorlar. Bu yüzden ne biten eğitim-öğretim yılını selamlamak geliyor içimden ne de başlayacak olanı… Kurbanları selamlamak gibi bir şey, ya da yarışa götürülen atları… Başına nelerin geleceği belli bu çocukların... Bir tür insan pazarı…” şeklinde bitirmiştim.
Son haftalarda okulların kapanışıyla birlikte yapılan törenlerde olsun ya da çeşitli şekillerde yayımlanan bildirilerle olsun lise gençliği geçen hafta saptamasını yaptığım bu duruma isyan edercesine ses çıkarmaya başladı artık. Genel olarak bakıldığında köklü ve tanınmış liselerle başlayan ve görece tanınmış ve genelde aileler tarafından çok talep gören liselerle devam eden bir “Yeter artık” çığlığı olarak değerlendirilebilir bu durum. AKP’nin eğitim politikalarına ve uygulamalarına karşı yapıldığı, yayımlanan bildirilerden anlaşılan bu eylemler, aynı zamanda, yine geçen hafta sözünü ettiğim ezenler arası savaşın bir yansıması gibi de görünüyor. Çünkü bireysel örnekleriyle istisnaları olsa da, seçkin okullarla, başka bir deyişle avantajlı sınıfların çocuklarının devam ettiği okullarla başladı bu eylemler.
Kapitalizmin neoliberal politikalarının en hızlı savunucusu olan siyasi iktidar konumundaki AKP hükümeti, bu coğrafyada oyunu arttırmak amacıyla dini duyguları kullandığı için, gericilik suçlamasıyla itham ediliyor. Bunun da doğruluk payı vardır, ama esasen mal, mülk ve güç sahibi olanın, yani üretim araçlarını elinde tutanların iktidarını pekiştirme adımlarıdır bu politikalar. Ancak bu pekiştirme, konum olarak zenginin iktidarını pekiştirmek olarak algılanmalı çünkü AKP tarafından yapılmak istenen, cumhuriyet kurulurken avantajlı kılınan ve düne kadar iktidarını sürdüren sınıfın demografik yapısını yavaş yavaş değiştirmek ve kendine yakın olanlara ezen sınıf statüsünü kazandırmaktır; bunu da sınıfsal statüsü değişmeyecek olan ezilen sınıflardan aldığı oylar sayesinde kanun yapma gücünü kullanarak yapmayı planlamaktadır. Hatta bu kanunlardan biri daha dün meclisten geçti: “Maarif Vakfı Kanunu”.
Bu çerçevede, liselerde başlayan protesto hareketlerine baktığımızda, yine ezen sınıflar içi bir savaşın izlerini görmek mümkün. Ama bu hareket, ergenliğini bitirmek üzere olan genç yetişkinlerin kendini gerçekleştirme macerasında attıkları önemli bir adım niteliği taşıdığından dolayı, AKP öncesi iktidarda olanlar ellerini ovuşturmaktan vazgeçsinler. Çünkü bu protestolar örtük olarak da olsa, şu mesajı da içeriyor: “Test türü sınavlarla dayattığınız seçenekleri kabul etmiyor, eğitim-öğretim-gelişim maskesiyle saklamaya çalıştığınız emellerinize kurban gitmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Bizler, ne kurban edilecek koyunlarız, ne yarış atıyız, ne de insanı hiçe sayan savaşlarınızda eline silah tutuşturularak ölmeye ve öldürmeye gönderilecek savaş makineleriyiz. Sahte iş piyasalarınızda, esnek çalışma sisteminizle köle gibi alınıp satılacak esirler veya meslek okullarınızda staj bahanesiyle sömürülen insanlar da olmayacağız.”Bu bağlamda, liselilerin mesajını bir tür “yeter artık” mesajı olarak görmek, onların protestolarını daha anlamlı kılacaktır. Bu “yeter artık” mesajına, insanı şeyleştiren, yabancılaştıran piyasa kanunları; bu piyasa kanunları çerçevesinde bilimsel temelleri varmış gibi gösterilen ve adına eğitim-öğretim denilen hizaya getirme ve zapturapt altına alma taktikleri; piyasa kanunlarından muzdarip olan ezilenleri istismar etmek için baskı aracı olarak kullanılan milli ve dini değerler dayanak oluşturmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...